Atatürk’ün Verdiği İsimler ve Soyadları
Karakter Boyutu
Atatürk’ün Verdiği İsimler ve Soyadları
ATATÜRK’ÜN VERDİĞİ İSİMLER VE SOYADLARI
Soyadı kanunu çıktıktan sonra herkes soyadını Atatürk’ten almak havasında idi. O da karşısındakinin hal tercümesini ve başından geçen vakalara uygun bir soyadı takardı.1Yazar Falih Rıfkı Bey2 , Atay soyadını almıştı. Kendisi şöyle anlatır: “Ben bir sabah drama dergisini açmış, ilk sayfalarda en sevimli kelimeyi soyadı almaya karar vermiştim. Atay o sabahki seçmemin eseridir. Hemen gazetedeki yazılarıma da yeni imzamı koymaya başladım, Atatürk bir akşam serzenişte bulundu:
“Sen kendine soyadı bulmayı bırakmadın” dedi.
“Her gün yazıyorum, sizin bu işe ne kadar değer verdiğinizi bildiğimden bir gün bile geç kalmak istemedim.”şeklinde cevaplar.3
Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa aile geleneği olduğu için “Çakmak” soyadında ısrar etti. Atatürk hiç hoşlanmadı ama kendisini kırmadı. “Çakmak… Bir Komutan için hiç de hoş değil!...”demişti.4
SOYADI GÜNLERİYLE İLGİLİ BİR ANI
Dil davası ile uğraşmayanlardan ve dışişleri bakanlığı yüksek memurlarından Osman Grandi Saf fakat içi dışı bir, fakat içi de dışı da düzgün bir insandı. Grandi Mussolini'nin Dışişleri Bakanının adı idi. Bir akşam Atatürk kendisine “Ne taşıyorsunuz bu soyadını” diye sorar:
-“Çok eskidir, tarihidir, efendim” diye cevap verir.
Atatürk
-“Ne imiş tarihi bakalım?” der.
-“Efendim cedlerimizden biri gemi ile Mısır’dan geliyormuş, teknenin kaptanı imiş, yolda büyük bir fırtına çıkmış, imdat gelinceye kadar içindekilerin hepsi boğulmuşlar. Fakat; ceddim grandi direğine çıktığı için kurtulmuş soyadımızın hikayesi budur.”
Atatürk
-“Ne? Ne? Bütün gemidekiler boğulduktan sonra yalnız kendi canını kurtaran kaptanın hatırası mı olur? Beyefendi yalnız bu sebeple bırakınız da bir Türkçe ad takınız…” der.5
AKATÜRK
Latife6 Hanım'ın büyük dayısı olan İzmir’in Eski Belediye Başkanlarından Ragıp7 Paşa’nın Kızı Ayşe Talia hanım ile evli olan damadı Ali Rıza Bey’e Atatürk “Akatürk” soyadını verir.8
ALTAY
Atatürk General Fahrettin Altay’a9 Türk Generalleri arasında en uzun boylu olduğu için Altay Dağına benzetmek isteği ile bu soyadını vermiştir.10 Fahrettin Altay soyadı ile ilgili olarak Rusya’da bulunduğu sırada bir anısını da anlatmaktadır.11
Ertesi gün aynı saatte Varosilof’la odasında karşılaştığımız vakit ayakta ve elleri arkasında kaşları çatık bir halde ilk sözü:
-“Bu Altay adı nereden çıktı?” oluyordu. Gayet güleç ve arkadaş tavırlı Mareşalin bu yeni hali bir sürpriz olmuştu ki derhal kendimi topladım anladım ki beni Turancılıkla itham ediyor.
-“Arz ederim” dedim oturduk.
-“Ben de sizin gibi bunun sebebini düşündüm. Bu ismi İran-Efgan hududunda bulunduğum sırada Atatürk verdi. Gazi Hazretleri sevdiği arkadaşlarına espri yapmaktan hoşlanır ben Türk Generalleri arasında en uzun boylu olduğum için yakın bulunduğum Altay Dağı'na beni benzetmek isteği ile bu ismi verdiğine kani oldum."
Varoşilof gülümsedi, Onun boyu kısaca olduğu için bu sözler hoşuna gitmiş olacak ki güleç tavrını takındı.
ARIKAN
Saffet Arıkan’da12 Mustafa Kemal Sevgisi adeta bir aşk halini almış idi. Onun içinde bulmuş olduğu Atatürk terkibi Gazi Mustafa Kemal’in Beğenip soyadı olarak almasına ve Saffet bey’e de “Arıkan” soyadını teveccüh etmiştir.13
BELLETEN
Uluğ İğdemir14 Anlatıyor: Türk Tarih Kurumu kurulduğundan beri bir belleten, bir bülten, o zamanki tabiriyle bir mecmua dergi çıkarmak fikri vardı. Bir gün Afet Hanım beni köşke çağırdı, yukarıya Çankaya’ya, Bülten meselesi de vardı gündemimizde onu konuşuyorduk. Bu sırada Atatürk geldi yanımıza,
-“Ne konuşuyorsunuz?” dedi. Atatürk
-“Bülten nedir?” diye sordu. Afet İnan
-“Bülten, yazıların çıktığı bir dergidir” dedi. Atatürk
-“Gelin şunu araştıralım” dedi. Bizi aldı, köşkte büyük bir çalışma odası vardı bir tarafı kütüphane, L şeklinde, aşağı yukarı 30 kişi alan uzunca bir masa vardı. Bununda gerisinde kendisinin çalışma odası vardı. Bizi büyük masaya oturttu ve kütüphane müdürüne sözlükleri getirttirdi. Küçük Larus geldi, Büyük Larus geldi, bakıldı, bülten kelimesi nereden geliyor diye… Bülten Fransızca’ya, İtalyanca’dan geçmiş, İtalyanca’ya Latince’den. Latince’si, damga, bilmem ne manasına geliyor…nihayet Atatürk Pekarski’nin Yakut Lügat’ini getirtti. Aşağı yukarı buna benzer, aynı anlamı taşıyan kelimelere var. Biz bunları konuşurken Saraçoğlu Şükrü15 geldi. Atatürk
-“Gel Saraçoğlu” dedi,
-“Biz bültenin Türkçe’sini araştırıyoruz sende bak gel” dedi. Konuşuldu falan ve nihayet belle, belge derken “BELLETEN” diye yazdı ve bana verdi.
-“Mecmuanın adını böyle yaparsınız” dedi.16
BOZKURT
2 Ağustos 1926 tarihinde, Ege Denizi’nin uluslar arası sularında (Midilli adası yakınlarında), “Bozkurt” adlı kömür yüklü Türk gemisi ile “Lotus” adlı Fransız ticaret gemisi çarpıştı. Bozkurt Gemisi battı ve 8 Türk gemicisi de kayboldu. Lotus gemisi, Bozkurt Gemisi'nin birkaç tayfasını ve kaptanını kurtararak İstanbul’a gelmişti. Bu sırada, kazada ölenlerin ailelerin şikayeti üzerine başlatılan soruşturma sırasında, Bozkurt gemisinin kaptanı Hasan ve Lotus gemisinin kaza sırasındaki görevli süvarisi Desmons tutuklandılar. Yapılan yargılama, 15 Eylül’de sonuçlandı; dikkatsizlik ve tedbirsizlik ölüme neden olmaktan Hasan 4 ay hapis ve Desmons da 80 gün hapis ve 22 lira para cezasına çarptırıldılar.
Fransa, kendi vatandaşını Türk mahkemesinin yargılamasına şiddetle karşı çıkmış ve hemen serbest bırakılmasını istemişti. Türkiye, Fransa’nın verdiği notayı reddederek; Türk adliyesinin bu davaya bakmaya hakkı olduğunu ve bağımsız mahkemenin aldığı kararın değiştirilmesinin mümkün olmadığını ileri sürdü. Daha sonra, her iki ülke arasında anlaşarak, konuyu Lahey Uluslar arası Adalet Divanı’na götürmeye karar verdiler.(1927)
Bozkurt-Lotus Davasının uluslar arası bir nitelik kazanması sonucunda, Türkiye’yi dönemin Adliye Vekili ve Hukuk Devrimi’nin Mimarı Mahmut Esat17 savunmak istedi. Lahey’de Türkiye’yi başarılı bir şekilde savunan ve Adalet Divanı’na Türk tezini kabul ettiren Mahmut Esat’ın bu davayı kazanmasıyla birlikte, devletler arası hukuk alanında Türkiye’nin Batı devletleri ile eşit düzeyde olduğu eylemsel olarak ispatlanmış oldu. Mahmut Esat’ın bu başarısı nedeniyle Atatürk, Ona “Bozkurt” soyadını verdi.18
BOZOK
Salih Bey’e Bozok (Bilecik) Milletvekili olduğu için Atatürk tarafından Bozok soyadı verilmişti.19
Atatürk tarafından Salih Bozok'a verilen soyadı beratı.
