Atatürk'ün Yazdığı Kitaplar
Karakter Boyutu
Mustafa Kemal Atatürk, yaşamının her döneminde kitapla bütünleşmiştir. Bu okuma sevgisinin kendisine sağladığı bilgi birikimini zaman zaman yazmaya dönüştüren Atatürk, yaşamının farklı dönemlerinde farklı konularda kitaplar yazmıştır.
ATATÜRK'ÜN YAZDIĞI KİTAPLAR
Mustafa Kemal Atatürk, yaşamının her döneminde kitapla bütünleşmiştir. Bu okuma sevgisinin kendisine sağladığı bilgi birikimini zaman zaman yazmaya dönüştüren Atatürk, yaşamının farklı dönemlerinde farklı konularda kitaplar yazmıştır. Yazdıkları gerek güncelliği, gerekse yol göstericiliği açısından bu gün dahi tartışmasız gerçekleri içermektedir. O'nun günümüzde hala geçerliliğini koruması ileri görüşlülüğünün ve akılcılığının göstergelerinden biridir. Mustafa Kemal, özellikle II. Meşrutiyet'in (23 Temmuz 1908) ilanından sonra tüm dikkat ve çalışmasını askerlik üzerine yoğunlaştırılmıştır. O, mesleki bilgileri artıracak yayınların yapılmasını gerekli görüyordu. Bu amaçla mesleğinin ilk yıllarından itibaren askerlikle ilgili birikimlerini aşağıda isimleri belirtilen kitaplarda toparlanmıştır.
1- Tâbiye Meselesinin Halli ve Emirlerin Sureti Tahririne Dair Nesayih
2- Takımın Muharebe Talimi (Almanca'dan çeviri - 1908)
3- Cumalı Ordugâhı - Süvari: Bölük, Alay, Liva Talim ve Manevraları (1909)
4- Tâbiye ve Tatbikat Seyahati (1911)
5- Bölüğün Muharebe Talimi (Almanca'dan çeviri - 1912)
6- Zabit ve Kumandan ile Hasbihal (1918)
7- Nutuk (1927)
8- Vatandaş İçin Medeni Bilgiler (Manevi kızı Afet İnan adıyla yayımlandı) (1930)
9- Geometri (isimsiz yayımlandı) (1937)
NUTUK (Söylev)
Nutuk'u PDF olarak indirmek için tıklayın
Yurdumuzun parçalanıp, işgal edildiği günlerden başlayarak, Türk tarihinde bir dönüm noktası olan İstiklal Savaşı'nı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu ve inkılapların yapılışını anlatan Nutuk, siyasi ve milli tarihimizin birinci elden, değerli bir kaynak eseridir.
Atatürk'ün kendi kaleminden çıkan bu eser, yine Atatürk tarafından, Cumhuriyet Halk Partisi'nin 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında Ankara'da toplanan İkinci Kurultayı'nda 36,5 saat süren ve altı günde okunan tarihi bir hitabeye dayandığı için Nutuk adını almıştır.
Nutuk yalnız geçmiş devrin bir hikayesi olarak dünümüzü anlatmakla kalmayıp, yakın tarihimizden alınan ibret dolu tecrübelerle, milli varlığımızın bugününe de yarınına da ışık tutabilen bir değer taşımaktadır.
Nutuk, milleti ülkenin geleceğini belirleyecek olan milli birlik ilkesi etrafında bilinçlendirip, kenetlendirerek, milli irade ve milli hakimiyet kavramlarının harekete dönüştürülmesi yoluyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kuruluşundan Cumhuriyetin ilanına kadar uzanan başarılı bir tarihi akışın hikayesidir.
1927 yılında tek cilt halinde yayımlanan, lüks baskı olarak basılan Nutuk görülmektedir.
Nutuk ilk defa 1927 yılında, biri asıl metin, diğeri belgeler olmak üzere Arap harfleriyle iki cilt olarak yayınlanmıştır. Aynı yıl, tek cilt halinde lüks bir baskısı da yapılmıştır. Yazı inkılabından sonra, bu ilk metnin okunması güçleştiğinden, 1934 yılında, Milli Eğitim Bakanlığınca üç cilt olarak yeniden basılmıştır. Nutuk, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezince yeniden basılmıştır.
BÖLÜĞÜN MUHAREBE EĞİTİMİ
"Bölük Muharebe Eğitimi" olarak yayınlanan eser, meskun yerlerde muharebe, savunma ve taarruz konularını kapsamaktadır. Meskun yerlerin sınırlayıcı durumlarının muharebeye etkisi, savunma mevziinin seçimi, savunma mevziinin hazırlanması, ateş sahalarının temizlenmesi, ateş taksimi, ateş tutmayan ölü bölgelerin kapatılması ve mevziin işgali gibi savunmanın esasını oluşturan konular işlenmiştir. Ayrıca taarruzda birliğin aldığı tertip ve düzen, ilerleme, ateş üstünlüğü, ihtiyatların kullanılması gibi taarruz harekatında her zaman karşılaşılacak konular ele alınmıştır.
