Bolu - Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Bolu Gezisi
Karakter Boyutu
Bolu - Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Bolu Gezisi
I
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN BOLU GEZİSİ
Bu tarihe kadar Gazi Bolu'ya gelmemişti. Seyahatlerini genellikle tren ve Ege, Akdeniz, Karadeniz'de vapur yoluyla yapmaktaydı. Bu yüzden İstanbul yolculuğu Bolu güzergahının dışında kalmaktaydı. Bolulular Gazi'nin Bolu'ya gelmesini çok istemekte ve bu arzularını Gazi'ye iletmekteydiler. Nihayet, 1934 Temmuz'unun başlarında Atatürk'ün yaveri Cevat Abbas (Gürer) Bolu'ya gelmiş ve Belediye başkanı Baytar Reşit (Aker)'e Gazi'nin Bolu'ya geleceğini müjdelemişti. Şehir büyük bir sevince bürünmüş ve O'nu en iyi şekilde karşılamak için komiteler kurulmuştu. Hisar denen eski Halk Fırkası Binası (şimdiki Kültür Sarayı)nın yoluna halılar sermeye karar verildi. Ancak, hazırlıkları yerinde görmek için 15 Temmuz 1934'de Bolu'ya gelen Gazi'nin yaveri Abbas Bey O'nun böyle gösterişlere kızdığını;
-"Ben saltanat heveslisi değilim. Halktan biriyim. Cumhuriyet adamı olarak karşılanmak isterim" dediğini nakledince bundan vazgeçebildi1.
Gazi, 16 Temmuz 1934'de Ankara'dan yola çıkarak Kızılcahamam'a geldi ve geceyi çadırda geçirdi. 17 Temmuz günü yanındaki maiyyetiyle saat 12.00'de Gerede'yi şereflendirdiler. Bütün Gerede halkı Geredenin girişinde toplanarak O'nu çoşkun bir tezahüratla karşıladı. O kasabanın girişinden itibaren iki kilometre süren ve üzerinde halıların serilmiş olduğu yolu izleyerek, güzel bir mesire yeri olan Ramazan beyi ziyaret etti. Öğle yemeğini yedikten sonra da Bolu'ya hareket edildi2.
Reisicumhur saat 17.00'de Bolu'ya gelmiştir. Bolu halkı kendileri için büyük bayram kabul ettikleri bu günün neşe ve heyecanı içinde Gazi'nin geleceği yolu doldurmuşlar ve büyük kurtarıcılarını "Yaşa, var ol" sesleriyle ve büyük tezahüratla karşılamışlardır. Şehir baştan başa süslenmiş ve Gazi halkın yürekten gelen tezahüratı arasında misafir kalacağı Fırkaya doğru yola çıkmıştır3.
Gazi'nin yanında Recep Peker, Şükrü Kaya, Afet İnan, İsmail Hakkı Uzmay, Salih Omurtak Paşa, Cevat Abbas (Gürer) ve koruma görevlileri vardı.
Önce Kuruçay'a gidilmiş, sonra Hisar'daki Halk Fırkası Binasına gelinmiştir. O, spor gömleği ve elindeki siyah kuşaklı beyaz fötr şapkası ile dikkat çekmekteydi. Şapkası ile halkı selamladı. Halk kendisine çoşkun sevgi gösterisinde bulundu. Karşılayıcıların büyük bir bölümünden oluşması O'nun dikkatini çekti ve yanındakilere gülümseyerek:
-"İşte Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceği bunlardır. Bu gençlere değer vermeli ve en iyi biçimde yetişmeleri sağlanmalıdır. Çünkü, Cumhuriyet bunların omuzlarında yükselecekdir" dedi. Fırkadan Bolu Obası'na bakan ve Aladağlar'daki laciverd ormanların etkisine kapılarak:
-"Bolu'yu Ankara'dan önce görmeliydim" demesi daha sonra Bolulular tarafından acaba Gazi Bolu'yu başkent yapmadığı için mi üzüldü şeklinde yorumlandı4.
Gazi'nin şerefine şehir baştanbaşa aydınlatılmış ve ulu önderin kaldığı Halkevinin önüne toplanan binlerce halk geç vakte kadar neşe ve heyecan içinde şenlikler ve büyük bir fener alayı yapmışlardır. Özellikle gençler heyecanlı hitabelerle Gazi'ye olan bağlılıklarını ifade etmişler ve bu konuşmalar halk tarafından çoşkun gösterilerle halkışlanmıştır. Bu tezahüratı kaldıkları yerde izleyen Gazi, halkın yanma gelerek ve memnunluğunu, teşekkürlerini beyan etmek suretiyle ifade etmiştir5.
Fırkada Gazi şehrin sorunları hakkında bilgi aldı. Akşam yemeği Gazi'nin Bolulu özel aşçısı tarafından hazırlandı. Sofrada Behire Hanım çok güzel konuşmalar yapıyordu. Konu daha çok fil ve tarih üzerindeydi. Behire Hanım Cumhuriyet ile ilgili konuların halka aktarılmasını ön görüyordu. Atatürk bu genç ve çalışkan hanıma:
-"Senin adın bundan sonra Bediz olsun. Seninle Türk Kadınının temsilcisi olarak Mecliste çalışmak isterim" dedi.
Bediz Morava ilk seçimde Konya milletvekiliğini kazandı. Gece Fırkada kalan Gazi, 18 Temmuz sabahı Türk sularına Yunan teknesinin girdiği kendisine ateş açıldığı, Yunanlıların buna itiraz ettiklerini öğrendi. Gerekli bilgiyi alan Gazi, yaverini yanına çağırıp, Türk askerinin görevini yaptığını ifade etmiştir. Bu olay O'nun canını sıkmıştır6. Belki de bunun etkisi ile fazla kalmayı düşündüğü Bolu'dan erken ayrılmıştır. Giderken kendisi için ayrılan özel deftere şunları yazmıştır:
Bolu'yu ziyaretinden sonra ayrılırken sabah Halkevi şeref defterine yazdıkları not. (18 Temmuz 1934)
"Bolu Halkevinde bir gece kaldım. Bolu'nun güzelliğinden, Halk'ın çoşkun sevinçlerinden çok mütehassis oldum."
Gazi M. Kemal
1 Tüzün, Erkan; Atatürk Bolu'da, Ankara. 1982 BMYO, sayı, 1. sh. 7.
2 Cumhuriyet. 18 Temmuz 1934. Çarşamba No. 3663.
3 Cumhuriyet. 18 Temmuz 1934. Çarşamba, No. 3663.
4 Tüzün, Erkan: Atatürk Bolu'da, Ankara, 1982, BMYO, sayı. 1, sh. 7-10.
5 Cumhuriyet. 19 Temmuz 1934 (Perşembe), No. 3664. Önder, Mehmet, Atatürk'ün Yurt Geziieri, Ankara. 1975, sh. 86
6 Tüzün, Erkan, Atatürk Boiu'da, Ank. 1982, BMYO., sayı. 1, sh. 10.
Kaynak: Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın İstanbul Gezileri, Prof. Dr. Yücel Özkaya Sayfa:207-209
II
Reis-i Cumhur Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Bolu ve Sakarya Gezileri
Türk devlet adamlarının halkı yakından tanımak, onların istek ve dertlerini dinlemek için zaman zaman yurt gezilerine çıktıkları bilinmektedir. Mustafa Kemal Atatürk de, Milli Mücadele’de ve Cumhuriyet döneminde bu ilişkilere önem vermiş, yönetim-halk arasındaki birçok engeli kaldırarak, içten görüşmelerle, sağlıklı sonuçlara ulaşabilmiştir.