ÇALIŞGÜVEN
Elazığ Halk evinde görevli olan ve çeşitli kültürel faaliyetlerde bulunan İhsan Bey çok gayretli bir kişidir. Atatürk Elazığ seyahatinde Halk evini de ziyaret eder. İhsan Beyle tanışır onunla sohbet eder bir ara kendisine “soyadın var mı?” diye sorar
-“Hayır Paşam yok almadım” diye cevap verince
-“O halde, sen çok çalışkan gayretli bir insana benziyorsun soyadın “Çalışgüven” olsun” der.20
DİRİK
İran Şahı Rıza Pehlevi Atatürk’ün Misafiri olarak Türkiye’yi Ziyarete gelmişti.21 Ege gezisi sırasında tanıştığı İzmir Valisi Kazım Paşa'yı22 dinç ve hareketli görür. Konuştuğu Azeri Türkçe’siyle “Maşallah Sen Dirik Paşa” demiştir.23
“Dirik” sözcüğü Atatürk’ün çok hoşuna gider ve 10 Aralık 1934 tarihinde “Kazım Dirik” oldu ifadeleri bir yazıyla Kazım Paşa’nın Soyadı Dirik olur.24
Kazım Dirik Paşa'ya Atatürk tarafından verilen soyadı beratı.
ERGÜVEN
Atatürk’ün hizmetkarı İbrahim Bey25 çok güvenilir bir kişi olduğundan Atatürk tarafından kendisine “Ergüven” soyadı verilmiştir.26
GÜRER
Cevad Abbas27 Bey 19 Mayıs 1919 da Atatürk’le beraber piyade yüzbaşı rütbesiyle Onun yaveri olarak Samsun’a çıkmıştır. Atatürk kendisine 30 Ocak 1933’de “Gürer” soyadını vermiştir.28
METE VE GÜRARI
Atatürk Selanikli olan iki berberinden Mehmet’e “Mete”, Rıdvan’a da “Gürarı” soyadlarını vermiştir.29
SÜLÜN
Bütün hayvanları seven Atatürk’ün atlara ayrı bir tutkusu vardı. Onların başlarını sırtlarını, yelelerini, kuyruklarını okşarken elleri sevgi ile titrer, gözleri sevgi ile parlardı.30
Günlerden bir gün Sabiha Gökçen31’i bahçeye çağırır. Yanında bir kısrak duruyordur.
Atatürk
-“İşte senin atın Sabiha, beğendin mi?”
Diye sorar.
Sabiha Gökçen
-“Çok güzel Efendim, tıpkı hayalimdeki gibi bir at” diye cevap verir.
Atatürk başını sallar.
-“Gerçekten de güzel bir hayvan, ben de beğendim. Tıpkı sülün gibi” der ve
-“Adını ne koyalım?” Diye sorar.
Sabiha Gökçen
-“Siz bilirsiniz” diye cevaplar.
Atatürk birkaç dakika düşündükten sonra;
-“Mademki, Sülün gibi dedik, o halde Sülün olsun;” der
Böylece atın ismi Sülün olur.32
OKAN
1933 Senesinde Donanmanın en yüksek rütbesi ve kıdemli subayı Donanma Komutanı idi. O tarihte Deniz Kuvvetleri Komutanlığı teşekkül etmemişti. Mehmet Şükrü’ye33 “Okan” soyadını vermişti.34
OKYAR
Atatürk yakın arkadaşı Ali Fethi35 Bey’e Okyar soyadını verdi.36
Atatürk'ün Ali Fethi Okyar'a dostluğunu ifade etmek için verdiği soyad ve adının anlamını açıklaması
ÖNGÖREN
Dr. İbrahim Tali37 Bey’e Atatürk onun önden gelirliği ve önden yürürlüğü takdir ederek ona “Öngören” soyadını vermiştir.38
Trakya Umumi Müfettişi olan Dr. İbrahim Tali Bey 9 Ocak 1933 tarihinde İçişleri Bakanlığına yazdığı yazıda Atatürk “Öngören” soyadını verdi.
-“Yılın ilk gününden beri bu adı kullanmaktayım. Arz ederim” demişti.39
Atatürk onun önden gelirliği ve önden yürürlüğü takdir ederek ona bu soyadını vermiştir.
PEKER
Recep40 Bey Prensip sahibi bildiği konularda ödün tanımayan, dik başlı, pek yürekli, halkın dört dörtlük dediği türden bir kişi olduğu için Atatürk ona “Pek-er” der ve Peker soyadını verir.41
SAYDAM
Dr. Refik42 Bey çalışkan ileri görüşlü kibar bir devlet adamı idi. Yaptıklarını söylememek fakat; söyledikleri yapmak tevazu ve azmine sahip olan Dr. Refik Bey’e Atatürk Şeffaflık anlamında “Saydam” soyadını vermiştir.43
Atatürk “Ben Ona niçin Saydam dedim, O içi dışı bir, tertemiz bir insan pırlantasıdır da ondan” derdi.44
ŞİRRET
Gazi Mustafa Kemal Paşa Trakya’dan köylerden gelen bir şikayet üzerine 23 Aralık 1930 günü Kemalköy (Doğanca) köyüne gitmiştir. Köy halkı, Atatürk’ün yakından tanıdığı çeltikçi Karabekir’in, çeltik ekerken sığır yolunu çeltik alanı içine soktuğu, hayvanların bu meradan istifade edemediğini ve sıtma hastalığından yakınıyorlardı.
Çeltikçi Karabekir ise kendisinin Edirne ve yöresinde çeltik ziraatını başlatmak suretiyle yeni iş alanı açtığını ve işsiz köylüye iş temin ettiğini pirinç ziraatının memleket ekonomisine olan katkısından örnekler vererek anlatırken, köylülerden Salih isminde bir ikide bir lafa karışırmış, adamın lafa karışmasına kızan Gazi köylüye sert bir şekilde hitap ederek;
-“Sus bire Şirret adam” diye hitap etmiştir.
Köylü Salih’in ismi Şirret Salih olmuş ve soyadı kanunu çıkınca soyadını Salih Şirret olarak almıştır. Salih Efendi bu soyadını Atatürk verdi der ve öğünürmüş.45
TÜRKER
Ermeni asıllı Bora Keresteciyen46 Kurtuluş Savaşı Boyunca gönüllü çalıştığı Hilâl’i Ahmer (Kızılay) aracılığıyla Anadolu’ya ilaç, tıbbi malzeme naklini sağlar 1934 yılından 1942’ye kadar Afyon Milletvekili olarak görev yapar. Atatürk Kendisine “Türker” soyadını vermişti.47
TANRIÖVER
Hamdullah Subhi48 Bey Romanya’da iken Türkiye’de 21 Haziran 1934’de Soyadı Kanunu kabul edilir. Hamdullah Subhi ve baba tarafından bütün erkek akrabaları eski aile isimleri olan “Kocamemi” yi soyadı olarak almayı düşünürler. Abdullah Subhi Bey Soyadı alışını şöyle anlatır:
-“Sofrada idik, Atatürk bana sordu”
-“Hangi Soyadını aldın?”
-“Cevap Verdim”
-“Eski bir aile ismimiz vardır, Kocamemi”
-Atatürk Memi’nin, Memo ve Memiş gibi Arapçadan geldiğini söyledi ve ilave etti;
-“Ben sana tam bir Türkçe bir isim vereyim Hamdullah’ın tercümesi “Tanrıöver”dir”
Atatürk bu ismi kendi eliyle kağıda yazdı, kağıdı sofranın üstünde duran geniş bir tasın içine koydu ve ;
-"Her ikisini de yadigar olarak sakla” dedi.49
UMAY
Türk çocuklarına verdiği kıymetli hizmetlerden dolayı Atatürk Dr. Fuat Mehmet Bey50 ’e Eski Türk dilinde çocukların koruyucusu kutsal Umay’a atfen kendisine “Umay” soyadını verir.51
ÜSTÜNDAĞ
Atatürk İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Muhiddin52 Bey’e “Üstündağ” soyadı vermişti. Atatürk Muhiddin Bey’in oğlunun sünnet düğününe geldiğinde yatağında yatmakta olan çocuğu okşar ve sorar;
-“Oğlum adın ne senin?”
-“Üstün”
-“Üstün, Üstün nedir?”
-“Efendim Üstün çok yüksek bir şeydir”
-“Dağ dağ gibi aslanların dolaştığı bir yerdir.”
Atatürk bu çocuksu anlatıştan pek hoşlanmış, gülmüş ve çocuğun sözünü ettiği “Dağ” kelimesine de dikkate alarak, “soyadı bulundu! Muhiddin Üstündağ” der.53
GÜZELSES
Yıl 1917, 2. Ordu Komutanı Mustafa Kemal Paşa ve Arkadaşları Diyarbakır Sem’an Köşkü’nde (şimdiki Atatürk Köşkü) bir akşam yemeğindedir.54 Bir ara, Hevsel Bahçelerinden tatlı, güzel, dokunaklı bir ses yükselir köşkün semalarına Bu büyüleyici sese kulak veren Mustafa Kemal Paşa, yandakilere
-“Bu sesi yakından dinlemek isterim” diye buyurur. Kısa bir süre sonra Diyarbakırlı Celal Paşa’nın huzurundadır. O, henüz 17 yaşında bir gençtir. Paşa sorar:
-“Türkü söyleyen sen miydin?”
-“Evet efendim, evet paşam”
Paşa, Onu yanına oturtur, adını öğrenir ve
-“Bize de bir şeyler okur musun?” Demesiyle Celal, güzel Diyarbakır türkülerinden, hoyrat ve mayalarından bazılarını okur.