Genç Kurmay Önyüzbaşı Mustafa Kemal (Atatürk) tarafından, Almanca aslından tercüme edilen ve bağlı olduğu ordunun eğitimine katkısı olan bu eserden yeni nesillerin de faydalanabilmeleri için bugünkü Türkçe'ye çevrilmiştir.
CUMALI ORDUĞAHI
Cumalı Orduğahı; Makedonya bölgesinde, Köprülü - İştip yolu üzerinde bulunmaktadır. Bu orduğahta, 3. Süvari Tümen Komutanı Tuğgeneral Suphi Paşa'nın komutası altında kurulan bir süvari tugayına eğitim ve manevra yaptırılmıştır. Bu manevraya katılan Mustafa Kemal, "Cumalı Orduğahı" adlı eserini yazmış; süvari, bölük, alay, tugay eğitim ve manevralarını anlatmıştır.
Mustafa Kemal bir kurmay subay olarak teorik bilgilere önem vermekte, ancak askeri tatbikat ve manevralardan sadece katılanların yararlanmasını yeterli görmemektedir. Bu yüzden, 10 gün süren bu tatbikat sırasında tututuğu gözlem notlarını, hazırlanan meseleleri ve komutanların yaptıkları eleştirileri yazmış, bol kroki ile küçük bir broşür haline dönüştürmüştür. 12 Eylül 1909'da tamamladığı bu eseri, Selanik'te 1909 yılında matbaa harfleriyle basılmıştır. Eser; 39 sayfa metin ve 7 adet krokiden oluşmaktadır.
"Cumalı Orduğahı" adlı kitabın ilk basım kapağı
TAKIMIN MUHAREBE EĞİTİMİ
Bu kitap; Berlin Askeri Üniversitesi eski müdürlerinden General Litzmann'ın "Seferber Mevcudunda Takım, Bölük ve Taburun Muharebe Talimleri" adlı eserinin ilk bölümünü oluşturmakta olup, Selanik'te 3.Ordu Karargahı'nda görevli, Kurmay Kıdemli Yüzbaşı Mustafa Kemal tarafından Almanca'dan Osmanlıca diline çevrilmiş ve 1908 yılında Selanik Asır Matbaasında basılmıştır.
Kitabın özü; seferi tam mevcutlu bir takımın, değişik hava şartları ve çeşitli arazide, basit bir mesele içinde muharebe yöntemlerinin uygulaması, avcı hattı teşkiliyle bir avcı hattının ateş muharebesi üzerinde toplanmaktadır.
"Takımın Muharebe Talimi" adlı kitabın ilk basım kapağı
Mustafa Kemal Paşa, subayların arazide yetiştirilmesini amaçlayan tatbikatın, önemini vurgulayan bu eserini, 1911 yılında 5. Kolordu Harekat Şube Müdürü iken yazmıştır. Bu eserde, karşılıklı olarak kırmızı ve mavi muharebe birliklerinin Selanik-Kılkış arasında yaptıkları savunma ve taarruz uygulamalarının değerlendirilmesi yapılmıştır.
TAKTİK VE TATBİKAT GEZİSİ
Bu eserinde, bir muharebeyi sevk ve idarede belirli kuralların olamadığını vurgulaması yanında, komutan olan kişinin nitelikleri üzerinde de durmuştur. Bunlar ise; birliğini barışta ve savaşta eğitmek, yönetmek ve gözetmekteki üstün başarı, elindeki kuvvetin eksikliğini giderecek düşünce gücü ve astlarından her konuda üstünlüğü sağlamaktır. Bunun yanında, kişisel cesaret, başkalarının hareketini önceden seziş ve harekatını en uygun zamanda yapabilme yeteneği olmalıdır. Ortak amacın gerçekleştirilebilmesi için birliklerini başarılı bir şekilde yönetmeli, astları üzerinde etkili olmalı ve otoritesini kurabilmelidir.
Bu eserde ayrıca bir komutanın başarılı olabilmesi için bu kuralları sadece okumuş ve öğrenmiş olmanın yeterli olamadığı, bunların tatbikatının da önemi belirtilmiştir.
VATANDAŞ İÇİN MEDENİ BİLGİLER
1930'lardan başlayarak uzun yıllar boyunca okutulan ve Prof. Dr. Afet Afetinan'ın yazdığı "Vatandaş için Medeni Bilgiler" isimli bu önemli eserin büyük bir kısmı Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından bizzat yazılmıştır. Daha sonradan eğitim kurumlarında "Yurttaşlık Bilgisi" adı altında okutulan bu derslere, Atatürk'ün büyük bir önem verdiği bilinmektedir. Atatürk bu önemli eseri ile yurttaşlık hak ve ödevleri konusunda, yetişmekte olan ve Türkiye Cumhuriyetinin istikbali olarak gördüğü nesli aydınlatıp bilinçlendirmeye çalışmış böylece gelecekte ülkenin yönetimini devralacak kuşaklara medeni ve çağdaş bir toplumun nasıl olması gerektiğini anlatmıştır. Eser bu açıdan oldukça büyük bir öneme sahiptir.
