Nazmi Ziya Güran, Atatürk 1926
Karakter Boyutu
Atatürk tablosu, 1926, yağlıboya, 146 x 96.5 cm.
Ressam Nazmi Ziya Güran'ın "Atatürk" adlı resimi tuval üzerine yağlı boya olarak 146 x 96.5 ölçülerinde yapılmıştır. Eser MSGSÜ İstanbul Resim ve Heykel Müzesi koleksiyonunda yer almaktadır.
NAZMİ ZİYA GÜRAN (1881-1937)
Nazmi Ziya Güran İstanbul’da doğdu.
İlk Türk ressamlarının resim eğitimi almak için Fransa'ya gittikleri ve 1914 yılında 1. Dünya Savaşının patlak vermesiyle bir kısmının eğitimini yarıda bırakarak Türkiye'ye 1914 yılında geri dönmelerinden dolayı bu dönem ressamlarımıza "1914 Kuşağı" adı verilir.
1914 kuşağı “Türk İzlenimcileri” arasında, bu sıfata en yakın olan isimdir. Tüm yaşamı boyunca tutkuyla yöneldiği İstanbul peyzajlarında ortaya koyduğu olağanüstü icra ile, Türk resminin kilometre taşlarından biri olmuştur.
Çocukluğu ve gençliği doğduğu yer olan Aksaray Horhor’da geçti. Fatih Sultan Mehmet’in hocası olan Molla Gürani’ nin soyundan olan Nazmi Ziya Güran, babası Mehmet Ziya'nın ısrarı üzerine Mülkiye’yi bitirdi. Mülkiye’den mezun olduğu yıl Sadaret Kalemi'nde çalışmaya başladı. Fakat aklı hep resim sanatındaydı. 1902 yılında babasının vefatı onun artık kendi istekleri doğrultusunda karar verbilme özgürlüğünü gertirdi. Ayrıca amcası asker ressamlardan Binbaşı Hasip’te onun ressam olmasında oldukça etkili oldu. Nazmi Ziya Güran o zamanki adıyla Sanayi-i Nefise Mektebine kaydını yaptırdı.
1902 yılında, okulundaki hocaları Salvatore Valeri, Vernier ve Osgan Efendi’yle birlikte çalışmak fırsatını yakaladı, Hoca Ali Rıza’ dan özel resim dersleri aldı. 1905 yılında İstanbul’u ziyaret eden ünlü Fransız ressam P. Signac ile tanıştı. Bu tanışma sanatında köklü dönüşümlere yol açtı.
1908’de öğrenimini tamamlayarak Kendi imkanlarıyla Paris’e gitti. Bu arada, 1910 yılında Muhterem Resne Locası’nda tekris oldu. Fransa’da 1911 yılında evlendiği atölye arkadaşı Marcelle Chevalier’den iki kızı oldu. Hanımı da kendisi gibi bir ressamdı. Nazmi Ziya Güran yaklaşık üç yıl Julian Akademisi’ne devam etti. Bunun yanı sıra Marcel Bachet ve Royer gibi hocalardan özel resim dersleri aldı. O dönemin en gözde hocası olan Cormon’un atölyesindeki çalışmaları esnasında, peyzaj resmine olan ilgisi belirginlik kazanmaya başladı.
Nazmi Ziya'nın, Hocası Fernand Cormon Atölyesi'nde tam olarak ne yaptığını bilmiyoruz. Fakat daha önce ders aldığı Hoca Ali Rıza'nın, "En iyi öğretmen doğadır." felsefesiyle Paris, Seine Nehri kıyısında açık havada yaptığı manzaraları onun, disiplinli, katı atölye eğitimine bir karşı çıkışı gibi düşünülebilir.
Fransa'da doğan izlenimcilik, bol boya kullanımı, iri fırça vuruşları, gerçekçi(Realist) ve akademik çalışmalara göre daha fazla beğenildi. Bu tarz Türkiye'de de benimsendi ve resim sanatının yaygınlaşmasına sebep oldu. Bol boya kullanımı ve iri fırça darbeleri ile yapılan resimler uzaktan daha canlı gözüktüğü için, bu tür resimlerden dolayı toplumda resimlere uzaktan bakılması gerektiği gibi yanlış bir kanı oluşmuştur.
Nazmi Ziya 1913 yılında Türkiye’ ye dönünce Akademi kadrosuna alındı. İlki 1918-1921 ve ikincisi 1925-1927 tarihleri arasında olmak üzere iki kez Akademi’de müdürlük yaptı. Kardeşimiz, 1914 kuşağı olarak da bilinen “Türk İzlenimcileri” arasında, bu sıfata en yakın olan isimdir. Tüm yaşamı boyunca tutkuyla yöneldiği İstanbul peyzajlarında ortaya koyduğu olağanüstü icra ile, Türk resminin kilometre taşlarından biri olmuştur. Aynı resmi farklı zaman dilimlerinde defalarca yapmasıyla dikkat çekti. Söylenenlere göre, aynı resmin benzerlerinden on dört kez yaptığı bile olmuştur.
Paris'te yapmış olduğu küçük resimler ülkemizde çok beğenilmiş, hatta bir resmi de 1928 yılında ülkemize ziyarete gelen Afgan Kralı Emanullah Han tarafından satın alınmıştır.
Nazmi Ziya Güran İstanbul Festivali çerçevesinde Güzel Sanatlar Akademisi Müdürü Burhan Toprak'tan iki katlı solnda kişisel sergi açma teklifi aldı. İlk ve son sergisini Güzel Sanatlar Akademisi’nde 17 Ağustos 1937 yılında açtı. Otuzbeş yıllık çabasını 300 eserle sergileyen sanatçı, burada hiçbir eserini satmaya kıyamadı. Bu sergisi hala devam ederken 11 Eylül 1937 gecesi geçirdiği kalp rahatsızlığı yüzünden hayatını yitirdi. Öldüğü zaman 56 yaşındaydı. Sergiden sonra hakkında yazılan kitabı görme imkanı olmadı.
İlginç bir kişiliğe sahip olan sanatçının hiç kravat takmadığı, hep papyon ile gezdiği söylenir. Bir özelliği de hiç sigara içmeyip pipoyu ağzından düşürmemesidir, en iyi arkadaşı Arif Bedii Kaptan’ dı.
Mütareke yıllarında ailesinin geçimini sağlamak için Çamlıca’daki evinde tavuk yetiştiriciliği yapan sanatçının, denediği işler arasında ayakkabıcılık da vardır.
Kaynak: www.turkishpaintings.com