Celal, 1932 yılında İstanbul’a gider. Amacı, sesini bütün yurda duyurmak için, bir dizi plak doldurmaktadır. Bir gün Diyarbakır milletvekili Pirinççzade Fevzi Bey’le Karşılaşır. Fevzi Bey çok sevinir ve gece Dolmabahçe Sarayı’na gelmesini söyler. Saraydaki akşam yemeği sırasında Fevzi Bey, Atatürk’e “Paşam, Diyarbakır’dan bir hemşehrim plak doldurmak üzere buraya gelmiş, dinlemek lütfünde bulunur musunuz?” diye arzda bulunur. Atatürk “olur” deyince, Celal huzuruna alınır. Celal, ürkek bir eda ile Paşa’ya doğru yürürken, Paşa, “Sen Celal değil misin?” diye sorar. Atatürk, Celal’ı tanımıştır, aradan 15 yıl geçmesine rağmen
-“Celal”
-“Evet Paşam”
-“Köşkte okuduklarını hatırlıyor musun?”
-“Evet Paşam”
Mecliste bulunanlar hayretle bir Paşa’yı, bir Celal’e bakarlarken, Paşa
-“Beyler, bu geceyi Celal Beyle geçireceğiz” der. Celal, getirilen saz ekibi eşliğinde, Diyarbakır’ın en güzel ve en beğenilen şarkı ve türkülerinden oluşan bir konser verir. Konserin bitiminde Atatürk ona iltifatta bulunur. Kitabın başına konan “Atatürk’ün Diyarbakırlılara Seslenişi” ni yazdırır. Sonra bir arzusu olup olmadığını sorar, Celal “Tek dileğim sağlığınızdır Paşam” der.
Atatürk
-“O halde senin ismin Şark Bülbülü Celal Güzelses olsun” diye buyurur.
Ve Celal Güzelses’in yaşamı boyunca gururla taşıdığı ve veraseti “Şark Bülbülü” simgesi olur.55
TUNCAK
Atatürk’ün manevi evladı Abdurrahim56’e soyadı yasası yürürlüğe girince tarihteki Türk komutanlarından Tuncak’ın adını Abdurrahim için soyadı olarak seçti.57
SALDIRAY, BATIRAY, ATILAY, YILDIRAY
1936 yılında Almanya’ya Ay Sınıfı İsmini verdiğimiz dört denizaltı gemisi sipariş edildi. 17 Ocak 1938 tarihinde Atatürk Başbakan Celal Bayar’a Denizaltıların ismini bildirir.58
17.1.1938
Başbakan Celal Bayar’a
Yeni dört denizaltı gemilerimiz için bildirdiğim isimler şunlardır:
1) Saldıray 2) Batıray 3) Atılay 4) Yıldıray
Bunların manalarını izaha bile hacet olmadığı kanaatindeyim manalarını som Türkçe olan bu kelimelerin kendisindedir. Yeni saldıran, batıran, atılan, yıldıran.
K. Atatürk
MUZAFFER
Salih Bozok59’un oğlu 1921 yılında İstanbul Bağlarbaşı’nda doğdu. Babası o sıralarda Ankara’da olduğu için oğlunu ancak doğumundan üç ay sonra görebilmişti oğluna önce Mustafa Kemal adını koymak istemiş, ancak; Mustafa Kemal Paşa “Bugünlerde birbiri peşi sıra zaferler kazanıyoruz. Oğlunun adı Muzaffer olsun” demiş ve ismini koymuştu.60
İRDELP
Atatürk özel hekimi Neşet Ömer61’e İrdelp soyadını vermiştir. Yeğeni (Kız Kardeşinin oğlu) Dr.N. Kamil İrdelp62 , Dr. Bedi Şahsuvaroğlu63’na yazdığı 27.XI.1976 tarihli mektubunda “Atatürk’ün ailemize İrdelp soyadını vermesinin sebeplerinden biride, ta Selanik’ten itibaren babamın orada Baş şehbender (Konsolos) bulunduğu sıralarda annesine karşı daima koruyucu ve her hususta yardıma, bulunmuş olmasından ileri geldiği kanaatindeyim demişti.64
AYGEN
Atatürk 9 Şubat 1923 günü saat 17:00 de Edremit’e gelir.65 Eşi doktor olan Mahu Aygen66’in evinde eşi Latife Hanım’la birlikte kalırlar.67
Mahu Aygen Anlatıyor:
-"Aradan uzun bir zaman geçti. Zannederim 1936 yılı idi. İstanbul’da kardeşimin üyesi olduğu Ateş-Güneş Kulübüne uğramıştım. Yukarı çıkıp tam oturmuştum ki “Gazi Geliyor!” dediler. Bir hareket oldu ve akabinde de Gazi salona girdi, gelip yanımdaki koltuğa oturdu. Etrafındakilere “Soyadı aldınız mı?” diye soruyordu. Bana da “Soy adı aldınız mı?”diye sordu. “Hayır Paşam, henüz almadım. Aybüke almayı düşünüyorum” dedim . “Bunu Aybuka yapalım” dedi. “Peki, emredersiniz” dedim ve beni “Beni tanıdınız mı?” diye sordum. Şöyle yüzüme baktı… “Aaa…çok değişmiş siniz” dedi. “Evet Paşam, bende çok değişiklik oldu, 25 kilo verdim ve saçlarım sarıydı, şimdi kestane” dedim. “Tebrik ederim, bu kadar kilo vermek büyük muvaffakiyet” dedi. Hiç Edremit lafı etmedim. Hemen kalktılar gittiler.
Ertesi gün akşam 8’de sinemadan evime döndüm kapının önünde siyah büyük bir araba duruyordu. Bir bey bana doğru yürüdü, “ Sizi bekliyoruz hanımefendi” dedi. Şaşırdım. “Gazi Hazretleri sofrada sizi yemeğe bekliyorlar, kaç saattir sizi arıyoruz, dün akşam soyadı için bir yanlışlık olmuş, Gazi üzülmüş, hem beraber bir yemek yeriz , hem de yanlışlığı telafi ederiz” dediler. Bu zat sonradan öğrendim ki kalemi mahsus müdürü Hasan Rıza (Soyak) Bey’di.
Araba ile Dolmabahçe’ye gittik. Bir sürü salonlardan geçtikten sonra yukarı çıktık. Atatürk deniz tarafında büyük bir salonda uzun bir masa etrafında bazı kişilerle oturuyordu. Salona girdim. Bana gösterdikleri, Gazi’nin sağ tarafındaki boş sandalyeye oturdum.
Atatürk “Sizi çok bekledik, saat 9 olunca yemeğe oturduk, affedersiniz” dedi. Çorba içmişler, balık yemeğe başlamışlardı. Bana da hemen çorba geldi, acele içtim ve bana da balık geldi. Karşımda Meclis Reisi Kazım Özalp Paşa, yanında Fethi Okyar oturuyordu. Onları ve daha hatırlayamadığım birkaç ismi takdim etti. “Dil Kurumu” dedi. “Dün akşam size soyadı hakkında bir yanlışlık yaptım. Akşam geldim kitaplara baktım, meşgul oldum, uyuyamadım, ben böyle bir hanıma nasıl böyle bir isim verebilirim diye. Hem sizin nefis yemekleriniz gibi olamaz ise de bir yemek yemek, hem de bu yanlışlığı tashih etmek üzere davet etmek istedim” dedi. Ben tabii sıkılıyorum. Teşekkür ettim. Atatürk, “Şimdi bu isim meselesini sonraya bırakalım, görüyorum ki çok sıkılıyorsunuz, sizi takdim edeyim” dedi.
Ve başladı: “Bundan 13 yıl evvel Anadolu gezisine çıktığım zaman karım Latife Hanım yanımda olduğu halde bütün Anadolu’yu dolaştım. Tek bir kadınla karşılaşmamıştım. Edremit’e geldiğimiz zaman hanımefendi, zannederim eşi bir doktordu, bizi hanımlarla dolu bir cemiyetle karşıladı. Sayelerinde medeni bir gece geçirdik, güzel yemeklerini yedik, fakat hanımefendiyi üzmüşlerdi. Kendileri hazırladıkları halde halk bizi başka bir yerde yatırmak istemişti. Belediye Reisine sordum. “Halk çok galeyana geldi sizi misafir etmek için, kimi Hilali Ahmer’e para bağışlıyor, kimi kapıda 5 kurban keserim diyorlar” dedi. Halbuki bilemiyorlardı ki benim orada hanımları erkeklerle bir arada görmem 5 değil 1000 kurbana bedeldi. “Üzülmeyin, son sözümü burada söyleyeceğim, oraya uyumak için gideceğim …dedim” dedi. ve bana dönerek “Öyle yaptım değil mi hanımefendi?” dedi. Şaşırdım. Atatürk, “Siz hatırlamıyor musunuz?” dedi. “Tabii ben hatırlarım Paşam, benim için çok kıymetli bir hatıra ve büyük bir şeref, nasıl unutabilirim” dedim.
Bana sigara ikram etti. Teşekkür ederek aldım. Fethi Bey sigaramı yaktı. Ömrümde sigara içmemiştim, hayatımda içtiğim ilk ve son sigara oldu. Sonra kahve geldi. Gazi kahveden sonra ikinci bir sigara daha ikram etti. Fethi Bey almamıştı, işaret ettim, yaktırmadım. Sigarayı çantaya koydum. Uzun yıllar bu sigarayı sakladım, sonradan içi boşaldı, sarardı ne yazık ki.