Gerek Milli Mücadele’de ve gerekse Cumhuriyet’te, sık sık yurt içi geziler tertiplenmiş ve İstanbul gazeteleri, vilâyet merkezlerindeki yayın organları “Reis-i Cumhur”un inceleme ve görüşlerini yakından takip etmişlerdir. 1938 yılına kadarki temaslar, aynı zamanda lidere, Türk’ün Atası’na karşı sevgi ve saygıyı da, en güzel şekilde ifade etmektedir. Batı’da, Rusya’da, Asya ve Afrika ülkelerinde, şahsiyet ve güvenlik nedenleri ile halkın arasına giremez iken, “Reis-i Cumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa” bu davranışı yıkmış, halkının arasında onlar gibi, halktan bir kimse imiş gibi, serbestçe dolaşabilmiştir. Batı’da, kendisi ile ilgili araştırmalarda, bilindiği gibi, diktatörlükle bile suçlanmıştı. Ama, O halkı ile bütünleşme hareketleri ile “diktatör” olmadığını göstermek istemiştir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yurt içi gezileri Bolu ve Sakarya’ya da olmuştur. 1922, 1923-19381 yılları arasında, resmi seyahatler, araştırma konusu yapılarak değerlendirilmediği için, kamuoyunun meçhulü kalmıştır.
Milli Mücadele’de Bolu, mutasarrıflık, Cumhuriyet’te vilâyet merkezidir. II. Sultan Abdûlhamit devri yıllıklarında, Kastamonu’ya bağlı sancak merkezi idi. Sultan Mehmed Reşad zamanında “Bolu Mutasarrıflığı” ismi ile mülki yönetim birimi olarak göze çarpmaktadır.
1341/1925’de tamamlanan yıllıkta (salname) Bolu Mutasarrıflığına dair şu bilgiler verilmektedir2 :
“İlân-ı Meşrutiyet-i müteakib müstakil livalar sırasına geçtiği zaman Bolu Livası merkez kazasından başka; Zonguldak, Ereğli, Bartın, Devrek, Gerede, Düzce, Mudurnu, Göynük isimlerinde sekiz kazayı ihtiva ediyordu. 1336 sene-i maliyesinde Zonguldak, Ereğli, Bartın, Devrek kazaları ayrılarak, Müstakil Zonguldak Livası teşekkül ettiği cihetle, hâl-i hazırda Bolu Livası merkez kazası ile birlikte, Gerede, Düzce, Mudurnu, Göynük kazalarına inhisar etmiştir.”
1923’ten sonra, vilâyet esasının kabul edilmesi ile, Bolu Mutasarrıflığı sone erdi ve Bolu Vilâyeti, mülki teşkilâtta yerini aldı. Merkez Bolu’dan başka Düzce, Gerede, Göynük, Mudurnu kazalarından meydana geliyordu. 1934’de aynı konuma sahip Akçaşehir ,Akçakoca da kaza olarak, Bolu’ya bağlanmıştır.
Bolu ile İstanbul arasında kalan Sakarya Milli Mücadele ve sonrasında, Kocaeli de denilen Müstakil İzmit Mutasarrıflığı 1846’da Kastamonu Eyaleti, 1867 Vilâyet Nizamnamesi ile Hüdâvendigar (Bursa) ve 1888’deki idari değişiklikle teşkil edildi. Yalova, Karamürsel, Kandıra, Geyve ve Adapazarı gibi kazaların biriydi. 1918’de İznik’in eklenmesi ile sayı sekize yükseldi. Son zamanların tanınmış mutasarrıfları İbrahim Süreyya, Mahmud Mahir, Ahmed Anzavur (ayrılış tarihi 10 Ağustos 1919) ve Ali Suad Bey’dir. Adapazarı, aynı zamanda, mutasarrıflığın gözde kasabası idi. 1917’de Kaymakam Fuad (Carım) di. Recai Nüzhet’in üç aylık görevinden sonra Tahir Bey, 13 Ağustos 1919’de buraya gönderilmişti. Bir ara demiryolu ile Arifiye üzerinden Doğançay, Geyve, Akhisar, Eskişehir’e , Sapanca istasyonuyla da İzmit ve İstanbul’a bağlı bulunuyordu.
Bolu, MHC ve Kuva-yı Milliye çalışmaları ile Mustafa Kemal’in dikkatini çeken ilk sancaklardandı. Erzurum ve Sivas Kongreleri, Amasya görüşmeleri Bolu kamuoyunca takip edilmiş, Bolu Gazetesi de gelişmeleri takip etmişti. Mutasarrıf Ali Haydar3 (Yuluğ) I. Düzce Ayaklanmasının bastırılışına kadar sancağı yönetmiş; kongreciler, Heyet-i Temsiliye ve BMM ile haberleşmede mühim roller oynamıştır.
Adapazarı’nın bağlı olduğu İzmit’te, İstanbul Hükümeti’nin Ahmed Anzavur’dan sonra tayin ettiği Ali Suad Bey mutasarrıftı. Adapazarında ise kaymakam Tahir (Barlas), Geyve’de Hamdi Namık (Gör)dü.4
Amasya görüşmeleri ve BMM’nin açılışına doğru, Sefine-i Nuh’a benzetilen, Adapazarı’nda Akyazı Hadisesi, Hikmet Bey Meselesi, I. Adapazarı Ayaklanması ve Yrb. Mahmud Bey’in Şehadeti, Mustafa Kemal Paşa’nın sürekli yöre ile ilgilenmesini zorunlu kılmıştır.5
MUSTAFA KEMAL'İN BOLU GEZİLERİ
Mustafa Kemal’in Bolu bölgesini ilk ziyareti 1922 Haziranı’nda olmuştur. Cepheyi teftiş ve Fransız yazarı Claude Farrer’le İzmit’de görüşme nedeni ile Adapazarı’na pek kullanılmayan Nallıhan, Göynük, Geyve yoluyla, otomobille gitmiştir. Geçiş noktası üzerindeki Göynük’de karşılama için Bolu Mutasarrıflığı’nca tedbirler alınmış ise de, Mustafa Kemal ve maiyeti, hemen Adapazarı’na geçmişlerdi.
Bolu Mutasarrıflığı’nın mahalli gazetelerinden Derdli, Bolu ve Türkoğlu’nda gezi ile ilgili enteresan bilgilere rastlanmaktadır. Bu gazetedeki Mustafa Kemal Paşa’ya, Mutasarrıflığa dair haberler şöyledir:6
“BMM Reisi, Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa hazretlerinin Livamız dahilinden geçerek İzmit’e teşrif buyuracakları evvelce istihbar edilmiş olduğundan, Paşayı müşarünileyh Göynük’de istikbal ve Livamız nâmına “arz-ı hoş âmedi ile avdetlerine merasim-i teşyi’yeyi ifa eylemek üzere Heyet-i Mahsûsa ihzar ve tertip edilmiş ise de Başkumandan Paşa hazretlerinin teşrifleri âni ve habersiz vuku olmakla, Hey’et, İstikbal-i şerefiyeden mahrum kalmış ve Mutasarrıf Fahreddin Beyefendi tarafından keşide buyurulan telgrafla vürûd cevabi telgraf suretleri aynen dere olunmuştur:
Türkoğlu Gazetesi’nin bu haberinden öğrenildiğine göre, Adapazarı-İzmit yolculuğu ‘ani ve habersiz’ yapılmıştı. Bu nedenle, Mutasarrıf Fahreddin Bey ve karşılama heyeti zamanında Göynük’de hazır bulunamamıştı. Mutasarrıf, 24 Haziran 1338 (1922) de, BMM Reisi Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa hazretlerine şu telgrafı göndermişti:7
“Liva mıntıkasını şeref-i kudüm-ı devletlerini büyük bir meserretle karşılamayı cana minnet bilûb bu hususla umûmi hazırlıklar yapmakta iken teşrif ve azimet-i samilerinin ani ve habersiz olması bu vazife-i mukaddesenin ifasından mahrum bırakmakla şu şerefli selâmdan mahrum olan ve na-kâbil telâfi bulunan teessûrat-ı umûmiyenin iblağ ve lâyezal ve ebed nişan olan hissiyât-ı tâzimkârenemiz Bolu nâmına arzına müsaade buyurulmasını istirham ederim. Ferman...
24 Haziran 1338
Bolu Mutasarrıfı Fahreddin”
İki gün sonra, Mustafa Kemal Paşa da aşağıdaki, kısa, cevabi telgrafı Mutasarrıf a gönderdi.8
“Bolu Mutasarrıflığına,
24 Haziran 1338 tarihli telgrafnâmemizi aldım. Hakkımda bütün Liva ahalisinin ibraz eylediği hissiyat ve tezâhûrat-ı samimâneden pek mütehassis oldum. Teşekkür etmek (için) kendilerine iblağını rica ederim.
