Dengen Tamam Oldu
Karakter Boyutu
Dengen Tamam Oldu
Dengen Tamam Oldu
Özel bir trenle Adana’ya gidildiğini anlatan Paşa Kazım,2 anılarında şunları anlatıyor:
“Gazi, istasyonda hazırlanmış olan büfede çay içiyordu. Eşi Latife Hanımefendi de bu seyahate katılmıştı. Ve Gazi, büfede çay içerken, o vagonda kalmış, pencereden istasyondaki kalabalığı seyrediyordu.
Ben, tam pencerenin altında, peronda emirlerini bekler bir halde duruyordum.
O sırada, aklıma komiklik yapmak geldi. Başladım kulaklarımı oynatmaya. Latife Hanımefendi halimi görmüş, gülmemek için kendisini büyük bir baskı altına almıştı. Gazi’nin eşi olarak, halkın karşısında gülmesinin yakışık almayacağını haklı olarak düşünmüşlerdi. Ben, kulaklarımı oynatırken, yan gözle de ona bakıyor, dişlerini sıkışını seyrediyordum.
Latife Hanımefendi, bu hareketime son vermemi kaş göz işaretiyle bana anlatıyordu, ama hiç oralı olmadım. Nihayet beni sert bir işaretle vagonuna çağırdı ve gittim.
-‘Bu ne maskaralık, neden öyle kulağını oynatıp duruyorsun?’ Diye sordu. Gayet ciddi, cevap verdim:
-‘Hanımefendi Hazretleri’ dedim. ‘Adana’yı onurlandırmanızda, Adana’ya kadar sizlerle beraber gelmem emredildi. Geliyorum. Sizler otomobillerinize binip, hazırlanmış olan son derece güzel köşklere gideceksiniz. Beraber gelmesini emrettiğiniz bu fakirin parası olup olmadığını, orada ne yiyip ne içeceğini hiç düşündünüz mü?’
Latife Hanım, gülerek:
-‘Senin derdin anlaşıldı’ dedi.
-‘Söyleyeyim de bir on beş lira versinler sana...’ Hemen cevabı yapıştırdım:
-‘Aman hanımefendi, olabilir mi hiç? Bu kulaklar 15 liraya durur mu? Bir elli lira verirseniz, ben de onları durdurmak için harekete geçer ve inşallah da başarılı olurum.’
Nihayet elli lirayı kopardım, biraz sonra, tren de hareket etti. Ama ben, rahatsızdım. Amacıma tam ulaşmamıştım. Vakit geçirmeden, sıcağı sıcağına bir elli lira da Gazi’den koparmalıydım.
Latife Hanımefendi’den aldığım elli Lirayı ceketimin sağ cebine koydum. Ve güya, bu paranın ağırlığı ile eğilmişim gibi, sağa doğru eğilerek Gazi’nin huzuruna girdim. Gazi, beni o komik durumda görünce, istemeden güldü. Ve:
-‘Ne o’ dedi. ‘Yan yatmışsın gene? Bir şey mi oldu?’
Ben, planımı hazırlamıştım. Beklediğim de bu soruydu. Hemen cevabını verdim:
-‘Paşa Hazretleri, Hanımefendi bana elli lira vermişti. Cebime koydum. Müthiş ağır geldi. Bir türlü doğrulamıyorum. Hani, şöyle öbür cebime de onun kadar bir para koyabilirsem, düzeleceğim. Mümkün mü acaba?’ Dedim.
Gazi manevramı anlamıştı. Bir kahkaha attı.
-‘Bakayım şu elli liraya... Ver bana’ dedi.
Şaşırmıştım. İkinci bir elli liraya konalım derken elimizdeki elli lira da uçacaktı galiba?
İster istemez, parayı verdim. Gözlerimi de, ne olacak, diye Gazi’ye dikmiştim. O, gayet rahat parayı aldı. Cebinden cüzdanını çıkarıp dört tane on lira, iki tane beş lira aldı. Benim elli lirayı kendi cüzdanına, aldığı paraların yerine yerleştirdikten sonra:
-‘Yaklaş bana’ dedi.
İki dakika sonra, yirmi beş lira bir cebime, öteki yirmi beş lira da diğer cebime girmişti. Gazi iki eliyle omuzlarıma vurarak:
-‘Haydi, bakalım, geriye dön, marş. Dengen tamam oldu,’ dedi.”
(İsmail Habib Sevük)2
1 Paşa Kazım, Demiryolcu, şakacılığıyla bilinen bir yazardır. İsmi Kazım Karabekir Paşa ile karışır.
2 Said Arif Terzioğlu, Yazılmayan Yönleriyle K. Atatürk, Hamle Matbaası, İstanbul 1963,s. 85-87
Kaynak: Atatürk ve Unutulmaz Anıları, Ahmet Gürel, Bülent Türker, Nisan 2009