Gazi “Artık şimdi isim meselesine gelelim” dedi ve önündeki defterlerden bir kağıt kopardı. Bir şeyler yazıyor, aynı zamanda anlatıyordu. “Dün akşam sizden ayrıldıktan sonra düşündüm, geldim lügat’e baktım. Aybuka beyaz lale demektir. Biliyorum fakat aynı zamanda kelepçe manasına da geliyormuş. Ben bunu nasıl yaparım dedim. Bir isim bulmaya çalıştım. Hazır dil kurumu da burada iken sizi de davet ettim. Aygen’i buldum. Ama yine bir yanlışlık olmasın istiyorum. Aygen ne demektir diye onlara sordum. Kazım Paşa söylemek istedi, Gazi ona dönerek, “Sen sus, seninle dün akşam konuştuk” dedi ve önündeki kağıda yazdı. “Ay akıl, gen geniş manasına gelir. Tam size göre bir isim dedi” ve kağıdı aldım ve çantama koyduktan sonra Fethi Bey’e usulca, “Fazla rahatsız etmesem” dedim. Fethi Bey “Olmaz, kendisi izin vermeden kimse gidemez. O size, “Sizi bırakayım” deyince gidersiniz” dedi. “Peki” deyip yerime oturdum."
Atatürk'ün Mahu Hanım'a soyadı verirken el yazısıyla yazdığı not.
ÖZALP
General Kazım68 Bey’e soyadı Atatürk vermiştir.69 Kazım Bey için bir ara Sakarya soyadını düşünmüştü. Ancak adının “Alp Kazım” olması nedeniyle “Özalp” soyadını daha uygun bulmuştur.70
TEOMAN
TBMM Reisi Kazım Özalp’in oğlunun ismini Atatürk vermiştir.
Teoman Özalp Anlatıyor71:
Gazi Paşa özellikle Türk Tarihine çok ilgi duyardı. Milletin kökenlerinin hangi tarihlere, hangi kavimlere dayandığını araştırırdı. Eski Türk büyüklerinin isimlerinin Türk çocuklarına konulmasını isterdi. Tarih incelemeleri yaptığı bir günün akşamında, 16 Nisan 1931’de ani karar vererek yaverine, “Bu gece Meclis Reisi Kazım Paşa’nın evine gideceğiz ve oğlunun ismini değiştirerek ona Hun İmparatorlarından birinin adını vereceğiz, paşaya duyurun” emrini vermiş.
Evimiz Yenişehir’de o zamanki adı Kazım Paşa Caddesi olan bugünkü Ziya Gökalp Caddesi ile Selanik Caddesi’nin kesiştiği köşede bulunuyordu. Beni yataktan kaldırdılar, giyindim, salona indiğimde Gazi Paşa 10-15 arkadaşı ile gelmişti. O güne kadar, babamın arkadaşı olan, Milli Eğitim Eski Bakanı Necati Bey’in verdiği “İlter” adını taşıyordum.
Gazi Paşa, Türk milletinin kökenlerini ve tarihini belirten bir konuşma yaptı. Hun İmparatorlarından birinin adını, bana ad olarak vermek istiyordu. Bugün bir hazine gibi sakladığım aşağıdaki notları yazdırdı ve imzaladı.
Asya Türk Hun İmparatorluğu:
Bu Türk İmparatorluğu’nun tesisinin tarihi, Çin’de İmparatorluk teessüsü tarihi ile başlar. Çin’in Milattan evvel 13. asra ait vesikaları bunu müeyyittır. Ancak bu büyük Türk İmparatorluğu’nun bizce malum olabilen imparatoru Teoman’dır. Teoman Milattan evvel 3. asır başında yaşamış büyük bir kahramandır. Çinliler bu kahramanın, Çin’de imparatorluk tesis etmiş olan büyük kahramanlarının neslinden geldiğini iddia ederler. Teoman’ın oğlu Türk imparatoru Mete meşhurdur. O, şarkta Kadırgan Dağları’ndan garpta Hazer Denizi’ne kadar, şimalde Sibirya’dan cenupta Himalaya eteklerine kadar geniş imparatorluk teşkil etmiş olan yüksek bir Türk hakanıdır. Mete Çin imparatoru ordularını büyük meydan muharebelerinde mağlup etmiş, Çin imparatoru iltica ettiği halde kalede muhasara etmiş, ancak karısının şefaatiyle ve fakat kendisine vergi vererek, tabiatını kabul eylemesi şartıyla, azat eylemiş bir Türk İmparatorudur.
Şimdi çocuğum bu satırları oku ve kendin için bir unvan ararken Teoman veya onun çocuğu Mete’yi düşün, bu ikisinden birinin adını ad edin. Bence Mete çok büyüktür. Bütün Türk tarihinde Oğuz efsanesinin atıf ve isnat olunabileceği adam budur. Fakat düşünülürse Teoman elbette ondan daha büyüktür, çünkü her şeyi hazırlayan odur. Nitekim Makedonyalı, İskender büyük lakabı ile anılır, fakat hakikatte ondan daha büyük olan Filip’tir, çünkü İskender’in muvaffakiyeti için lazım olan siyasi ve askeri vasıtaları hazırlayan odur. Eyüp oğullarından Selahaddin haçlılardan Kudüs’ü kurtarmış olmakla büyük tanınmış bir Türk’tür. Fakat ondan daha büyük olan bizzat Selahaddin’i ve onu muvaffak eden orduları ve vasıtaları hazırladıktan sonra ölen büyük Türk Nureddin’dir ve bütün beşer tarihinde silinmez satırlarla mevcudiyetini yazdırmış olan odur.
Şimdi çocuğum sen bu babalarla oğullarını mukayese et de, kendin için, sevebileceğin bir ismi ayırt et. Ondan sonra kendi hüviyetinin maddi ve manevi şahsiyetini ifade edecek bu unvan içerisinde yüksekliğini senden daima daha yüksek olan ve onun yüksekliği içinde kendini daima hiç sayacağın, milletine göster.
16. 4. 1931
Gazi Mustafa Kemal
İlkokul birinci sınıf öğrencisiydim. El yazısı okuyamamakla beraber söylenenler üzerinde düşünebilecek kadar bilinçlenmiştim. Gazi Paşa tek bir isim üzerinde beni zorlamıyordu. İki isim ortaya koyuyor, birini seçmeyi bana bırakıyordu. Herhalde “Teoman” ismi kulağıma “Mete”den daha hoş geldi ki, ben “Teoman ismini seçiyorum” dedim Gazi Paşa “o zaman ileride oğlun olursa ona Mete ismini koyarsın” dedi. Biraz sonra beni yukarıdaki odama yolladılar, toplantı devam etti.
Ertesi gün kanuni işlemlere başlandı ve isim değişikliği kısa sürede sonuçlandı. Artık ismim Teoman olmuştu. Bu isme alışmalıydım. Babam evdekilere “İlter” ismini kullandıkları takdirde beş kuruş ceza ile cezalandırılacaklarını söyledi. Ancak bu ceza hükümleri pek işlemedi.
Gazeteler Gazi Paşa’nın Kazım Paşa’nın oğluna Teoman ismini verdiğini yazdılar. 1931 yılı ortalarında ve hatta daha sonraki yıllarda doğan erkek çocuklarından bir kısmına babaları Teoman ismini koydular. Bu arada Mete ismini kullananlarında olduğu görüldü. Buğün ülkemizde 1931-1933 doğumlu çok sayıda Teoman isimliler vardır. Ben o tarihte 7 yaşımın içindeydim. Bu nedenle halen hayattaki Teoman isimliler arasında en yaşlısı olduğumu kesinlikle iddia edebilirim.
KIRAÇ
Atatürk tarafından Amerika Birleşik Devletlerine eğitimi geliştirmek için gönderilen Ali Numan72 Bey’e Anadolu’nun Kıraç topraklarında kuru ziraatla ilgili çalışmalarından dolayı “Kıraç” soyadını vermişti.73
ERİŞ
Atatürk İş Bankası Genel Müdürü Muammer74 Bey’e işinin eri bir insan olduğundan ona “İşer” soyadını vermişti. Sonradan yanlış anlamlara çekilen bu ad “Eriş” olarak değiştirilmişti.75
ATALAY
Atatürk çok sevdiği bir kimse olan ve meclis’te çok konuşan Besim76 Bey’e “Atalay” soyadını vermişti.77
DORUK
Tütün ticareti yapan tütüncü İhsan Namıyla anılan İhsan Bey Tokatlıyan Otelde Atatürk’ün dikkatini çeker. Atatürk kendisine ne iş yaptığını sorar. Tütün tüccarı olduğunu öğrenince soyadı alıp almadığını sorar. Almadığını öğrenince: “Soyadın Doruk78 olacaktır” der.
Ve yemek listesinin arkasına yazıp imzalar.79
ÇINAR
Tanınmış inkılâp ve siyasetçi adamlarımızdan biri olan Hüseyin Vasıf80 Bey’e uzun boyundan ve kuvvetli bünyesinden dolayı Atatürk tarafından “Çınar” soyadı verilmiştir.81
İNÖNÜ
Atatürk 26 Aralık 1934 tarihinde Başbakanlığa gönderdiği bir yazıda İsmet82 Paşa’ya İnönü soyadını verildiğini belirterek şöyle demiştir.