26 Haziran 1338
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Reisi Başkumandan Mustafa Kemal”
Mustafa Kemal Paşa’nın, ilk ve kapsamlı gezisi Cumhuriyet’in ilânından sonra 1934’de gerçekleşecektir. 1923-1934 devresinde, çeşitli vesilelerle, Çankaya’ya heyetler gönderilmiş, Bolulular’ın içten ısrarlı davetleri tekrarlanmıştı. Derdli Gazetesi sahibi, Bolu Mebusu İlyaszâde (Gülez) ve Tayarre Cemiyeti Başkanı, Mustafa Kemal Paşa’nın Milli Mücadele’de; inkılâplarının yayılmasında he zaman yanında bulunan Cevad Abbas (Gürer) Boluluların hislerine tercüman olmuşlardı.
Anadolu gezilerinde, Bolu ancak 1934’de programa alınabildi. Şimdiye kadar, Reis-i Cumhur, Ankara, Yabanâbâd (Kızılca Hamam) Gerede, Reşadiye, Bolu, Düzce ve Adapazarı güzergâhını görmemişti, fırsatını da bulamamıştı.
Büyük Kurtarıcı’ya karşı bağlılık ve özlem duyan Bolulular, Temmuz 1934’de müjdeyi Mebus, Cevad Abbas Bey’den öğrendiler. Alışılagelmiş tetkiklerini yapmak için Bolu’ya gelen Mebus, Vali Ali Rıza (Üner) ve Belediye Başkanı, Baytar diye tanınan Reşâd (Aker) le görüşerek Reis-i Cumhur’un Bolu’ya geleceği müjdesini verdi. Haber az sonra bütün Bolu’da duyuldu. Bu mutlu geziyi, iyi bir karşılama töreni ile başlatmak istediler. Vali ve Belediye Başkanı, “Tezyin” ve “Karşılama Heyeti”nin teşkili için emir verdiler. Yan komiteler de iki gruba yardımcı olacaktı. Öğretmen Kadriye Hanım (Atay), Faika Hanım (İnhisarlar Müdürü eşi), Hafız Murteza ve Muzaffer (Samur) Bolu’daki programı vilayete arz ettiler.
Reis-i Cumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın ikâmet edeceği yer olarak Fırka tespit edildi. Bolu, Üçtepe üzerinde kurulmuştu. Bunlar; Karga, Hisar ve Hıdırlık tepeleri idi. 1930 yılı sonrası, Hıdırlık tepesinde Fırka parkı düzenlenmiş ve Bolu’nun en modern binası CH Fırkası inşa edilmişti. Halk buraya kısaca Fırka binası diyordu. Halkevi/Fırka, bütün Bolu ovasına hâkim ada vaziyetinde idi. Karacasu, Ilıcalar, Mudurnu, Düzce, Sünnive dağları, Gerede ciheti emsalsiz manzarası ile büyülüyor. İşte böylesine seçkin mevki, Reis-i Cumhur’un ikâmetine ayrılmıştı.
Mebus Cevad Abbas Bey, hazırlıkları yerinde görmek, ilgili emirleri vermek için Ankara’dan tekrar Bolu’ya geldi (15 Temmuz 1934).
Fırka’ya çıkıldı. Tezyin ve Karşılama Heyeti ile konuştu. Salonda yığılı halıları görünce, hayretini gizleyemedi. Tezyin Heyeti’nin bunların Reis-i Cumhur’un geçeceği yollara serileceğini söylemesi üzerine, Cevad Abbas;
- Efendiler! Gazi, böyle şeyleri sevmiyor. Gösterişten uzak kalınmasını istiyor, demek zorunda kaldı ve O’nun “Ben Saltanat heveslisi değilim. Halktan biriyim. Cumhuriyet adamı olarak karşılanmak isterim”, sözlerini hatırlattı.
Reis-i Cumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa 17 Temmuz 1934’de, resmen Bolu gezisini sınırında karşılandı. Öğleye doğru, sıcak, açık bir havada Gerede’de muhteşem bir karşılama yapıldı. Sonra, Arkot dağının mor koyu yeşil denizi andıran çamlıktaki Ramazan Dede tepesine çıkıldı. Gerede ve ovası, Erzurum ve Sivas yaylalarını hatırlatan serinlikte, seyredildi. Vali ve Kaymakam’ın, Belediye Başkanı’nın izahları dinlendi. Mustafa Kemal’in hoşuna gitmiş olmalı ki, tepeye “Esen Tepe” denildi. Ki şimdi aynı isimle anılmaktadır. Reis-i Cumhur ve beraberindekiler, son yılların en güzel yemeğini, Geredeli, Mengenli ve Bolulu aşçıların elinden yemişlerdi.
Öğlenden sonra nefis manzarası ile insanı büyüleyen Reşadiye’ye hareket edildi. Gölün güneyindeki kasabada, köy halkı Mustafa Kemal’i yine candan karşılayarak, bağrına bastı.
Reşadiye, eskiden Çağa ismini taşıyordu. Gölün, Mengen tarafındaki asıl yeri yangınla harap olduğu için, tarihi kasaba, şimdiki yerine taşınmıştı. Sultan Mehmed Reşad’ın adı, yeni yerleşme yerine verilmiş, bu nedenle Reşadiye diye anılmıştı. Reis-i Cumhur, eski köyün ve gölün Türkçe olması sebebi ile “buraya Çağa” denilsin direktifini verdi. Diğerinden ayırmak için de Yeni Çağa şekli kabul edilmiştir.9
Aynı gün, öğle ile ikindi arası kafile Bolu’ya vardı. Telefonla, Gazi’nin nedere bulunduğu öğreniliyor ve halka bilgi veriliyordu:
Reis-i Cumhur, açık ve güneşli bir havada, Bolu’ya ilerlerken, harman vakti olmasına rağmen hemen bütün köyler, şehre dolmuş, kasabalılarla Karga ve Hisar tepeleri civarında büyük kalabalık teşkil etmişlerdi.
Reis-i Cumhur, Bolu dışında yine resmen Vali Ali Rıza (Üner), Belediye Başkanı Baytar Reşad (Aker), Askeri Birlik Komutanı, subaylar, askerler, mülki erkanca karşılandı. O’nu istikbal edenler arasında milletvekilleri; Hasan Cemil Çambel, Salah Cimcoz, Şükrü Gülez, Cemal Said Siren, Bolulu Tahir Hitit de göze çarpmakta idi.10
Ankara kafilesindekiler de;
Recep Peker, Şükrü Kaya, Afet İnan, İsmail Hakkı Uzmay, Salih Omurtag, Cevad Abbas Gürer, korumalar, yaverlerdi.
Reis-i Cumhur, şimdi Anıtkabir Müzesi’ndeki otomobilden inmiş ve Bolu toprağına Hisar altında ilk adımını atmıştır. Spor kıyafetli idi. Gömlek yakası açıktı. Ön cebinde beyaz mendil vardı. Siyah kuşaklı fötrü ile halkı selâmladı. Öğrencileri fark edince, Gazi “İşte Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği bunlardır. Bu gençlere değer vermeli ve en iyi biçimde yetişmeleri sağlanmalıdır. Çünkü cumhuriyet bunların omuzlarından, yükselecektir” diyerek, yanındakilerin dikkatini çekti.
Bolulular, hasreti böylece aziz misafirini karşılarında görünce, giderdiler, heyecan fırtınası dalga dalga yayılıyordu. Bolu Gazetesi’nin Başbuğu u hiç usanmadan fötrü ile halkı selâmladı. Sonra, Fırka’ya çıkıldı. Kendisine tahsis edilen odaya doğru ilerlerken merdivende iken bir an durakladı. Ilıca, Karacasu taraflarına baktı. Recep Peker’e “Bolu’yu Ankara’dan önce görmeliydim...” dedi. Bu söz, Bolulular’ca, sonraları değişik şekilde yorumlandı. “Yoksa, Gazi, Bolu’yu başkent yapamadığına mı hayıflanıyordu”.12
Fırka’da, üst düzeyde ve halkın temsilcileri ile fikir alışverişinde bulunuldu. Gazi, Bolu’ya ve inkılâplara dair bazı sorular yöneltti.
