Mustafa Kemal Atatürk'ün kaleminden  Padişah Vahdettin'le son görüşmesi, Yıldız Sarayı, İstanbul, (05.1919)

Mustafa Kemal Atatürk'ün kaleminden Padişah Vahdettin'le son görüşmesi, Yıldız Sarayı, İstanbul, (05.1919)
Karakter Boyutu

Mustafa Kemal Atatürk'ün kaleminden Padişah Vahdettin'le son görüşmesi, Yıldız Sarayı, İstanbul, (Mayıs 1919)

Yıldız Sarayı, İstanbul, Mayıs 1919

General Charles H. Sherrill*, Atatürk'le yaptığı görüşmelerin diğer batılı liderlerle yaptığı görüşmelerden farklı olduğunu belirtir. Nedenini de şöyle açıklar;

-"Mustafa Kemal'in konuyu açıklama biçimi. Gazi görüşmelerinde zaman zaman masadan bir kağıt parçasını önüne alır, renkli kalemlerle krokiler, haritalar, şemalar çizer, böylece savaşı yada söz konusu olayın geçtiği yerleri ve adı geçen kişilerin konumlarını şekillerle gösterirdi. Örneğin Mustafa Kemal, Samsun'a hareket etmeden önce sultanla son görüşmesini şöyle anlatmıştır."

-"Odaya girdiğim zaman, sultan şurada bir masanın yanında oturuyordu, (odanın çabucak çizdiği krokisinde sultanın bulunduğu yeri kırmızı kalemle işaretlemişti). Ben burada idim (burasıda mavi kalemle noktalanmıştı). Bir pencere vardı (pencerenin bulunduğu yere bir P harfi koymuştu). Sultan benimle konuşurken durmadan pencereden dışarı bakıyordu."

Heyecanla sormuştum:

-"Acaba pencerenin dışında ne vardı?"

Mustafa Kemal bu sorunun cevabını vermeden önce, önündeki kağıda mavi kalemle gemilerin krokisini çizmiş ve sonra bana dönerek:

-"Yıldız Sarayı'nın hemen karşısında, Boğaz'da demirli duran müttefik donanmasına bakıyordu" demişti.

Böylece, siz de bu görüşmede bulunmuşsunuz gibi, her şeyi görmüş, her konuşmayı dinlemiş oluyordunuz.

Mustafa Kemal Atatürk'ün Padişah Vahdettin'le son görüşmesini anlatmak için, General Charles H. Sherrill'e çizdiği kroki.

Mustafa Kemal Atatürk'ün Padişah Vahdettin'le son görüşmesini anlatmak için, General Charles H. Sherrill'e çizdiği kroki.

Şimdi bir de Türkiye Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı ile Osmanlı saltanatının son padişahı arasındaki ayrılış görüşmesinin ayrıntılarını Atatürk'ten dinleyelim:

-"Yıldız Sarayı'nın ufak bir salonunda Vahdettin'le adeta diz dize denecek kadar yakın oturduk. Sağında, dirseğini dayamış olduğu bir masa ve üstünde bir kitap var. Salonun Boğaziçi'ne doğru açılan penceresinden gördüğümüz manzara şu. Birbirine paralel hatlar üzerine düşman zırhlıları! Bordalarındaki toplar sanki Yıldız Sarayına doğrulmuş! Manzarayı görmek için oturduğumuz yerlerden başlarımızı sağa sola çevirmek kafi idi. Vahdettin hiç unutmayacağım şu sözlerle konuşmaya başladı:

"Paşa paşa, şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin, bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir (elini demin bahsettiğim kitabın üstüne bastı ve ilave etti:) tarihe geçmiştir." O zaman bunun bir tarih kitabı olduğunu anladım. Dikkatle ve sükunla dinliyordum:

"Bunları unutun, dedi, asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa paşa, devleti kurtarabilirsin!" Bu son sözlerden hayrete düştüm. Acaba Vahdettin benimle samimi mi konuşuyor? O Vahdettin ki ecnebi hükümetlerin yüzüncü derece aletleriyle temas arayarak, devletini ve saltanatını kurtarmaya çalışıyordu, bütün yaptıklarından pişman mı idi? Aldatıldığını mı anlamıştı? Fakat böyle bir tahminle başka bahislere girişmeyi tehlikeli addettim. Kendisine basit cevaplar verdim: "Hakkımdaki teveccüh ve itimada arz-ı teşekkür ederim. Elimden gelen hizmette kusur etmeyeceğime emniyet buyurunuz." Söylerken, kafamdaki muammayı da halletmeye uğraşıyordum. Çok iyi anladığım, veliahtlığında, padişahlığında, bütün his ve fikirlerini, temayüllerini tanıdığım adamdan nasıl yüksek ve asil bir hareket bekleyebilirdim? Memleketi kurtarmak lazımdır, istersem bunu yapabilirmişim. Nasıl? Hemen hüküm verdim: Vahdettin demek istiyordu ki hiçbir kuvvetimiz yoktur. Tek mesnedimiz İstanbul'a hakim olanların siyasetine uymaktır. Benim memuriyetim, onların şikayet ettikleri meseleleri halletmektir. Eğer onları memnun edebilirsem, memleketi ve halkı bu siyasetin doğru olduğuna inandırabilirsem ve bu siyasete karşı gelen Türkleri uslandırırsam, Vahdettin' in arzularını yerine getirmiş olacaktım.

-"Merak buyurmayın efendimiz, dedim, nokta-i nazar-ı şahanenizi anladım İrade-i seniyeniz olursa hemen hareket edeceğim ve bana emir buyurduklarımzı bir an unutmayacağım." "Muvaffak ol!" hitab-ı şahanesine mazhar olduktan sonra, huzurundan çıktım. Naci Paşa, padişahın yaveri, fakat benim hocam, derhal benimle buluştu. Elinde ufak muhafaza içinde bir şey tutuyordu. "Zat-ı şahanenin ufak bir hatırası" dedi. Kapağının üzerine Vahdettin'in inisiyalleri işlenmiş bir saatti: "Peki, teşekkür ederim" dedim.

"Sonra, sanki Yıldız Sarayı'ndan çıktığımızı ve hareket etmek üzere olduğumuzu gizlemek, saklamak ister gibi bir ihtiyatla, ayaklarımızın patırtısını işittirmekten korkarak, saraydan uzaklaştık."

*Amerika Büyük Elçisi General Sherrill

Diplomat, hukukçu ve tarihçi olan General Charles H. Sherrill (1867-1936), 1909-1911 yılları arasında ABD’nin Arjantin ortaelçisiydi. I. Dünya Savaşları sırasında New York Eyaleti’nde silah altına almadan sorumlu tuğgeneral ve emirleri orduya tebliğ eden general olarak görev yaptı. 17 Mart 1932 tarihinde, ABD’nin tam yetkili fevkalade elçisi olarak Ankara’ya atandı. 20 Mayıs 1932 tarihinde itimatnamesini sundu. Görev süresi 23 Mart 1933 tarihinde sona erdi.

Kaynak: 1-Çankaya, Falih Rıfkı Atay, Pozitif Yayınları, ISBN: 975-6461-05-5 Sayfa:187-188

2- Mustafa Kemal'in Bana Anlattıkları, General Charles H. Sherrill, Örgün Yayınevi 2007, ISBN:978-975-7651-62-8. Sayfa:107  

Bu yazıyı paylaş
Kapat
0/0
Mustafa Kemal Atatürk'ün kaleminden Padişah Vahdettin'le son görüşmesi, Yıldız Sarayı, İstanbul, (05.1919)