Başvekil İsmet Paşa Hazretlerinin inkılap tarihimizin ilk şerefli ve parlak sahifesi olan meydan muharebelerinin baş kahramanı olmuş bulunması itibariyle soyadı kanunu icabı olarak alacağı aile isminin İnönü olmasını çok yerinde bulduğumdan kendilerine bu soyadını tevcih ettiğimi bildiririm.83
UZER
Hasan Tahsin84 Bey’e Atatürk tarafından Uzer Soyadı verildi.85
Atatürkün kendi el yazısı ile "Uzer" soyadını verdiği belge.
URSAVAŞ
Ali Saib86 Bey’e soyadı kanunu kabul edildikten sonra Atatürk tarafından Urfa’da Fransızlara karşı savaşta gösterdiği yararlıklar dolayısıyla “Ursavaş” soyadı verilmişti.87
ERKİN
Ulusal Demiryolculuğumuzun kurucusu olan Behiç88 Bey’e 5 Şubat 1935’te Atatürk tarafından “Erkin” soyadı verilmişti.89
HAZAR
11-20 Kasım 1937 tarihleri arasındaki Doğu Anadolu Gezisi90 sırasında Atatürk Gölcük gölünü; Hazar Gölü olarak Büyük Türk İmparatorluğunun adını hatırlatacak şekilde değiştirdi.91
İÇÖZ
Süleyman Sırrı92 Bey’e Atatürk tarafından “İçöz” soyadı verildi.93
YİĞİT
İbrahim Süreyya94 Bey’e Atatürk tarafından “Yiğit” soyadı verilmiştir.95
DAMAR
Zamir96 Bey’in ismi 1934 yılında Atatürk tarafından "Damar" olarak değiştirildi.97
GEREDE
Hüsrev98 Bey’e Atatürk tarafından “Gerede” soyadı verildi.99
DİYARBAKIR
İsmail Gürel100 anlatıyor:
1937 sonbaharında Diyarbakır ziyaretinde101 akşam saatlerinde Halkevi binasına teşrif ettiler, halk binaya doldu. Atatürk umumi müfettişlik için tahsis edilen orta yerdeki büyük locaya geldiler; ben de onun yanındaki locada arkadaşlarla birlikte idim. Alkış “yaşa” seslerinden Atatürk şu şekilde halka hitabetti: “Muhterem Diyarbakırlı hemşerilerim.” Ben birden afalladım! Diyarbekir’i Diyarbakır diye telaffuz ettiler. “25 sene sonra Diyarbakırlı hemşerilerime bu modern binanın çatısı altında hitabetmekten bahtiyarım” dediler. Üç defa Diyarbekir’i Diyarbakır olarak söylemesi tesadüf değildi herhalde. Başımı çevirdim, yanımda Belediye Reisini gördüm “Reis” dedim, “Paşa şehrin ismini değiştirdi. Şehrin ismi Diyarbakır oldu, arkadaşların hepsi burada, bir karar al imzalayalım, ne olur ne olmaz. Paşa bizlerle konuşurken bu mevzuu açacaktır, hazırlıklı olalım” dedim.
Reis yanımdan ayrıldı. Paşa halka hitabdan sonra salona geçtiler, bizler de gittik karşılarına oturduk. “Merhaba Diyarbakırlı arkadaşlarım” dedi. “Belediye Reisi Kim?” dedi. Reis kalktı “Bendeniz Paşam” dedi. Atatürk “Diyarbakır’ı çok iyi buldum” dedi. Reis Diyarbekirimiz sayenizde çok iyi olacak Paşam” dedi . Atatürk, “Sen Diyarbekir diyorsun, ben Diyarbakır diyorum, hangisi doğru?” dedi. Reis ve ben bir ağızdan “Diyarbakır” dedik. “Bugünden itibaren tensip buyurduğunuz isimle şehrin adı Diyarbakır olmuştur Paşam” dedik. Atatürk, “Tamam, şimdi ben sizlere bu ismi neden koyduğumu anlatayım. Burası hiçbir zaman bekirin diyarı olamaz, burası bakırın diyarı olur; çünkü Cenabıallah diyara bakır madeni vermiş, yakınına da keşker taşını vermiş, bakır için lazım olan suyu da vermiş. Onun için burası Diyarbakır’dır” dediler ve 1937 Ekim ayından sonra Diyarbekir şehrinin adı Diyarbakır olarak değiştirilmiş oldu.102
ELAZIĞ
Atatürk 16 Kasım 1937 günü gece Diyarbakır’dan Elaziz’e gelir. 17 Kasım günü Elaziz Halk evinde kendisine bir yemek verilir, Atatürk biraz rahatsızdılar. Salonun her köşesini ayrı ayrı selamladılar. Şair Fazıl Ahmet Aykaç’ı yanına çağırarak Elazizlilere bir kararını açıklamasını istediler. Aynen kendi ifadeleri ile dediler: “Şehirlerimizi şahıs isimleri ile adlandırmak yerine bundan sonra şehirlerin kendilerine has nitelikleri ile adlandırılmasını daha doğru buluyorum. Onun için bu gece burada Elaziz’in adını değiştireceğiz” dedi. Elaziz’in Elazık’tan bozulma olduğunu, aslının Elazık olacağını, azık kelimesinin Türkçe’de verimli anlamına geldiğini, Elazık’ın çok verimli bir yer, feyz ve bereket diyarı, halkının mert ve çalışkan olduğunu söyledi. “Türklerde eski bir adet vardır, çalışmaya gidenlerin yanlarına azık konur. Türkçemizde sona gelen k sesi yumuşar g olur. Onun için Elaziz bu geceden sonra Elazık olacaktır” der . Atatürk Ankara’ya döndükten sonra 10 Aralık 1937’de Bakanlar Kurulu kararı ile Elazık adını söyleme kolaylığını düşünerek Elazığ’a çevirdi.103
KORUTÜRK
1935 yılında Deniz Harb Akademisi Mezunu olan Fahri Sabit104 Bey bir akşam Karpiç105 ’te yemek yerken maiyetiyle Karpiç’e gelen Atatürk’le karşılaşır sivil giyimli olan Fahri Bey’i Atatürk’ün yanında olanlar yabancı birisi zannederler. Fakat Atatürk onun bir Türk genci olduğundan şüphe etmez. Aralarındaki sohbetten sonra Atatürk yardımcısına soyadı alıp almadığını sorar Fahri Sabit Bey Henüz soyadı almadığını söyleyince, Atatürk;
-“Biz bu memlekette bir takım inkılâplar yaptık ve bunların korunmasını şahsiyet sahibi Türk Gençliğine emanet ettik. İşte bu gençlerden biride sensin sana Korutürk soyadını versek ne dersin” diye sorar.
Fahri Sabit Bey Şükranla kabul edeceğini ve bu soyadını taşımakla hayatının en büyük şerefini bulacağını söyler.106
ARAS
Atatürk’ün yakın arkadaşı ve 13 yıl Dışişleri Bakanlığı yapan Dr. Tevfik Rüştü107 Bey’e Aras soyadını vermiştir. Bu soyadını almasının nedeni Türkiye ile İran arasında sınır olarak kabul edilen Aras nehrinden geliyordu.108
ARI
Atatürk’e ondan sonraki Cumhurbaşkanlarına uzun yıllar hizmet eden Hüseyin’e Atatürk, Arı soyadını vermiştir. Bu soyadının öyküsü Atatürk anlatıyor:
"Soyadı kanunu çıktığı zaman Atatürk Köşk'te çalışanların soyadlarını kendisi koyup Ulus Gazetesi'ne vermişti. Bunlar orada basılmıştı.
Benim soyadım Özmen idi.
Bir gün yaverlerden biri “Seni Atatürk çağırıyor” dedi. Yanına gittim Dil Kurultayı Üyeleri ile oturmuşlar, yemek yiyorlardı. Çok kızgındı. Beni görünce eli ile işaret edip yanına çağırdı, korkudan ayaklarım titriyordu.
-“Sen ne yaptın?” diye bağırdı dizlerimin dermanı hepten kesilmişti, kekeleyerek;
-"Suçum neymiş Paşam? Ben bir şey yapmadım" dedim.
Ne olacak Abidin109 Bey’in soyadını almışsın diye başını kaldırmadan söyledi.
-"Aman Paşam emirleriniz üzerine Ulus Gazetesi'nde adlarımız çıktı. Siz verdiniz bana bu soyadını dedim ama terden sırıl sıklam olmuştum. Öyle deyince getirin bana Ulus gazetesini dedi. Abidin Bey’e sen haksızsın bu işte, ben vermişim bu soyadını" dedi.
Afet İnan da orada idi. Söze katıldı. Bu iş kovalandığı her yere girip çıktığı için soyadını aralayalım dedi. Arı kondu. Oybirliği ile karalaştırıldı sonra bana dönen Atatürk:
-"Sakın bu sokucu arı değil, koyacağım: Arı kelimesinin iş anlamı var" der.110
TANDOĞAN
Atatürk Ankara Valisi olan Nevzat111 Bey’e Tandoğan soyadını vermiştir. Kendisi sistemli, düzgün ve metotlu çalışırdı. Sabahları çok erken kalkardı. Atatürk ona bu yüzden ve erkenciliğinden dolayı “Tandoğan” soyadını vermiştir .112
Atatürk kendi el yazısı ile “Nevzat oldu Tandoğan” ibaresini yazmıştır.113
Bu soyadının kendisine Atatürk tarafından tevcih edildiği gün Nevzat Bey son derece mutlu ve gururludur. Arkadaşı Kazım Atakul bu olayı şöyle anlatır114 : Kendisinin yanına girmiştim soyadı kanunun yürürlüğe girdiği günlerdeydi. Bana, senin soyadın ne? Diye sordu; “Atak ya da Atakul” sözcüklerini düşünüyorum dedim. Hayır, olmaz Atakul olsun dedi ve ilave etti. Bak Kazım bana Ulu Önder Atatürk Tandoğan soyadını verdi. Ben onu tescil ettiriyorum dediler.