Akşam, Bolulular’ın tertiplediği gece, öncekilerden farklı idi. Geleneksel Paşa pilavı, bazılarını hayrete düşürmüştü. Çankaya’daki sofra, burada, daha farklı ve insanı imrendirecek sıcak havadaydı. Manisa Mebusu Tahir Hitit’in kızı Behire (Bahire) Hanım ile Gazi arasında kısa sohbette verilen cevaplar son derece ilgi çekici idi. Gazi, sonunda Bahire’ye “senin adın bundan sonra BEDİZ olsun. Seninle, Türk kadınının temsilcisi olarak, BMM’de çalışmak isterim” dedi. Bediz Hanım, önerildiği gibi kadın mebus olarak BMM’ne girdi. Soyadı olarak da, Morova’yı aldı (1935).
18 Temmuz 1934 günü, Ankara’dan Hariciye’nin ulaştırdığı, Kuşadası Hadisesi, bir önceki gecenin neşesini kaçırmışa benziyordu. Zira, iki İngiliz subayının yaralanması, Türkiye ile siyasi gerginliğe sebep olabilirdi. Gazi, çevresinin üzüntüsünü hissedince, Cevad Abbas’ı yanına davetle “Türk askeri, kendisine düşen vazifeyi yapmıştır” cevabi telgrafın, Ankara’ya gönderilmesi talimatını verdi.
Reis-i Cumhur’a Halkevi’nin hatıra defteri arz edildi.
18.VII.1934
"Bolu Halkevinde bir gece kaldım. Bolu'nun güzelliğinden, Halk'ın çoşkun sevinçlerinden çok mütehassis oldum."
Gazi M. Kemal
Cümlelerini mürekkep kalemi ile yazdı.
Mustafa Kemal, yine Bolulular’ın coşkun kalabalığı ile Düzce’ye uğurlandı. Bütün ileri gelenler, vilayet ve belediye yetkililerince Borazanlar, Paşa köyü, Berberler, Zincirlikuyu Ayrılık çeşmesine kadar, kafileyi takip ettiler.13 1935 yılında yayınlanan kutlama kitabında, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Bolu ziyareti ve bıraktığı izler şöyledir.14
“Yıllarca bekledikten, yolunu gözledikten sonra. Bolulular, Atatürk’ü 17 Temmuz 1934’de aralarında gördüler.
Bolulular böyle bir günü o kadar çok beklemişlerdi ki, daha Atatürk Gerede’den çıkmadan Bolu’nun doğu tarafı, Hisar’ın altı binlerce insanla dolmuştu. O’nu ilk görmek kıvancını kimse ötekine vermek istemiyordu. Nihayet geldi. Aramıza girdi. Doya doya gördük. Güzel Bolumuz’u beğendi. İki gün içinde, O’nu aramızda, o kadar benimsemiştik ki, gidişi ile Bolu, bomboş gibi oldu.
Bolu, O’nun Bolu’ya ayak bastığı günü, 17 Temmuz gününü, bayram günü, olarak kabul etti. Her yıl 17 Temmuz, sonsuz bir coşkunlukla, kutlanıyor. Şimdi her yıl tekrarlanan bu büyük günde bütün Bolulular’ın aradığı, hasretle gözlediği bir çehre var. Bir kere aralarında gördükleri, büyük Türk’ü, bir daha aralarında görmek.”
Bolu Urayı’nın yazısında da vurgulandığı gibi 17 Temmuz, Ata’nın Bolu topraklarına ayak basışı, bayram günü kabul edilmiştir. Her yıl aynı tarihte resmi törenle, 1934 yılının yıldönümü kutlanmaktadır. Şimdi, Türk ve dünya turizminin gözdesi Abant, 1935’den beri her yıl bayram şenliklerine sahne olmuştur. 1940’da Mahfel civarında, Hükümet ve Kışla’nın yanında, Düzce şosesi üzerinde heykeli ve park düzenlemesi yapılmıştır. Heykeltıraş Nejat Sirel (1897 - 1959) Bursa’dan sonra, en görkemli anıtı, Bolulular’a kazandırmıştı. Bolu kültür hayatının mühim siması M.Karamanoğlu16, 1934 yılı ile ilgili olarak “Gazi dolması” hikâyesinden bahsetmektedir.
“Sene:1934
Ebedi Şef Atatürk, Bolumuz’u şereflendirmişti. Ne yazık ki, İzmir’de vurulan iki İngiliz subayı olayı, daha fazla kalmalarına mani olmuş, bizleri de hayli üzmüştü. Bolu-Adapazarı yolu berbat bir durumda. Vali ve Nafia Müdürü çukurları kum ve çakıllarla doldurtmakta. Yol çavuşları nezaretinde ekipler hummalı bir faaliyette. Bolumuz’dan ani olarak yola çıkan Atamız, kendisi ile beraber hareket eden maiyetini ve göndermeye gidenleri bir hayli geride bırakmıştı. Yolun sonlarına doğru bir çavuşun nezaretinde amelelerin acele acele bir çukur doldurmaya çalıştıklarını görünce dururlar. Yol çavuşuna ne yaptığını sorarlar. Atası’nın, daha birkaç gün Bolu’da kalacağını bilen yol çavuşu Mehmed Çavuş, yolcunun yüzüne bakmadan “Gazi dolması Efendim” der ve yine işine devam eder. Atatürk, “O da ne demek” diye sorunca; yolcunun yüzüne bakan ve Atası’nı karşısında gören Mehmed Çavuş safiyetle; ‘Paşam. Sizin çukurlarda sarsılmamanız için çukurları dolduruyoruz’ der. Ata, o zamana kadar yetişen Valiye (Ali Rıza Üner) ye döner. Yol Çavuşu’nun taltifini; Nafı’a Müdürü’nün de iyi çalışmasını emreder.”
Reis-i Cumhur Gazi Mustafa Kemal, Bolu dağı, Derbendi, Bakacak, Darıyeri, Kaynaşlı Üçköprü, Civat yolu ile Düzce’ye doğudan girdi. Bolu caddesinde, Bolu’daki gibi bitmeyecek heyecanla karşılandı. Fettah Bey tarlası mevkii geçildikten sonra bir çeşme önünde, otomobilden indi. Yine öğrencilerle ilgilendi. O’nu çılgınca alkışlayanlar arasında Karadenizli Demirler ailesinin küçük çocuğu Kemal Demir de vardı.17
Kaymakam, Belediye Başkanı ve bazı ileri gelenlerle kısa sohbetten sonra Düzce’den ayrıldılar. Aziziye, Mergiç, Kapıcı, Çilmi Sapağı, Karaköy yolu ile ovanın batı ucunda, küçük bir tepe eteğindeki İbrahim Ağa köyüne gelindi. Halkın ısrarlı isteklerini kırmayarak, ikram edilen ayran içildi. Köylülerin candan yakınlığından etkilenen Reis-i Cumhur’un dinlendiği, su şırıltısını dinlediği çeşme de, Düzceli bir usta tarafından Meşrutiyet’in ilânının bir hatırası olarak inşa edilmişti. Zaman kısıtlı olduğundan, kafile yine Cumayeri Sapağı Gümüşova/Kışla güzergâhını takiple, Hendek’de, Adapazarı, günümüz Sakarya ili sınırlarına girmişti.
Selâmlar köyünde ilk kutlama 18 Temmuz 1984’de yapılmıştır. Atatürk’ün Düzce’ye gelişinin 50. Yılını Anma ve Kutlama Komitesi Başkanı Kaymakam Güngör Alış, bu nedenle “isim babalığı yaptığı Selâmlar köyünde tertiplenen anma ve kutlama törenleri, şenliklerine “davet yazısı çıkarmıştır.
Bu ilk köy kutlamasına Bolu Valisi Doğan Topaloğlu Kaymakam Güngör Alış, Belediye Başkanı Selâhattin Olcar, Milletvekilleri Şamil Kazkoğlu, Seçkin Fırat, Erzurum Atatürk Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Enver Konukçu katıldılar. Selâmlar köyünden Sami Yakar, Şevket Çiftçi, Bekir Çiçek, İsmail Bay (Muhtar), İlkokul Müdürü Şaban İçli, Cemal Şahin ve İsa Arslan da Atatürk’ün ziyaretleri ile ilgili, hatırlayabildikleri, büyüklerinden dinlediklerini anlattılar.
