Mustafa Kemal Atatürk Ankara Hukuk Fakültesi'nin açılışında nutukları dinlerken. (05.11.1925)

Karakter Boyutu

Mustafa Kemal Atatürk Ankara Hukuk Fakültesi'nin açılışında nutukları dinlerken. (05 Kasım 1925)

Ankara Hukuk Fakültesi'nin Açılışında

5 Kasım 1925

Hukuk inkılâbımızın dayandığı ana düşüncelerin açıklanması:

"Burada bulunan şerefliler! Sayın dinleyenler!

Cumhuriyetin idare merkezinde bir hukuk okulu açmak nedeni bugünkü toplantımızı hazırlamış bulunuyor. Bugün tanık olduğumuz olay, yüksek memur ve duyarlı âlimler yetiştirmek girişiminden daha büyük bir önem taşır. Yıllardan beri devam eden Türk inkılâbı, varlığını ve düşüncelerini, sosyal hayatının kaynağı olan yeni hukuki kuralları belirlemek ve doğrulamak çaresine sarılmıştır.

Türk inkılâbı nedir? Bu inkılâp, kelimenin öncelikle taşıdığı ihtilâl anlamından başka, ondan daha geniş bir değişmeyi anlatmaktadır. Bugünkü devletimizin şekli, yüzyıllardan beri gelen eski şekilleri yıkan en gelişmiş şekil olmuştur.

Milletin, varlığını devam ettirmek için birliği arasında düşündüğü ortak bağ, asırlardan beri gelen şekil içeriğini değiştirmiştir, yani millet dinî ve mezhebî bağlantı yerine, Türk milliyeti bağıyla fertlerini toplamıştır.

Millet, milletlerarası genel mücadele sahasında hayat sebebi ve kuvvet sebebi olacak iklim ve aracın ancak çağdaş uygarlıkta bulunabileceğini, bir sabit gerçek ilke olarak kabul etmiştir.

Kısacası Efendiler, millet saydığım değişmelerin ve inkılâpların doğal ve zorunlu gereği olarak genel idaresinin ve bütün kanunlarının ancak dünya ile ilgili ihtiyaçlardan esin almasını gerekli görmüştür. ihtiyaçlarının değişme ve gelişmesiyle, devamlı değişme ve gelişmeyi temel alan dünya ile ilgili bir idare anlayışını yaşama nedeni saymıştır.

Eğer yalnız altı sene önceki anılarınızı yoklarsanız, devletin şeklinde, millet fertlerinin ortaklaşa bağında, kuvvet sebebi olacak uygarlık yolunun takibinde, kısacası bütün kuruluşlar ve ihtiyaçlarını dayandırdığı hükümler açısından büsbütün başka temeller üzerinde bulunduğumuzu hatırlarsınız. Altı sene süresince büyük milletimizin hayat akışında oluşturduğu bu değişmeler herhangi bir ihtilâlden çok fazla, çok yüksek olan en büyük inkılâplardandır.

Pek çok milletin kurtuluş ve yükselme mücadelesinde öfkeli oldukları görülmüştür. Fakat bu öfke Türk milletinin bilinçli öfkesine benzemez.

Söz ettiğim büyük inkılâp yolunda Türk milletinin şimdiye kadar harcadığı çalışma, ve dış düşmanlara karşı yorulmaz, yıpranmaz mücadeleler içinde ve millî iradenin direnişi yok eden uygulaması sırasında ve hukuk adamlarının elinde bulunan kanunların ve eserlerin varlığını isteyerek, bilmemezlikten gelerek her şeyden önce Türk millet ve devletinin yeni varlık şeklini uygulamayla meydana çıkarmak uğrunda geçmiştir. Şimdi ortaya çıkan bu büyük eserin düşünce tayını, ihtiyaçlarını doyuracak yeni hukuk kurallarını ve yeni hukuk bilginlerini meydana getirmek için girişim zamanı gelmiştir.

Sanırım ki, Ankara Hukuk Okulu, Cumhuriyet hukukunu yalnız görünen ve söylenen şekliyle değil, fakat anlaşılan ve kavranılan iç yüzü ile kanunlarıyla ve hukuk bilginleriyle açıklayacak ve koruyacak önleme başlamış oluyor.

Cumhuriyet Türkiye’sinde eski hayat kanunları, eski hukuk yerine yeni hayat kurallarının ve yeni hukukun geçmiş olması bugün tereddütsüz bir oldu bittidir. Bu oldu bitti emir, sizin kitaplarınızda ve uygulama sebebi olan kanunlarınızda anlatılacak ve açıklanacaktır.