UYBADIN
Atatürk Mehmet Cemil115 Bey’e Uybadın soyadını verdi.116
BARAN
Atatürk Bekir Sami117 Bey’e Baran soyadını verdi.118
KİTAPÇI
İzmir’in yaşayan en eski kitapçılık dükkânı 1913 yılında Ragipzade Biraderler adıyla açılmıştır. İki halazade Hüsnü Bey119 Mebus olarak Ankara’ya gitmiş, Fahrettin Bey’de hukuk fakültesinin üçüncü sınıfındayken Kurtuluş Savaşına katılır. Soyadı kanunu çıkınca, ailenin lakabı soyadına dönüşüyor. Atatürk “Sizin soyadınız kitapçı olsun” diyor. Kitapevi de “Yavuz” adını alıyor.120 Yavuz kitapevi 90 yıldan beri ayaktadır.
ÜLKÜ
Atatürk halkevleri Dergisine Ülkü adını vermiştir. Naim Onat şöyle anlatmaktadır: “933 yılının ilk ayında Atatürk’ü Adana istasyonunda karşılamıştım. Trende beni yanlarına çağırdılar Mersin’e kadar devam eden yolculukta bu kelime(Ülkü kelimesi) ve daha başka dil bahisleri üzerinde konuşulmuştu. Beni görür görmez memnun olacaksın dediler. Yakında çıkacak Halkevi Dergisine benden bir ad istediler, sizin Ülkü’yü verdim. Bu kelimeyi tam ideal karşılığı olarak kullanmama bizim Ali Bey’in (O gün, trende ve yanlarında bulunan Nasır Vekili Ali Çetinkaya’nın) sözleri de ayrıca yardım etti. Ali Bey, ideal kelimesinin İngiltere’de timsal ve örnek anlamlarında kullanıldığını söylediler. Bilirsiniz ki Ülkü ve Ülgü Türkçe’mizde de ölçü ve örnek de demektir. Esasen ideal de ermek istenilen amacın zihinde kurulmuş bir timsali örneği değil midir.121
Daha sonra yayınlanan Ülkü’nün ilk sayısında Atatürk’ün el yazısıyla
“Ülkü” ye
“Ülküden öz ülkümüzün yayma yolunda kutlu verimler beklerim” diye yazmıştır.122
MANEVİ EVLADI ÜLKÜ
Ülkü’nün annesi Selanikli Vasfiye Hanım, Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım tarafından evlatlık olarak alınıp, büyütülmüş, Zübeyde Hanım’la Selanik’e sonra İstanbul’a, oradan da Ankara’ya birlikte gelmişler. Zübeyde Hanım ölünce, Vasfiye Hanım Atatürk’ün Kız kardeşi Makbule Hanım’la birlikte 1932 yılında ölmüştür.
Daha sonra evlenen Vasfiye Hanım’ın doğan kız çocuğuna, Atatürk daha yüzünü görmeden “Ülkü” adını koymuş. Ülkü, geçen yıllar içinde büyüdükçe ona olan sevgisi de büyümüş öyle ki; Ülkü’yü yurt gezilerinde beraberinde götürür olmuştur.123
BAYAR
Atatürk İktisat Vekili sonra Başbakan olan Mahmut Celal124 Bey’e Bayar soyadını vermişti.125
İKBAL
Selim Pancar küçük yaşta Afyon’da aşçılığa başladı. Lokantasının ünü her tarafa yayıldı. Atatürk’te Afyon ziyaretinde bu lokantaya uğrar ve yediği yemeklerin lezzetinden memnun kalır. Beğenisini Selim Pançar’a: “Her zaman İkbal olasın” sözleriyle dile getirir. Ve Selim Pançar o günden sonra lokantasının adını İkbal olarak değiştirir.126
ÇAMLIK
Atatürk’ün son İzmir gelişinde Selçuk Aziziye İstasyonunu ziyaret eder. İstasyonun çamlar arasında olduğunu gören Atatürk “Burası Çamlık olsun” der. O günden sonra Aziziye İstasyonu’nun adı Çamlık İstasyonu olarak kalmış.127 Burada Buharlı Lokomotif Müzesi olup 30 kadar tarihi lokomotif sergilenmektedir.
GÖKÇEN
İlk kadın hava pilotu Sabiha Hanım’a 19 Aralık 1934 tarihinde Atatürk “Gökçen” Soyadını vermiştir. Sabiha Gökçen şöyle anlatmaktadır. Henüz Türkkuşu kurulmadan, henüz ben havacı olmayı aklımdan bile geçirmezken, soyadı yasası çıktığı günlerden birinde akşam yemeğinde, önündeki kâğıda Sabiha Gökçen yazdı. Sonra yüzüme gülerek baktı ve
-“Tamam mı çocuğum” der.
-“Bundan böyle seni Sabiha Gökçen diye çağıracağız. Soyadın kutlu olsun” der sonra kâğıda diğer cümleleri yazıp imzalar.128
Atatürk tarafından Sabiha Gökçen'e verilen soyadı beratı.
UZAY
Son Trabzon seyahatinde üçüncü Umum Müfettişlik Baş Müşaviri daha sonra Trabzon valisi olan Yahya Sezai Uzer’in Atatürk tarafından soyadı değiştirilmiştir.
O Akşam sofrada bulunan Trabzon gençlerinden Rıza Hancer olayı şöyle anlatmaktadır129;
Vali Tahsin Uzer Bey arada bir salona çıkıyor, dışarıda olup bitenleri de takip ediyor, gerekli emir ve talimatları veriyor, gelen misafirleri karşılıyor. Bir ara yanında Baş müşavir Yahya Sezai Uzer’le birlikte içeriye girdi. Atatürk’e yaklaşıp selam verdikten sonra,
-"Atatürk’üm Baş Müşavirim Yahya Uzer" diye Atatürk’e takdim eder. Atatürk eli yine yüzünde ve sigarası elinde, kısa bir göz süzmeden sonra,
-"Dur bakalım yahu Tahsin bu ne biçim iş baş müfettişte Uzer, Baş müşavir de Uzer, ikinizden birinin soyadını şimdi değiştireceğim" der, ve devam eder.
-"Seninkini değiştirmeyeceğime göre Baş müşavirinkini değiştiriyorum ve bu tarih ve saatten sonra soyadı 'Uzay' olmuştur" der.
Alkışlar arasında, Yahya Sezai Bey gözyaşlarını tutamadı. Sohbet devam ederken bir ara Yahya Sezai Bey Tahsin Uzer Bey’e bir şeyler söyledi ve Tahsin Uzer Bey Atatürk’e yaklaşarak,
-"Atatürk’üm istirhamım var." Atatürk
-"Söyle Tahsin" der. Tahsin Uzer Bey
-"Müşavirim Yahya Sezai Uzay'a verdiğiniz yeni soyadını Atatürk’üme şükranları ile bir kağıda yazılı hatıra olarak elinizden almayı arzeder."
Atatürk Kâğıt kalem ister ve 30x40 ebadında bir kartona kendi el yazısı ile Yahya Sezai Uzay yazarak K. Atatürk imzası ile Tahsin Uzer’e verir."
Yahya Sezai Uzay daha sonraları Trabzon Valisi olur ve değerli hizmetlerde bulunur.
KANSU
Atatürk'ün yakın çalışma arkadaşlarından olan Mazar Müfit uzun yıllar milletvekilliği yapmıştır. Kendisine 3 Aralık 1934 tarihinde Atatürk tarafından "Kansu" soyadı veilmiştir.130
Atatürk'ün Mazhar Müfit Kansu'ya "Kansu" soyadını verdikten sonra imzaladığı belge.
KILIÇ
Atatürk'ün yakın çalışma arkadaşlarından olan Kılıç Ali olarak bilinen, Ali Kılıç 8 Şubat 1935 tarihinde Kılıç soyadını Atatürk tarafından almıştır.
DİLMEN
İbrahim Necmi Dilmen İstanbul Hukuk Mektebi (1909) mezunudur. Selanik Hukuk Mektebi ve İstanbul liselerinde öğretmenlik yaptı. İstanbul Darülfünûnunda (Üniversitesinde) görev aldı. Milliyet gazetesinde çıkan harf devrimini destekleyen yazıları nedeniyle Mustafa Kemal Atatürk tarafından Ankara’ya çağrılarak Ankara Müzik Öğretmen Okulu ve Gazi Eğitim Enstitüsünde edebiyat öğretmenliğine atandı.
1928 Harf Devrimi’nde Dolmabahçe Sarayı’nda konferanslar verdi. Türk Dil Kurumu kurucuları arasında yer aldı, kurumun genel yazmanlığına getirildi (1932). Aynı yıl MEB müfettişliğine atandı. Dil devrimi konusunda gösterdiği çabalar nedeniyle Atatürk tarafından kendisine “Dilmen” soyadı verildi. 1935’ten ölene kadar Burdur milletvekili oldu. Aynı zamanda Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde getirildiği Türk dili profesörlüğünü de sürdürdü. Atatürk’ün ileri sürdüğü “Güneş Dil Teorisi” tezini savunan bir eser de hazırladı.