Bolu Valisi Doğan Topaloğlu’nun teşekkür konuşması:
“Yüce Atatürk bundan tam 50 yıl önce yorgunluğunu, efendi olarak vasıflandırdığı bu küçük Anadolu köyünde, ferahlatmıştır. Atatürk’ün tüm konukseverliği ile ağırlayan Selâmlar köylüleri ve bütün Düzce ovası, Atatürkçülüğünü ispat etmiştir. Ata’nın ayak bastığı bu köyün tüm hizmetlere lâyık olduğunu özellikle söylüyorum. Köyün bu sorunu halledilecektir. Atatürk’ün geldiği köy yolu onarılacaktır. Köye Atatürk dinlenme parkı yapılması için kısa sürede çalışmalara başlanacaktır. Bu günde görevli olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Bugün soğuk ayranı ve çok iyi hazırlanan tören programı ile hayatımın en unutulmaz hatırası olacaktır.20
Kaymakam Güngör Alış da;
“Atatürk’ün Düzce’ye ve Selamlar köyüne uğrayıp, şereflendirdiği günün 50. Yılını kutladığımız için mutlu ve heyecanlıyız. Bunu bizlere tattıran Düzce’ye ve Bolu’ya gelişinin tören programına alınmasını sağlayan Valimize, Düzceliler adına şükranlarımı arz ediyorum.
Selâmlar köyünde duran, Atatürk’ün bunun köy halkına ne kadar heyecan verdiğini yüzlerinden okumak mümkün. Atatürk, gitgide yüreğimizde daha sağlam bir şekilde yerleşmiştir. Atatürk İlkeleri etrafında toplandığımız müddetçe geleceğe daha güvenle bakabileceğiz. Elli yıl sonra da olsa bu töreni yapmaktan mutluluk duymaktayız”.
DAMLA GAZETESİ-Ali Uranın Baş Yazısı 19 Temmuz 1984 SANA MİNNETTARIZ ATAM
Bu vatanın bir parçası, senin de bir parçan Düzcemiz’i onurlandırdığın için sana minnettarız Atam.
Seni tanımak, büyüklüğüne sınır koymak mümkün mü? Buna ulaşamayacağız Atam. İçimizde, yüreğimizde yaşadığın halde senden 50 yıl uzak kaldık. Bu boşluğu nasıl dolduracağız.
Düzce sensiz olur mu Atam! 50 yıl sonra da olsa ATATÜRK DÜZCE’DE demenin mutluluğunu yaşayacağız. Senin neslin, senin halkın “Atatürk Bolu”da derken “Düzce’ye gelmedi mi” diye düşünmeyecek artık.
Artık 18 Temmuz’larda seni aramızda yaşayacağız.
Sana minnettarız Atam.
ATATÜRK VE DAMLA GAZETESİ
Damla Gazetesi bugün en mutlu günlerinden birini yaşamaktadır. Büyük Ata’nın Düzce’ye gelişinin 50. yılı kutlanıyor bugün. Bugün, Düzce için olduğu kadar, Damla için de önemlidir, büyüktür. Bugünün kutlanmasının önderliği ile Atatürk’e bağlılığını ve sevgisini dile getirmek istemiştir.
Damla Gazetesi Atatürk ilkelerine bağlıdır.
Çünkü Atatürk’ün büyüklüğünü tüm dünya kabul etmiştir.
Atatürk büyük bir liderdir. Türk toplumu bugünkü varlığını Atatürk’e borçludur. Bugün ilkelerinin ışığı altında varlığını sürdürmektedir. Ve yüceltmektedir.
Hiçbir toplum kendi bünyesine uymayan rejimlerin uygulanması ile kalkınmamıştır. Toplumlar, milletler kalkınmalarını kendi yapılarına uyan sistem ve uygulamaların dışında gerçekleştirememiştir. Kendi sistemlerini bulamayan toplumların yok oluşu kaçınılmazdır. Ve tarihte örnekleri vardır. Bugün de ölümle yaşam arasında mücadele veren toplumların varlığı önder liderlerinin olmayışından gelmektedir.
Atatürk, Türk toplumunu yoktan var ettiği gibi geleceği için de sağlam düşünce ve uygulama sistemleri bırakmıştır. Türk toplumunun kalkınması, ileri medeniyetler seviyesine ulaşması için O’nun getirdiği sistemleri, bizden önce uygulayanlar ne yazık ki bugün bize örnek olmaktadır.
Atatürk, kadına toplumda yerini veren iki liderdir. Atatürk çocuklara bayram armağan eden tek liderdir. Atatürk, gençlere gerçek değerini veren onları geleceğin teminatı gören tek liderdir. Bu örnekler çoktur.
Düzce, bugün Büyük Atatürk’ü gönülden karşılamanın, gönülden anmanın mutluluğunu yaşamaktadır. Bundan böyle de O’nun Düzce’yi şereflendirdiği 18 Temmuzlarda O’na şükran borcunu yaşamanın mutluluğunu tadacaktır.
MUSTAFA KEMAL’İN ADAPAZARI GEZİLERİ (1922-1938)
Mustafa Kemal, Milli Mücadele ve Cumhuriyet döneminde; Ankara -İzmit ve İstanbul yolculuklarında hemen her zaman modern ulaşım aracı sayılan treni tercih etmiştir. İzmit ve Adapazarı bölgesinde, geçilen ve kısa mola verilen istasyonlar; Ankara-Eskişehir-Bilecik-Mekece, Akhisar, Geyve=Köprübaşı (sonra Ali Fuad Paşa) Doğançay, Arifiye, Sapanca, Adapazarı, Derbent ve İzmit.
Hâkimiyet-i Milliye, Vakit, İleri Cumhuriyet ve yerel gazeteler, Ayın Tarihi ve bazı gezi eserlerinden tespit edebildiğimiz tarihler.
21 Haziran 1922, 16 Ocak 1923; 22 Eylül 1925, 30 Haziran-1 Temmuz 1927, 4 Haziran 1928, 6 Ağustos 1929, 1 Ekim 1929, 9 Haziran 1930, 19 Eylül 1930, 10 Ocak 1932, 4 Şubat 1932, 23 Ekim 1932, 17 Ocak 1933, 26 Şubat 1933, 30 Haziran 1933, 8 Eylül 1933, 11 Eylül 1933, 9 Ekim 1933, 1 Mayıs 1934, 27 Ocak 1935, 18 Mayıs 1935, 3 Haziran 1935, 27 Haziran 1935 , 22 Eylül 1935, 9 Şubat 1936, 10 Mart 1936, 16 Mayıs 1936, 9 Haziran 1936, 16 Haziran 1936, 29 Temmuz 1936, 2 Ağustos 1936, 7 Ekim 1936, 31 Aralık 1936, 6 Ocak 1937, 10 Ocak 1937, 9 Mart 1937, 4 Haziran 1937, 16 Eylül 1937, 19 Eylül 1937, 4 Ekim 1937, 22 Ocak 1938, 24 Şubat 1938, 26 Mayıs 1938 ve Adapazarlılar’ı mateme sürükleyen 19 Kasım 1938 geçişi.
Yukarıda da temas edildiği üzere, Milli Mücadele’de Mustafa Kemal -Adapazarı ilişkileri, sürekli gündemde kalmıştır. Bu nedenle yöre, Gazi Mustafa Kemal Paşa nezdinde, ilgi noktası olmaya devam etmiştir.