Öğrenci Efendiler ve Hukukçu Efendiler!

Yeni hukuk kurallarından, yeni ihtiyaçlarımızın istediği kanunlardan söz ederken “Her inkılâbın kendisine özel yaptırımı olması zorunludur” sebebine, yalnız bu sebebe işaret etmiyorum. Boş bir sistem taraftarlığından nefsimi sakındırarak, fakat Türk milletinin çağdaş uygarlığın niteliklerinden ve verimlerinden faydalanmak için en az üç yüz yıldan beri harcadığı çabaların ne kadar acılı ve üzüntülü engeller karşısında yok olduğunu tam bir üzüntü ile göz önüne alarak söylüyorum.

Milletimizi çökmeye mahkum etmiş ve milletimizin bereketli bağrında devir devir eksik olmamış olan girişimcileri, çalışanları ve emek verenleri, en sonunda bezdirmiş olan olumsuz ve ezici kuvvet, şimdiye kadar elinizde bulunan hukuk ve onun içten uygulayıcıları olmuştur. Belki ağır ve korkusuzca olan tarihte gördüklerimin seçkin heyetiniz içinde ve Cumhuriyet Hükûmeti’nde bugün hizmetlerinden yararlanmakta olduğumuz kıymetli memurlar ve hâkimlerimiz içinde, kimsenin hayretini gerektirmeyeceğine eminim. Bununla beraber biraz daha maksadı açıklamak için izin vermenizi rica ederim. Milletlerarası genel tarih içinde Türklerin 1453 zaferini, yani İstanbul’un fethini göz önüne getiriniz. Bütün bir dünyaya karşı İstanbul’u sonsuza dek Türk toplumuna mal etmiş olan kuvvet ve kudretin yaklaşık aynı yıllarda icat edilmiş olan matbaayı Türkiye’ye kabul için hukuk bilginlerinin uğursuz kuvvetine karşı durmaya gücü yetememiştir.

Eskimiş hukukun ve hukukçularının, matbaanın memleketimize girmesine izin vermeleri için üçyüz yıl gözlemleme ve duraksama yanında ve karşısında pek çok kuvvet ve kudret harcamasına neden olmuştur.

Eski hukukun çok uzak ve çok eski ve diriltme gücü olmayan bir devrini ve hukukçularını seçtiğime aldanmayınız. Eski hukukun ve onun hukukçularının yeni inkılâp devremizde  bana çıkardıkları zorluklardan örnek getirmeye kalksam, sizi rahatsız etmek tehlikesine uğrarım. Fakat bilesiniz ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kurulduğu zamanda onun bugünkü iç yüzü ve durumunu hukuk kuralları ve ilim kurallarına aykırı kabul edenlerin başında meşhur hukukçular bulunuyordu. Büyük Millet Meclisi’nde hâkimiyetin kayıtsız şartsız millette olduğunu ifade eden kanunu teklif ettirdiğim zaman, bu kanunun Osmanlı Anayasası’nı değiştirmesinden dolayı karşı gelenlerin başında yine eski ve ilmi bilgisi ile milleti aldatan tanınmış hukukçular bulunuyordu.

Saygıdeğer Efendiler!

Cumhuriyet ilân olunduktan sonra meydana gelen kötü bir olayı da uyanmış gözlerimiz önünde canlandırmak isterim. En büyük şehrimizin, bu memlekette belki Avrupa’da ilim öğrenmiş yüksek uzmanlardan oluşmuş baro heyeti, açıkça hilâfetçi olduğunu ilân eden ve ilân etmekle övünen birisini seçip kendisine başkan yapmıştır. Bu olay eskimiş hukuk bilginlerinin, Cumhuriyet anlayışına karşı içten ve gerçek olan durum ve eğilimini anlatmaya yeterli değil midir? Bütün bu olaylar inkılâpçıların en büyük fakat en sinsi can düşmanı, çürümüş hukuk ve onun dermansız taraftarları olduğunu gösterir. Milletin ateşli inkılâp hamleleri sırasında sinmeye zorunlu kalan eski kanun kurallarına, eski hukuk bilginleri, emekçilerin güç ve ateşi yavaşlamağa başlar başlamaz hemen canlanarak inkılâp kurallarını ve onun içtenlikli takipçilerini ve onların saygıdeğer ideallerini mahkûm etmek için fırsat beklerler. Bu fırsat eski kanunların varlığı ve eski hukuk kurallarının yürürlükte olması ile ve eski anlayışını içten ve yürekten korumada dikbaşlı hâkimlerin ve avukatların varlığıyla sağlamdır.