1 Falih Rıfkı Atay : Çankaya İstanbul 1969 s. 569
2 Falih Rıfkı Atay
3 Falih Rıfkı Atay: A.g.e. s. 567
4 Fahrettin Altay A.g.e. s. 567
5 Falih Rıfkı Atay: A.g.e. s. 569-570
6 Latife Hanım, 1900 - 12 temmuz 1975, Atatürk’ün eşi.
7 Ragıp Paşa. Latife Hanım’ın dayısı, Osmanlı dönemi milletvekili ve İzmir eski Belediye Başkanı.
8 Şadan Gökovalı, Kaya Çelikkanatı, Orhan İlker, Atatürk ve İzmir, İzmir 1981 s. 105
9 Fahrettin Altay: Orgeneral, Milletvekili
10 Fahrettin Altay: 10 yıl Savaş 1912-1922 ve Sonrası İstanbul 1970 s. 480-481
11 Fahrettin Altay: A.g.e. s. 480-481
12 Saffet Arıkan : (1877 Erzincan- 26 Kasım 1947 İstanbul) Kurmay Subay II Dönem Kocaeli, III. IV. V. VI. VIII. Dönem Erzincan, VII. Dönem Konya Milletvekili, Milli Eğitim ve Milli Savunma Bakanı, Büyükelçi
13 Baha Arıkan: Atatürk’ün Soyadı ve Arıkan Ulus 26 Kasım 1949
14 Uluğ İğdemir : Türk tarihçisi, Türk Tarih Kurumu Sekreterliği, Genel Müdürlüğü yaptı.
15 Şükrü Saraçoğlu: Devlet Adamı (Ödemiş, İzmir 1887-İstanbul 1953) Mülkiye Mezunu T.B.M.M. İkinci dönem İzmir Milletvekili, Maarif Vekili. Maliye Bakanı, Adliye Vekilliği, Hariciye Vekili, Başbakan, T.B.M.M. Başkanı
16 Nazmi Kal: Atatürk’le Yaşadıklarını Anlattılar
17 Mahmut Esat Bozkurt(1892 İzmir Kuşadası - 21 Aralık 1943 İstanbul) Hukuk Fakültesi mezunu, milletvekili, Adalet Bakanı ve Profesör
18 Hakkı Uyar Sol Milliyetçi Bir Türk Aydını Mahmut Esat Bozkurt İstanbul 2000
19 Kazım Öztürk: Türk Parlamento Tarihi TBMM II. Dönem 1923-1927 III. Cilt Ankara 1995 s. 156
20 Nakleden İhsan Çalışgüven’in oğlu Yurtger Çalışgüven ‘in eşi öğretmen Kezban Çalışgüven
21 İran Şahının Türkiye Gezisi 16 Haziran – 6 Temmuz 1934 tarihleri arasıdır. 22-24 Haziran tarihleri arasında da İzmir ziyaret edilmiştir.
22 Kazım Dirik: (Manastır 1880 - Edirne 1940) General, İdareci, Bitlis İzmir Valiliği ve Trakya Genel Müfettişliği yaptı
23 Fethi Tevetoğlu: A.g.e. s. 141
24 Orhan Dirik: Babam Kazım Dirik ve Ben İstanbul 1998 s.69
25 İbrahim Ergüven : 1925-1938 yılları arasında tam on üç yıl Atatürk’ün Sofracıbaşı idi.
26 Said Terzioğlu: Yazılmayan Yönleriyle K.Atatürk İstanbul 1965 s.84; Cevdet Kudret: Kalemin Ucu İstanbul 1991 s.139
27 Mehmet Cevat Abbas Gürer: (1887 Niş, Yugoslavya – 4 Temmuz 1943 Yalova) Harbiye Mezunu Subay I- IV Dönem Bolu Milletvekili
28 Fethi Tevetoğlu: Atatürk’le Samsun’a Çıkanlar Ankara 1987 s.238-240
29 Cemal Granda: Atatürk’ün Uşağı İdim Yazan Turhan Gürkan İstanbul 1973 s.37
30 Sabiha Gökçen: Atatürk’ün İzinde Bir Ömür Böyle Geçti, Kaleme alan Oktay Verel İstanbul 198 2, s.41
31 Sabiha Gökçen
32 Sabiha Gökçen A.g.e s. 42
33 Mehmet Şükrü Okan
34 Recep Metel: Atatürk ve Donanma İstanbul 1966 s. 203
35 Ali Fethi Okyar: (1880 - İstanbul 1943) Asker, Siyaset ve Devlet Adamı
36 Kerim Yund A.g.e. s. 161
37 İbrahim Tali Öngören (1875 İstanbul - 2 Ocak 1952) Tıp Doktoru, Subay Atatürk ile Samsun’a çıktı. II-III-V-VII nci dönem Diyarbakır, IV. Dönem İstanbul, VIII. dönem Elazığ milletvekili
38 Hayri Orhun, Celal Kesenoğlu, Mehmet Bolak, Kerim Atakol, Meşhur Valiler Ankara 1968 s. 492
39 Fethi Tevetoğlu A.g.e. s.176
40 Recep Peker (5 Şubat 1889 İstanbul- 2 Nisan 1950 İstanbul) Kurmay Subay II-III-IV-V-VI-VII Dönem Kütahya, VIII Dönem İstanbul Milletvekili, Maliye, Bayındırlık ve İçişleri Bakanı, Cilt 1, Genel Kâtibi, Başbakan
41 Hıfzı Veldet Velidedeoğlu : İlk Meclis Milli Mücadele de Anadolu İstanbul 1990 s. 47; Teoman Göl: Türk Siyasal Hayatında Recep Peker Ankara 1998 s. 16
42 Refik Saydam: (İstanbul 1881 - İstanbul 1942) Askeri Doktor, Milletvekili, Sağlık Bakanı, Başbakan
43 Fethi Tevetoğlu: A.g.e S.230
44 Naim Onat: Büyük Kaybımız İçin Ulus 9 Temmuz 1942
45 Mehmet Serez Atatürk ve Milli Mücadele de Tekirdağ s.132
46 Bora Keresteciyen
47 Avni Özgürel: Mustafa Kemal’e haberi Bora Keresteciyen göndermiştir. Radikal 19 Mayıs 2002
48 Hamdullah Subhi Tanrıöver
49 Mustafa Baydar: Hamdullah Subhi Tanrıöver’in Hatıraları, Cumhuriyet 10 Ağustos 1966: Mustafa Baydar: Hamdullah Subhi Tanrıöver ve Anıları İstanbul 1968 s.284; Halim Serarslan : Hamdullah Subhi Tanrıöver ve Anıları İstanbul 196
50 Fuat Umay (1885 Kırklareli - 1 Temmuz 1963 İstanbul) Tıp Doktoru, I Dönem Bolu , II - VII Dönem Kırklareli Milletvekili Himaye-i Etfal Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu) kurucusu
51 Veysi Akın: Bir Devrin Cemiyet Adamı Doktor Fuad Umay Ankara 2000 s.3
52 Muhiddin Üstündağ: (Sakız 1884-İstanbul 1953) Türk İdareci ve Devlet Adamı , 1928-1938 İstanbul Valiliği yaptı
53 Rakım Ziyaoğlu: İstanbul Kadıları Şehreminleri, Belediye Reisleri ve Partiler Tarihi İstanbul 1971, s. 321- 322; Mehmet Aldan: İz Bırakan Mülki İdare Amirleri II Ankara 1993 s. 3
54 16 Mart 1917 - 5 Temmuz 1917 tarihleri arasında Diyarbakır’da 2. Ordu Komutanlığı görevinde bulunmuştur.
55 Atatürk Yılında Diyarbakır Ankara 1982 s.47-48
56 Abdurrahim Tuncak, (1908-1999), Atatürk’ün manevi oğludur. Gazi’nin annesi yanında büyüyen Tuncak, Zübeyde Hanım’ın ölümü sırasında da İzmir’de yanındadır. Başkent Üniversitesi bünyesinde Abdürrahim Tuncak Atatürk Müzesi bulunmaktadır.
57 Mete Akyol: Bir Sessiz Tarih Abdurrahim Tuncak Bütün Dünya Cilt I, Sayı 4, Eylül 1998 s.28
58 Reşit Metel: Türk Denizaltıcılığının Tarihi İstanbul s. 58- 60
59 Salih Bozok: (1881 Selanik- 23 Aralık 1941) Mustafa Kemal’in sınıf arkadaşı Harbiye mezunu, Yaveri, TBMM II. Dönem Bozok Milletvekili, İş Bankası kurucusu
60 Can Dündar: Salih Bozok, Yaveri, Atatürk’ü Anlatıyor. İstanbul 2001 s. 13
61 Neşet Ömer İrdelp
62 Nurettin Kamil Berk
63 Bedi Şehsuvaroğlu
64 Bedi Şehsuvaroğlu: Atatürk’ün Sağlık Hayatı İstanbul 1981 s. 59-60
65 Hakimiyet 11.2.1923; Glyas Yetkin Edremit 1939 s. 69
66 Mahu Aygen 1982 yılında öldü
67 Nazmi Kal Atatürk’le Yaşadıkları Anlatılar Ankara 2001 s. 111-120
68 Kazım Fikri Özalp: (1882 köprülü- 6 Haziran 1968 İstanbul) Orgeneral, III. IV. V. VI. VII. VIII. Dönem Balıkesir, IX Dönem Van Milletvekili, TBMM Başkanı 2 Ciltlik Milli Mücadele ve Atatürk’ten Anılar adlı eserleri vardır.