İlk Adapazarı gezisi 20-21 Haziran 1922’de otomobille olmuştur. Ankara’dan trenle Sakarya’ya oradan otomobille Nallıhan üzerinden, Göynük’e ulaşan Mustafa Kemal, bu seyahati biraz gizlilik içinde yapıyordu. Yanında, Büyük Taarruz’un ön hazırlıklarını da görüşeceği arkadaşları bulunuyordu.23
Cephedeki kısa teftiş sonrası, maiyeti ile Adapazarı’na ulaşan Mustafa Kemal Paşa, Adapazarı’nın kurtuluşunun ilk yıldönümünde, onların arasında kalmayı tercih etmişti.24 Bu nedenle, bir gün daha Adapazarı’nda kaldı. Sabahleyin askeri geçit resmini icra etti. Daha sonra ordunun kesin zaferi kazanması, İzmir ve Edirne’nin, Adapazarı gibi kurtularak, anavatana kavuşması için dua edildi. Ahalinin heyecanına kendisi hakkında gösterilen coşkun tezahüratına karşılık veren Mustafa Kemal Paşa şu tarihi hitabede bulundu.25
“Askerler
Köylüler!
Yakın zamanda, düşmana bir darbe-i katiyeye indireceğimize emin olmalısınız. İnşallah bu darbe bizi İzmirimiz’e kavuşturacaktır. S iz, asker ve köylülerle mazlum anavatanın halas günlerini yaşıyoruz. Hürriyet ve istiklâl günlerimize kavuşmak üzere bulunduğumuzu asla kalbinizden silmeyiniz.”
Mustafa Kemal, bu ziyaretle hem annesi Zübeyde Hanım ve hem de Fransız yazarı Claude Farrere’le görüşme imkânı bulmuş, gazetecilerle de İzmit Basın Toplantısı’nı yapmıştır.26
Adapazarı’ndaki mahalli anlatışlara göre, Mustafa Kemal Paşa, annesi ile Askerlik Şubesi Başkanı Binbaşı, Baha Bey’in evinde bir araya gelmiştir. Geceyi, İstasyon karşısındaki evde geçirmiştir. Acem İsmail Efendi’nin kahvesi içilir. Orhan camiinde öğle namazına katılmıştır. Sonra, özel trenle, İzmit’e hareket etmiştir.
Adapazarı’nda, öğretmenlerle, Sabiha Hanım İlkokulu’nda buluşmuş, çay partisine katılmıştır.27 İlgi çekicidir. Bu hanım: “Atatürk ‘ün okulumuzu ziyaret edeceğini öğrenince biz öğretmenler de pasta-çörek v.s. hazırladık. Atatürk beraberinde Kaymakam ve Belediye Başkanı’nın yer aldığı kalabalık kişilerle geldi. O zamanki müdiremiz Şehime Hanım ile okulu gezdiler. Daha sonra öğretmenlerle çay-pasta sohbetine katıldılar. Bizlerle uzun süre konuştular. Atatürk, bizimle birlikte fotoğraf çektirdi. Sanıyorum bu fotoğraf Sabiha Hanım İlkokulu’nda asılıdır” diye bilgi vermiştir.
Mevlûde Zaim’in kız kardeşi, o zaman okulun 6. sınıf öğrencisi Tevhide Yerlikara da şunları anlatmaktadır.28
“Atatürk, okulumuza geldiğinde bizler öğrenci idik. Çekilen fotoğrafla ben de profilden çıkmışım. Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım, İstasyon karşısında, Hasan Cavid’lerin evinde kalıyordu. Atatürk’ün çok kalabalık bir toplulukta gelişini; annesi (Zübeyde Hanım) ile sarılıp öpüşmesini, bugünkü gibi hatırlıyorum. Sonra, balkondan halkı selâmlamasını seyrettim. Atatürk’ün döneceğini söyledikleri gün müthiş bir fırtına çıktı. İstasyonda ağaçlar devrildi. Atatürk o gün gidemedi...”
Büyük Zafer sonrası, Mustafa Kemal Paşa’nın diğer bir önemli gezisi, 16 Ocak 1923’de olmuştur. Vakit Gazetesi yazarı Naşit Hakkı (Uluğ) Akhisar, Geyve ve Arifiye gezisi hakkında, gazeteci üslubu ile şu kısa bilgileri vermektedir29:
“Akhisar: İstasyonda Paşa hazretlerini Halid Bey ile ahali istikbal etmiştir. Paşa hazretleri, Akhisar’da, mu’allimlerle sohbet etmişlerdi.
Geyve: Paşa hazretlerine, Doğançay istasyonunda bir müfreze tarafından resm-i selâm ifa edilmiştir.
Arifiye: İstasyonda bura halkından başka, Adapazarı’ndan gelen esnaf ve tüccar, bekleyiş halinde idiler.
Karşılayıcılar arasında, ulemadan bir zat (Müderris Harun) burada teşekkür nutku söyledi. Paşa hazretlerinin, vatanın kurtuluşu yolundaki hizmetlerinin devamından dolayı, halkın şükrarına tercüman olmuştur. Paşa’nın yanındakiler; Bolu Milletvlekili Cevad Abbas, Başkumandan Refakat zabiti Mahmûd, Yaver, Muzaffer, Muhafız Taburu Kumandanı İsmail Hakkı, Erkân-ı Harbiyesinden Tahsin, Yümni Cevdet ve Rıza, Matbuat ve İstihbarat Müdir-i Umûmisi, İstihbarat Müdiri Edhem Hidâyet, Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi Müdürü Recep Zühdü, Kalem-i Mahsusâdan Memduh, Diş Tabibi Ahmed Şevki, 40-42 adet asker”.
Mustafa Kemal Paşa, tarihi nutuklarından birini de, Arifiye istasyonunda Lozan Konferansı, barışa ihtiyaç duyulduğu30, milli hâkimiyet, ekonomik vaziyet ve yurt dışındaki Müslümanlar’ın karşılaştığı esaret konularında ifade etmişti.
Nutuk’un Metni31:
“Lausanne Konferansı’na murahhaslarımız gitti. Konferans devam ediyor. İnşallah arzu ettiğimiz neticeyi alacağız. Vakıa düşmanlarımız çok çetindir. Memleketimizi bir müstemleke haline getirmeğe uğraşıyorlar. Fakat bu defaki heyet-i murahhasımız karşılarına çıkanlar gibi değildir. Neticeye emniyetle intizar edelim. Bu hususta hayatımıza kastetmekle taannüd edilecek olursa ordularımız hukukumuzu müdafaaya daima amadedir.
Aynı zamanda şimdilik Lausanne Konferansı bizim için na-ümid bir vaziyette değildir. Biz sulh arzu ediyoruz.
Evvelâ, sulherver olduğumuz için sulhu arzu ediyoruz. Saniyen, mütemadî memleket sulhe, tanzim ve imara çok muhtaçtır. Fakat sulh olmayacak olursa yine mücadeleye devam edecek ve mutlaka memleket için elzem olan neticeyi elde edeceğiz. Bizim mücadelemiz bitmemiştir. Asıl sulhten sonra elbirliğiyle çalışmayı elden bırakmamak lâzımdır. Karşımızdaki düşmanlar böyle çalışıyorlar. Tarihimizde müspettir ki, şimdiye kadar nihayetsiz zaferler elde etmişizdir. Tarihimiz birçok parlak muzafferiyetler kaydeder. Fakat zaferle beraber her şey bırakılmış ve semerelerini toplamayı ecdadımız ihmal etmiştir.
(Hoca Harun Efendi-Zat-ı devletleri gibi âlihimmet ve hüsnü niyet sahibi kumandanlar ve rehberlerin şevkiyle halk her türlü fedakârlığa...)
Gazi Paşa hazretleri devamla;
Gösterdiğimiz itimada teşekkür ederim. Ancak emniyet ve itimat asar-ı fiiliyeye ibtina etmelidir ki, devamlı, olsun! Ve devamlı olursa faydalı olur. Alelamiya itimatlar çabuk sarsılabilir. Tarihimiz geçmişte nihayetsiz muzafferiyetler kaydettiği için halk herhangi bir harekâtı askeriyenin neticesine karşı izhar-ı itimat edebilir. Ancak bu gibi muzafferiyetleri müteakip de halk daima ihmal edildiğini görmeğe geçmiş günlerin telkinatiyle alışmıştır.