Bugünkü hukukla ilgili faaliyetlerimizin nedenlerini açıklamış oluyorum ümidindeyim.

Büsbütün yeni kanunlar meydana getirerek eski hukuk kurallarını temelinden sökme girişimindeyiz. Ve yeni hukuk kuralları ile yeni alfabesinden öğrenime başlayacak bir yeni hukuk neslini yetiştirmek için bu kuruluşları açıyoruz. Bütün bu uygulamalarda dayanağımız milletin yeteneği ve kesin iradesidir. Bu girişimlerde arkadaşlarımız, yeni hukuku, bizimle beraber, söz ettiğim içerikte anlamış olan seçkin hukukçularımızdır.

Genel hayatımızın yeni hukuk kurallarına bakma ve uygulamasında ve gerçekleşinceye kadar geçecek zamanı sağlayan milletimiz ve onun inkılâbındaki yorulmaz ve yıpranmaz kuvvet olacaktır.

Öğrenci Efendiler!

Yeni Türk sosyal hayatının kurucusu ve kuvvetlendiricisi olmak iddiasıyla öğrenime başlayan sizler, Cumhuriyet devrinin gerçek hukuk bilginleri olacaksınız. Bir an önce yetişmenizi ve milletin isteğini uygulamalı olarak karşılamaya başlamanızı, millet sabırsızlıkla beklemektedir. Sizi yetiştirecek olan profesörlere ait olan görevi hakkıyla yerine getireceklerine eminim. Cumhuriyetin kuvvetlendiricisi olacak bu büyük kurumun açılışında duyduğum mutluluğu hiçbir girişimde duymadım ve bunu açıklamakla ve anlatmakla memnunum."

Kaynak: Hâkimiyet-i Milliye: 06.11.1925

Bu konuşmanın aslı;

"Huzzarı Kiram!

Cumhuriyetin merkezi idaresinde bir Hukuk Mektebi açmak vesilesi bugünkü içtimaımızı izhar etmiş bulunuyor. Bugün şahit olduğumuz hâdise, yüksek memur ve mütehassıs âlimler yetiştirmek teşebbüsünden daha büyük bir ehemmiyeti haizdir. Senelerden beri devam eden Türk İnkılâbı, mevcudiyetini ve zihniyetini, hayatı içtimaiyenin mebnası olan yeni esasatı hukukiyede tesbit ve teyit etmek çaresine tevessül etmiştir.

Türk İnkılâbı nedir? Bu inkılâp, kelimenin vehleten ima ettiği ihtilâl manasından başka, ondan daha vâsi bir tahavvülü ifade etmektedir. Bugünkü Devletimizin sekli, asırlardan beri gelen eski şekilleri bertaraf eden en mütekâmil tarz olmuştur.

Milletin, idamei mevcudiyet için efradı arasında düşündüğü rabıtai müştereke, asırlardan beri gelen şekil ve mahiyetini tebdil etmiş, yani millet, dinî ve mezhebî irtibat yerine Türk Milliyeti rabıtasiyle efradını toplamıştır. Millet, beynelmilel umumî mücadele sahasında sebebi hayat ve sebebi kuvvet olacak ilim ve vasıtanın ancak muasır medeniyette bulunabileceğini bir hakikati sabite olarak umde ittihaz eylemiştir.

Velhasıl efendiler, millet saydığım tahavvülât ve inkılâbatın tabiî ve zaruri icabı olarak idarei umumiyesinin ve bütün kanunlarının ancak dünyevi ihtiyacattan mülhem ve ihtiyacın tebeddül ve tekâmülüyle mütemadiyen tebeddül ve tekâmül etmesi esas olan dünyevi bir zihniyeti idareyi mabihilhayat addeylemiştir.

Eğer yalnız altı sene evvelki hâtıratınızı yoklarsanız devletin şeklinde, efradı milletin rabıtai müşterekesinde medarı kuvvet olacak tarikı medeniyetin takibinde, velhasıl bütün teşkilât ve ihtiyacını istinat ettirdiği ahkâm noktai nazarından büsbütün başka esaslar üzerinde bulunduğumuzu tahattur buyurursunuz. Altı sene zarfında büyük milletimizin cereyanı hayatında vücuda getirdiği bu tahavvülât herhangi bir ihtilâlden çok fazla çok yüksek olan en muazzam inkılâbattandır.