69 Azmi Süslü Mustafa Balcıoğlu: Atatürk’ün Silah Arkadaşları Ankara 1999 s. 109
70 Kazım Özalp: Teoman Özalp Atatürk’ten Anılar Ankara 1992 s. 55
71 Kazım Özalp Teoman Özalp A.g.e. s. 83-86
72 Ali Numan Kıraç
73 Can Kıraç Babam Ali Numan Kıraç Bütün Dünya Kasım 2002 s. 40
74 Muammer Eriş
75 Kazım Özalp, Teoman Özalp A.g.e. s. 55
76 Ahmet Besim Atalay: Türk Dil Bilgini ve Yazarı (Uşak 1882 - Ankara 1965) Darülmuallmin’i (öğretmen okulu) bitirdi 1912, Konya, Trabzon, Ankara’da Öğretmenlik ve Müdürlük yaptı. Silifke’de Müdafaa-i Hukuk cemiyetini kurdu. Birinci Meclis Kütahya Milletvekili, Maarif Vekaleti hars Müdürlüğü, Dil Encümen üyeliği, Türk Dil Kurumu yönetim kurulu üyesi ve sayman Ankara Dil ve Tarih - Coğrafya Fak. Öğretim Üyesi
77 Kazım Özalp, Teoman Özalp A.g.e. s.55
78 Doruk: Tütün yaprağının son kısmına verilen isimdir.
79 Burhan Oğuz Yaşadıklarımı Dinlediklerimi Tarihi ve Toplumsal Anıları İstanbul 2001 s.535-536
80 Hüseyin Vasıf Çınar 1895 İzmir - 1935 Moskova, Öğretmen, Yazar, II Dönem Seruvan III. Dönem İzmir Milletvekili, Maarif vekili Prag, Peşte, Roma,Moskova Büyükelçisi
81 İbrahim Alaaddin Göksu Türk Meşhurları İstanbul 1949 s.396
82 Mustafa İsmet İnönü 24 Eylül 1884 İzmir - 25 Aralık 1973 Ankara Orgeneral, Başbakan, II Cumhurbaşkanı, CHP Genel Başkanı
83 Şerefettin Turan, İsmet İnönü Yaşamı Dönemi ve Kişiliği Ankara 2000 s.32-34
84 Hasan Tahsin Uzer (1875 Selanik- 3 Aralık 1939 İstanbul) Mülkiye Mezunu, Vali Milletvekili
85 Mehmet Aldan İz Bırakan Mülki İdare Amirleri I, Ankara 1990 s. 299; Fahri Çoker Türk Parlamento Tarihi Milli Mücadele ve TBMM I Dönem 1919 -1923 III cilt Ankara 1999 s.947
86 Ali Saib Ursavaş (1885 Rovandizlavak - 26 Eylül 1939 Adana) Subay, Urfa ve Yöresi Kuvayi Milliye Kumandanı I. Dönem Urfa, II. Dönem Kozan III, IV, V, VI Dönem Urfa Milletvekili
87 Fahri Çoker: A.g.e. s. 513
88 Behiç Erkin: (1876 İstanbul - 13 Ekim 1961) Milletvekili, Bayındırlık Bakanı, Buda - Peşte ve Paris Büyükelçisi
89 Ümit Sarıarslan Ulusal Demiryolculuğunun Kurucularından Beriç Erkin Tarih Toplum cilt 35, sayı 22, 8 Aralık 2002 s. 3444
90 Sivas, Malatya, Diyarbakır, Elazığ, Adana, Mersin, Konya, Afyon, Eskişehir’i Ziyaret etmişti.
91 Son Gezileri Türk Dünyası Tarih Dergisi sayı 192, Aralık 2002 s. 49
92 Süleyman Sırrı İçöz (1878 Yozgat - 18 Ocak 1963 Ankara) Mülkiye Mezunu, I. Dönem Yozgat, II. Dönem Bozok (Yozgat) III, VIII. Dönem Yozgat Milletvekili
93 Fahri Çoker: A.g.e. s. 978
94 İbrahim Süreyya Yiğit 1880 İstanbul - 4 kasım 1952 İstanbul Mülkiye mezunu, I. Dönem Saruhan II-VIII. Dönem İzmit (Kocaeli) Milletvekili
95 Fahri Çoker: A.g.e.
96 Zamir (Damar) Arıkoğlu (1889 Adana - 8 Nisan 1969 İstanbul) Özel Eğitim gördü. Çukurova Direnişi örgütlendi. I-VII Dönem (1923-1946) Adana Milletvekili
97 Fahri Çoker A.g.e. s. 48
98 Hüsrev Gerede: (1886 Edirne – 22 Mart 1962 İstanbul) Kurmay Subay Atatürk ile Samsuna çıktı Milletvekili, Büyükelçi
99 Fahri Çoker: A.g.e. s. 936
100 İsmail Gürel 1937 yıllarında Diyarbakır’da kereste fabrikatörü ve müteahhit
101 Atatürk 15 kasım 1937 de Diyarbakır’a gelmişti
102 Nazmi Kal A.g.e. s. 127-128
103 Nazmi Kal A.g.e. s. 121-124
104 Fahri Korutürk
105 Karpiç, Ankara’da dönemin en tanınmış lokantası.
106 Reşit Metel: Atatürk ve Donanma İstanbul 1960 s. 203-209
107 Tevfik Rüştü Aras: Doktor, siyaset adamı ve Diplomat (Çanakkale 1883) 1920’de Menteşe(Muğla) Milletvekili Atatürk’ün emriyle kurulan Türkiye Komünist partisinin kurucuları arasında bulundu. 1923 -1939 İzmir Milletvekili Dışişleri bakanlığı, Londra Büyükelçisi, Türkiye İş Bankası Yönetim Kurulu Üyesi
108 Kerim Yurd A.g.m.
109 Abidin Sözmen
110 Sait Arif Terzioğlu: Atatürk’e Ait Hatıralar Cumhuriyet 1961
111 Nevzat Tandoğan (1894 İstanbul - 9 Temmuz 1946 Ankara) Hukuk Fakültesi Mezunu Malatya Valisi, Konya Milletvekili, Ankara Valisi ( 22 Haziran 1929-9 Temmuz 1946)
112 Hayri Orhon, Celal Keseroğlu, Mehmet Belek, Kazım Atakul: Meşhur Valiler Ankara 1967 s. 577
113 Mehmet Aldan: İz Bırakan Mülki İdare Amirleri Ankara 1990 s. 470
114 Hayri Orhon, Celal Keseroğlu, Mehmet Belek, Kazım Atakul: A.g.e. s. 577
115 Mehmet Cemil Uybadın (1883 İstanbul -5 Temmuz 1937) Harbiye ve Harb Akademisi mezunu Albay, II, III, IV, V, VI, VII ve VIII nci Dönemlerde Tekirdağ Milletvekili İçişleri Bakanı
116 Mehmet Aldan: Atatürk ve Mülki Yönetim Cumhuriyet 17 Haziran 2003
117 Bekir Sami Baran (1893 Erzurum) Mülkiye Mezunu Kaymakam, Vali
118 Mehmet Aldan A.g.g. 17 Haziran 2003
119 Hüsnü Kitapçı (1886 Selanik - Yenice - Vardar - 24 Kasım 1947 İzmir) Hukuk fakültesi Mezunu, Bakan IV Dönem İzmir, V-VI-VII’nci Dönemler Muğla Milletvekili
120 Duygu Özsüphandağ; Kitaplarla 90 Yıl, İzmir Life, sayı 12, Ağustos 2002, s. 104-105
121 Naim Onat Atatürk ve Ülkü Adı Ülkü Cilt XII, sayı 70 Birincikanun 1938 s. 332-338
122 Ülkü Cilt 1, sayı 1, Şubat 1933
123 Sabiha Gökçen: A.g.e. s.62; Cemil Sönmez: Atatürk’ün Çocuk Sevgisi Ankara 1997 s. 68-69
124 Mahmud Celal Bayar, 15 Mayıs 1883, Umurbey Köyü, Gemlik Bursa - 22 Ağustos 1986), 3. Cumhurbaşkanı
125 Kerim Yund; Atatürk’ün Ad Verme Yanı, Türk Dili, Cilt XII, sayı 194, 1 Kasım 1967, s. 161
126 Hülya Korkut İkbal Olasın Star Box 11 Mayıs 2002
127 Sönerken Önal Lokomotif İzmir Star Box
128 Sabiha Gökçen A.g.e. s. Fotoğraflarda
129 Trabzon’dan Atatürk’e Trabzon 1959 s. 200
130 Erzurum'dan Ölümüne Kadar Atatürk'le Beraber II. Cilt, Mazhar Müfit Kansu, Türk Tarih Kurumu 1997 4. Baskı, Belgeler Bölümü. ISBN: 975-16-0906-2 Tk, 975-16-0908-9
Kaynak: Atatürk’ün Verdiği İsimler ve Soyadları Üzerine Bir Deneme, Yard. Doç. Dr. Eren AKÇİÇEK