İşte bu nokta-i nazardan elbirliğiyle çalışmak ve halka şimdiye kadar kaçırılan fırsatların o memleketin maruz kaldığı âvakib-i elimenin yegâne saiki umuru mülk ve milletin daima mahdut bazı eşhasın elinde baziçe olmasından ve hâkimiyet-i milliyenin daima mühmel ve hatıl bırakılmış bulunmasından ileri geldiğini telkin ve hâkimiyet-i milliyeye karşı vaki olacak en küçük bir taarruz ve tecavüzü kemali celâdetle karşılamak lâzım geldiğini yine elbirliğiyle tenvir ve irşad etmeliyiz. Halk hâkimiyet-i milliyeyi benimsemeli ve memlekette yegâne ve âmilin kendisinden ibaret olduğunu unutmamalıdır. Memleketimiz asıl sulhten sonra faaliyet ve fedakârane gayret ister.
Halk üç buçuk, dört seneden beri nihayetsiz, gayret ve fedakârlık ve sarfiyatta bulundu. Ancak sulhten sonra müttehiden ibraz edeceğimiz faaliyet ve gayretlerdir ki, bu masrufatın semerelerini toplatacaktır.
Memleket iktisaden çok gayrete muhtaçtır. İktisadiyatımızın ıslah ve tanzimine vereceğimiz ehemmiyet derecesinde memlekete bir refah temin edeceğiz.
Biz haddimizi bilir kimseleriz. Tülü emel sahibi değiliz. Bugün esaret elemleri altında inleyen birçok dindaşlarımız vardır. Bunlar için de; kendi muhitlerindeki istiklallerini kesbetmeleri ve kemal-i istiklâl ile memleketlerinin refah ve itilâsına sarf-ı gayret eylemeleri en büyük temennilerimizdendir.”
Sapanca’da ise Osman Nuri, Büyük Derbend’te Halis ve halkın karşılaşması oldu.
Tren, saat 4’de İzmit’e dahil olmuştur.
22 Eylül 1925 gezisi de büyük akisler bırakmıştır. Yolculuk yine trenle yapılmış, aynı demiryolu kullanılmıştır. Bu defa maiyette; Ticaret Vekili Ali Cenâni, Rize Milletvekili Fuad, İzmit Milletvekili İbrahim Süreyya (Yiğit), Başkâtib Tevfik, Yaverler Rusûhi, Muzaffer, Kalem-i Mahsûs Suad bulunuyordu. Kocaeli Valisi Vehbi Bey önceden trenle Sakarya kenarındaki Mekece istasyonuna gelmiş, erkânı ile Reis-i Cumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya, “Hoş Geldiniz” demişti. Akhisar’da sarığını çıkartarak başına kibar bir şapka geçirmiş olan Müftizâde Hafız Rüşdi Bey de heyecanlı konuşma yaparak; “Büyük Gazi! Sen düşmanı kovdun. Bizi kurtardın. A’şarı rejiyi lağv ile bizi ihya ettin. Tekyeleri şedde ederek, bizi tarik-i hayat-ı medeniyete, milli refah ile saadete kavuşturdun” demişti. Arifiye istasyonu da kalabalıktı. Kandıra, Kara Mürsel, Yalova, Bahçecik, Ermeşe ve Adapazarı heyetleri de arz-ı tazimata gelmişlerdi. Muallim hanımlar da trene alınmış, Sapanca’ya kadar birlikte seyahat edilmişti. İzmit’e girilirken, top atışları, Reis-i Cumhur’un geldiğini müjdeliyordu.32
18 Haziran 1934 gezisi de, Ankara-Gerede, Bolu, Düzce üzerinden yapılmıştı. Kocaeli, Bolu sınırı Hendek kasabası idi. Vilâyet sınırında, Vali, Kaymakam ve Belediye Başkanları’nca karşılandı. Hendek, BMM’nin açılışından bir gün önce, Mahmud Bey vak’asma sahne olmuştu.34 Gazi Mustafa Kemal, bu muhterem şehit arkadaşı Mahmud Bey’i anarak, Hendek’ten ayrıldı. Yağbasan, Budaklar, Sakarya köprüsünü geçerken eski Hendek caddesinden Adapazarı kasabası girişinde, kalabalık tarafından karşılandı. Yanında, Milletvekili Hasan Cavid (Belül) de göze çarpıyordu. Hasan Cavid (Belül) Adapazarlılar’ın yakından tanıdığı bir şahıstı. 1878’de Hopa’da doğmuş olup, Ali Rıza Efendi’nin oğludur. İdadi’yi bitirmiş, ticarete atılmış takibat kâtipliği, kaymakamlık ve kereste tüccarlığı yapmıştı. Rize ve Çoruh’dan milletvekili olarak BMM’ye girmişti (Ö: 4 Mart 1950). Halkevi’ne gidilmiş, kısa istirahatten sonra, Reis-i Cumhur Gazi Mustafa Kemal pencereden Adapazarlılar’a kısa bir hitabede bulunmuştur. 18 Temmuz 1934’de, İstanbul’da programlanmış işleri dolayısiyle, özel trenle, Adapazarı’ndan ayrılmıştır.
Reisi-i Cumhur Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Sapanca’dan son geçişi 26 Mayıs 1938’dir. 10 Kasım 1938’de, Dolma Bahçe Sarayı’nda, vefatı, bütün yurt sathındaki gibi, Adapazarında da üzüntüye sahne olmuştur. Naşı devlet töreni ile İstanbul’dan İzmit’e taşınmış, burada trene nakledilmiştir. Program gereği birer dakikalık istasyon duruşları yapılmıştır. Derbent, Sapanca, Arifıye, Geyve, Akhisar ve Mekece’de de saygı duruşuna çok sayıda insan katılmıştı. Adapazarlılar da 16 Kasım 1938’de, Arif iye istasyonunda matem içinde, Ulu Önder’i karşıladılar. Son görevlerini yaptılar ve Ankara’ya uğurladılar. O artık, hatıraları, ilkeleri ile kalplerde yaşayacaktır.
NOT: Bu konferans, Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı adına 26 Aralık 1996 tarihinde Ankara’da Türk Dil Kurumu Konferans Salonu’nda verilmiştir.
1 Reis-i Cumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerinin Sonbahar Seyahatleri, Ankara, 1341; Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri İzmir Yollarında, Ankara, 1339; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923 Eskişehir-İzmit Konuşmaları hzl: Arı İnan, Ankara, 1982; M. Önder, Atatürk’ün Yurt Gezileri, Ankara 1975,. Yücel Özkaya, “Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın 1927, İstanbul ve Sonraki Gezileri,” AU-TITE Dergisi, Sayı: 14 (Kasım 1994), s. 185-212; Sakarya ile Adapazarı belde adıdır. 6419 sayılı ve 14 Haziran 1954 tarihli kanun ile il olma karan alındı. 1 Aralık 1957’de yürürlüğe girmiştir. Bu esnada Belediye Başkanı Suavi Damal’dır. İlk vali Nazım Üner’dır. Bkz. Ayın Tarihi - 1954 Sayı : 253. Resmi Gazete’deki kanun maddesi; “Kocaeli vilâyetine bağlı Adapazarı kazası kaldırılarak, merkezi Adapazarı olmak üzere yine Kocaeli vilâyetine bağlı Akyazı, Geyve, Hendek, Karasu kazalarını ihtiva etmek üzere Sakarya adı ile yeniden bir vilâyet kurulmuş ve eski Adapazarı kazasını ihtiva eden nahiye ve köyler Sakarya vilâyetinin merkez kazasına bağlanmıştır. Bkz. T.C. Resmi Gazete, Aralık 1954.
2 Bolu Vilâyeti Salnamesi - 1341, İstanbul 1341, s. 180.
3 Bolu Gazetesi, Kuruluşu ; 2 Kanun-ı Sami 1329
4 Ali Suad bkz. E. Konukçu; “Ali Suad’ın Wilson’a Açık Mektubu”, Uluslar arası İkinci Atatürk Sempozyumu 9-11 Eylül 1991, Ankara 1996, II. s. 1263-1270; E Konukçu “Hey’et-i Temsiliye İzmit İlişkileri”, AAMD V/13 (1988) s. 223-235; Tahir Barlas için bkz. F.Çoker, Türk Parlamento Tarihi, Ankara, 1996, s. 544-5 H.N. Gör, İstiklal Mucizesi, Ankara, 1956.