Çok milletlerin halâs ve itilâ mücadelesinde mütehevvir oldukları görülmüştür. Fakat, bu tehevvür Türk Milletinin şuurlu tehevvürüne benzemez.

Bahsettiğim büyük inkılâp yolunda Türk Milletinin şimdiye kadar sarf ettiği mesai; dahilî ve haricî erbabı kasda karşı yorulmaz, yıpranmaz mücadeleler içinde ve bizzat iradei milliyenin mukavemetberendaz tatbikatı sahasında ve erbabı hukuk elinde bulunan kanunların ve müdevvenatın vücudundan kasten tecahül ederek evvelemirde Türk Millet ve Devletinin yeni şekli mevcudiyetini bil'amel meydana çıkarmak uğrunda geçmiştir. Şimdi vücuda gelen bu büyük eserin zihniyetini, ihtiyacatını tatmin edecek yeni esasatı hukukiyeyi ve yeni erbabı hukuku vücuda getirmek için teşebbüs almağa zaman gelmiştir.

Zannederim ki Ankara Mektebi Hukuku ile Cumhuriyet hukukunu yalnız zahirî ve lâfzî şekliyle değil, fakat şuurî ve iz'anî mahiyetiyle, kanunlarıyla erbabı hukukiyle izah edecek ve müdafaa edecek tedbire tevessül etmiş oluyoruz.

Cumhuriyet Türkiye’sinde eski kavaidi hayat, eski hukuk yerine yeni kavaidi hayatın ve yeni hukukun kaim olmuş bulunması bugün gayri kabili tereddüt bir emrivâkidir. Bu emrivâki sizin kitaplarınızda ve mabihit tatbik olacak kanunlarınızda ifade ve izah olunacaktır. Talebe Efendiler ve hukuk müntesibi Efendiler!

Yeni hukuk esaslarından, yeni ihtiyacatımızın talebettiği kanunlardan bahsederken «her inkılâbın kendisine mahsus müeyyidesi bulunmak zaruridir.» hikmetine, yalnız bu hikmete işaret etmiyorum. Beyhude bir sitem temayülünden nefsimi tahzir ederek, fakat Türk Milletinin muasır medeniyetin vasıtalarından ve feyizlerinden müstefid olmak için lâakal üç yüz seneden beri sarf ettiği gayretlerin ne kadar elemli ve ıstıraplı mevani karşısında heba olduğunu Kemali teessür ve intibahla göz önüne alarak söylüyorum.

Milletimizi inhitata mahkûm etmiş ve milletimizin feyyaz sinesinde devir devir eksik olmamış olan erbabı teşebbüsü, erbabı cehd ve himmeti en nihayet meftur ve münhezim etmiş olan menfi ve kaahir kuvvet şimdiye kader elinizde bulunan hukuk ve onun samimî muakkipleri olmuştur. Belki ağır ve cesurane olan müşahedei tarihiyemin güzide heyetiniz için ve Hükümeti Cumhuriyenin bugün hizmetlerinden istifade etmekte bulunduğu kıymetli memurlar ve hâkimlerimiz içinde kimsenin hayretini mucip olmayacağına eminim. Bununla beraber biraz daha izahı meram için müsaade buyurmanızı rica ederim. Beynelmilel umumî tarihin cereyanında Türklerin 1453 zaferini, yani İstanbul'un fethini tasavvur buyurunuz. Bütün bir cihana karşı İstanbul’u ebediyen Türk câmiasına mal etmiş olan kuvvet ve kudret, takriben aynı senelerde icad edilmiş olan matbaayı Türkiye’ye kabul için erbabı hukukun meş’um mukavemetini iktihama muktedir olamamıştır.

Köhne hukukun ve müntesiplerinin, matbaanın memleketimize girmesine müsaade etmeleri için üç yüz sene müşahede ve tereddüt etmelerine ve leh ve aleyhte pek çok kuvvet ve kudret sarf etmelerine ıstırar hasıl olmuştur.