5 S. Tansel, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar; İstanbul - 1991 III. S. 51 V.D.
6 Türkoğlu, 2 Temmuz 1338 , No. 46, s. 1.
7 Türkoğlu, 2 Temmuz 1338, No. s. 1.
8 Türkoğlu, 2 Temmuz 1338, No. 46, s. 1
9 T.C. Resmi Gazete, 9 Şubat, Sayı : 2925, s. 4833. I. Bolu vilayetinin Gerede kazası içinde, merkezi Reşadiye köyü olmak üzere “Yeniçağa” adlı bir nahiye teşkil edilmiş ve ilişik kağıtta yazılı onyedi köy bu nahiyeye bağlanmıştır. II. Bu kararname’nin icrasına Dahiliye Vekili memurdur. Reis-i Cumhur K. Atatürk Başvekil : I. İnönü Dahiliye Vekili: Şükrü Kaya Köyler : Y.Çağa, Deliler, Adaköy, Sarayköy, Yamanlar, Çamlık, Eski Çağa, Kaltakcı, Kındıra, Dereköy, Kemaller, Hamza Bey, Aşağı Kuldan, Yukarı Kuldan, Doğancı ve Şahnâlar, I.Yalçın, Çağa gölü, Çağa köylüleri, Abant II/8 (Mart Nisan 1946) s. 13. 10 E. Tüzün “Atatürk Bolu’da,” Bolu Meslek Yüksek Okulu Dergisi I/I (1982), s. 7-10; Bolu 18 Temmuz 1934 özel sayı Cumhuriyet, 18 Temmuz 1934; 19 Temmuz 1934.
11 Bolu, 18 Temmuz 1934, s. 1.
12 E. Tüzün, a.g.y.
13 Ayrılık çeşmesi Emniyet Moteli yakınında Düzce yolu üzerinde karşılama ve uğurlama yeriydi. Mart 1920 sonunda, Meclis-i Mebusan-ı Osmani Reisi Celaleddin Arif, er kıyafetindeki İsmet İnönü, Safffet (Arıkan), İbrahim Süreyya, Çerkez Reşid, Özbekler Tekkesi Şeyhi Ata, Bolu heyetince aynı çeşme başında karşılanmışlardı. Bkz. M. Karamanoğlu, Sesimiz Gazetesi. Mayıs -1970.
14 Cumhuriyetin XII. Yıldönümü, Kutlama, 29 İlk Teşrin 1935, Yay : Bolu Urayı, İstanbul. 1935.
15 N.Berk-H.Gezer, 50 Yılın Türk Resim ve Heykeli, İstanbul, 1973 s. 39-46.
16 “Fıkra ve Geçmişten Hatıralar : Gazi Dolması, Çele” Bolu, Sayı: 4 (Haziran 1963) s. 14.
17 Dr. Kemal Demir (Sürmene 1921) ismet İnönü’nün yakın çevresindendir. CHP Bolu Milletvekili. Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı. Şimdi Kızılay Genel Başkanı’dır. (Bkz. TBMM Albümü (1920-1991) Ankara, 1994, s. 288.
18 İbrahim Ağa, sonra Ata’nın karşılandığı köy olarak tanındı. Yerinde bir kararla “Selâmlar adım aldı. 1984’den sonra, her yıl, resmi tören olarak “18 Temmuz Kutlamaları yapılmaktadır.
19 Damla, 17-20 Temmuz 1984.
20 Damla Gazetesi, 20 Temmuz 1984, sayı: 1805, s. 1.
21 Düzce Postası, no: 8493, 19 Temmuz 1984, Perşembe s. 1.
22 Hâkimiyet-i Milliye, 1337-1339; Cumhuriyet-1930-1938; Ayın Tarihi 1339-1938; Vakit, 1338-1926.
23 Türkoğlu, 2 Temmuz 1338, No : 46, s. 1; Kâzım Özalp, Milli Mücadele’de Ankara, 1971, I. s. 229; 16 Haziran 1922 tarihli Adapazarından Akhisar (Pamukova)ya gönderilen telgrafta “Akhisar Müdafâa-ı Hukuk-Vekâlet-i Riyasetine; Akhisar’ın fedakâr halkını selâmlamakla bahtiyar ve izhar buyurulan teveccühten dolayı teşekkür ederim. Başkumandan Mustafa Kemal “Tarihte ve Günümüzde Sakarya” s. 51. S. Özel, Kocaeli ve Sakarya İllerinde Milli Mücadele (1919-1922), İstanbul, 1987, s. 171-175; Z.Erdal, Atatürk’ün Adapazarını Ziyaretleri, Akşam Haberleri Gazetesi, 23 Şubat-8 Mart 1982; M. Erendil, Türlü Yönleri ile Sakarya Di, İstanbul 1982, s.30.
24 İleri, 22 Haziran 1938, No: 1574; Özel Muhabir Muzaffer’in “Adapazarı’ndA Sene-i Devriye Merasimi” yazısı Y.Çam, Milli Mücadele’de İzmit Sancağı, İstanbul, 1933, s. 162-167.
25 S.Özel, Atatürk’ün Bilinmeyen Bir Söylevi : Bir Telgraf, Bir Mektup, “İÜ. AÜTE Yıllığı”, VIII (1993),. s. 132; İkdam, 19 Haziran 1338, s.l; Vakit, 18 Haziran 1338, s.l, Yenigün, 27 Haziran 1338, Tercüman-ı Hakikat, 20 Haziran 1338, s.l.
26 Heyet, Tarihte ve Günümüzde Sakarya, İstanbul, 1995, s. 56-57; A.Özçelebi; Claude Farrere et La Turquie, Erzurum, 1979, s. 112, 115; M.Giray, “Büyük Türk Dostu Claude Farrere’nin Atatürk’ü Ziyareti,” Yakın Tarihimiz II, 356-7; A.E. Yalman, Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim, (1918-1922), İstanbul, 1970, II. s. 311-315; S. Özel, “Başkumandan Mustafa Kemal Paşa’nın Adapazarı ve İzmit Gezisi, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Sayı : 54, (Haziran 1988), s. 257. 27 Tarihte ve Günümüzde Sakarya, s. 56; Bkz. Z. Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Ankara, 1996, IV. s. 478-493
28 Tarihte ve Günümüzde Sakarya, s. 56-5
29 Vakit Gazetesi, No : 1832, 176 Kanun-ı Sâni 1339, s. 2.
30 Arifiye, Arif Bey Çiftliği etrafında gelişti. Sonraki iskânlarla köy halini aldı. Ancak, asıl önemi Adapazarı-Ankara-İzmit demiryolu üzerinde oluşundan kaynaklanmaktadır. Sapanca-Geyve anayoluna yapılan ek demiryolu, Adapazarı’nda sona ermektedir. Milli Mücadele süresince, Arifiye, bazı mühim hadiselere de sahne olmuş, Yunan mezâlimi ve barbarlığına maruz kalmıştır. Bkz. Servet Gazetesi, 3 Haziran 1890, s. 1.
31 Hâkimiyet-i Milliye (24 Ocak 1923), 24 Kânun-ı Sani 1339, s. 1.
32 Cumhuriyet, 23 Eylül 1925, s.1.
33 Cumhuriyet, 19 Temmuz 1934, No. 3664, s.l; Bolu, 20 Haziran 1934, s.1; Ayın Tarihi, 1934, Sayı: 8, s. 1,31.
34 Mahmud Nedim (Hendek). XXVI. tümen komutanıdır. Ankara, Eskişehir ve Geyve’de vazife görmüştür. Mart 1920’de Geyve Boğazı harekâtını başarı ile yürütmüştür. Hemen her devlet adamının tanıdığı kimse idi. 22 Nisan 1920’lerde Hendek çıkışında Sarıbayırlar’da, pusuya düşürülerek, şehit edilmiştir. Mezarı Hendek Hükümet binası civarında idi. Şimdi Devlet Mezarlığına nakledilmiştir. Bkz. Y.Çam, Milli Mücadele’de İzmit Sancağı, İstanbul, 1933, s 51-52.
Prof. Dr. Enver Konukçu*
* Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi
Kaynak: ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 37, Cilt: XIII, Mart 1997