Eski hukukun çok uzak ve çok eski ve kuvvei ihyaiyesi ma’dum bir devrini ve müntesiplerini intihap ettiğime zahip olmayınız. Eski hukukun ve onun müntesiplerinin yeni devrei inkılâbiyemizde bizzat bana ika ettikleri müşkülâttan misal getirmeğe kalksam sizi tasdî etmek tehlikesine mâruz kalırım. Fakat bilesiniz ki Türkiye Büyük Millet Meclisinin âvanı teşekkülünde anın bugünkü mahiyet ve vaziyetini, esasatı hukukiyeye ve esasatı ilmiyeye münafi addedenlerin başında meşhur hukukşinaslar bulunuyordu. Büyük Millet Meclisinde hâkimiyetin bilâkaydü şart millette olduğunu ifade eden kanunu teklif ettirdiğim zaman bu esasın Kanunu Esasii Osmaniye mugayeretinden dolayı muarız bulunanların başında yine eski ve fazileti ilmiyesi ile milleti iğfal eden maruf hukukşinaslar bulunuyordu.

Muhterem Efendiler!

Hatta Cumhuriyet ilân olunduktan sonra vukua gelen feci bir hâdiseyi de nazarı intihabınız önünde canlandırmak isterim. En büyük mamuremizin bu memlekette belki Avrupa’da tahsil etmiş yüksek mütehassıslardan mürekkep baro heyeti alenen hilâfetçi olduğunu ilân eden ve ilân, etmekle iftihar duyan birisini seçip kendisine reis intihap eylemiştir. Bu hâdise köhne hukuk erbabının cumhuriyet zihniyetine karşı deruni ve hakiki olan vaziyet ve temayülünü ifadeye kâfi değil midir? Bütün bu hâdisat erbabı inkılâbın en büyük fakat en sinsi hasmı canı, çürümüş hukuk ve onun bîderman müntesipleri olduğunu gösterir. Milletin hummalı inkılâp hamleleri esnasında sinmeğe mecbur kalan eski ahkâmı kanuniye, eski erbabı hukuk; erbabı himmetin nüfuz ve ateşi yavaşlamağa başlar başlamaz derhal canlanarak inkılâp esaslarını ve onun samimî muakkiplerini ve onların aziz mefkûrelerini mahkûm etmek için fırsat beklerler.

Bu fırsat eski kanunların mevcudiyeti ve eski esasatı hukukiyenin mer'iyeti ile ve eski zihniyetini derunî ve kalbî olarak muhafazada mütemerrit hâkimlerin ve avukatların mevcudiyetiyle müemmendir.

Bugünkü hukuki faaliyetlerimizin esbabını izah etmiş oluyorum ümidindeyim. Büsbütün yeni kanunlar vücuda getirerek eski esasatı hukukiyeyi temelinden kal'etmek teşebbüsündeyiz. Ve yeni esasatı hukukiye ile elifbasından tahsile başlayacak bir yeni hukuk neslini yetiştirmek için bu müessesatı açıyoruz. Bütün bu icraatta mesnedimiz milletin istidat ve kabiliyeti ve iradei kat'iyesidir.

Bu teşebbüslerde arkadaşlarımız, yeni hukuku, bizimle beraber, bahsettiğim mahiyette anlamış olan güzide erbabı hukukumuzdur. Hayatı umumiyemizin yeni esasatı hukukiyesi nazarî ve tatbikî sahada tecelli ve tahakkuk edinceye kadar geçecek zamanı temin eden bizzat milletimiz ve onun inkılâbındaki yorulmaz ve yıpranmaz kuvvet olacaktır.

Talebe Efendiler!

Yeni Türk hayatı içtimaiyesinin bâni ve müeyyidi olmak iddiasıyla tahsile başlayan sizler; cumhuriyet devrinin hakiki ulemayı hukuku olacaksınız; bir an evvel yetişmenizi ve arzuyu milleti fiilen tatmine başlamanızı millet sabırsızlıkla beklemektedir. Sizi yetiştirecek olan profesörlere terettüp eden vazifeyi hakkıyla ifa edeceklerine eminim.

Cumhuriyetin müeyyidesi olacak bu büyük müessesenin küşadında hissettiğim saadeti hiç bir teşebbüste duymadım; ve bunu izhar ve ifade etmekle memnunum.”

Kaynak: Milli Eğitimle İlgili Söylev ve Demeçler, Ankara, 1946, sayfa:5

Bu fotoğrafı paylaş
Mustafa Kemal Atatürk Ankara Hukuk Fakültesi'nin açılışında nutukları dinlerken. (05.11.1925)