Atatürk'ün Vatandaş İçin Medeni Bilgiler adlı kitabı için İsmet İnönü'ye yazdığı mektup.
Vatandaş İçin Medeni Bilgiler II kitap kapaği
Atatürk'ün Yazdığı Yurttaşlık Bilgileri İsimli Eserin Konu Başlıkları
- Ulus
- Toplumsal Özgürlük
- Başka Ulusların Ortaya Çıkışları
- Özgürlüğün Çeşitleri
- Ulusun Genel Tanımı
- Kamuoyu
- Ulusallaşma İlkesi
- Kamuoyunun Kendi Kendine Örgütlenmesi
- Türk Ulusçuluğu
- Gazeteler
- Devlet
- Dernek Kurma Ve Eğitim Öğretim Özgürlüğü
- Egemenlik
- Dernek Kurma
- Devlet Biçimleri
- Eğitim Öğretim Özgürlüğü
- Demokrasi İlkesinin İçeriği
- Haber Verme Ve Şikayet Hakkı
- Demokrasi İlkesinin Tarihsel Gelişimi
- Bireysel Hak Ve Siyasal Hak
- Demokrasi İlkesinin Belirgin Nitelikleri
- Özgürlüğün Korunması Ve Yaptırımları
- Cumhuriyet
- Bağnazlığı Aşma (Hoşgörülülük)
- Anayasamız
- İş Bölümü
- Demokrasiye Karşı Olan Çağdaş Akımlar
- Dayanışma
- Yurttaşa Karşı Devletin Görevleri
- Çalışma Meslek
- Özgürlük
- Meslek Nasıl Seçilir Ve Nasıl Gerçekleştirilir
- Özgürlüğün Tarihsel Gelişimi
- Yurttaşların Devlete Karşı Görevleri
- Bireysel Özgürlük
GEOMETRİ KİTABI
PDF olarak indirmek için tıklayın
Atatürk bu kitabı ölümünden birbuçuk yıl önce III. Türk Dil Kurultayından hemen sonra 1936-1937 yılı kış aylarında Dolmabahçe Sarayı'nda kendi eliyle yazmıştır. Atatürk Arapça ve Farsça terimlerle dolu ders kitaplarının öğrenciler açısından öğrenimi geciktireceğini düşünmüştü.
Atatürk, Sivas Kongresi’nin toplandığı Sivas Lisesi’ne, Lise Müdürü ve Matematik öğretmeni Ömer Beygo ve Başyardımcısı Felsefe öğretmeni Faik Dranaz ve öteki ilgililerle Kongre salonuna geldiler. Burada önce, 4 Eylül 1919'da tarihî kongrenin toplandığı Kongre salonunu ve özel odasını gezdi ve o günkü dekoru aynen korunan bu oda ve salonda o güne ait hatıralarını anlattı. Sonra topluluk halinde Lisenin 9/A sınıfında programdaki Hendese (Geometri) dersine girdi. Bu derste bir kız öğrenciyi tahtaya kaldırdı. Öğrenci tahtada çizdiği koşut iki çizginin başka iki koşut çizginin kesişmesinden oluşan açıların Arapça adlarını söylemekte zorluk çekiyor ve yanlışlıklar yapıyordu. Bu durumdan etkilenen Atatürk, tepkisini, “Bu anlaşılmaz Arapça terimlerle, öğrencilere bilgi verilemez. Dersler, Türkçe, yeni terimlerle anlatılmalıdır.” dedi ve tebeşiri eline alıp, tahtada çizimlerle “zaviye”nin karşılığı olarak “açı”, “dılı” nın karşılığı olarak “kenar”, “müselles”in karşılığı olarak da “üçgen” gibi Türkçe yeni terimler kullanarak, bir takım Geometri konularını ve bu arada Pythagoras teoremini anlattı.
Atatürk, dilimize karşılığı “koşut” olan “muvazi” kelimesinin yerine kullandığı “paralel” teriminin kökenini açıklarken Orta Asya’daki Türklerin, kağnının iki tekerleğinin bir dingile bağlı olarak duruş biçimine “para” adını verdiklerini anlattı. Atatürk, bu derste aynı zamanda ders kitaplarının birkaç ay içinde Türkçe terimlerle yazdırılıp bütün okullara ulaştırılmasını emir buyurdu.
Geometri kitabının kapağı
Eser, “Başlangıç Tarifler” başlığı altında; cisimlerde var olan üç boyutun açıklanması ile başlar. Daha sonra hacmin açıklaması yapılır. Hacim ile yüzey arasındaki fark belirtildikten sonra çizginin tarifi yapılır. Geometrinin nasıl bir ilim olduğu açıklanır. Eser üç kısımdan meydana gelmiştir.
Birinci Kısmında; Çeşit çizgilerin anlatımı yapılmasının ardından , çember başlığı altında dayire, yay, derecenin anlatımı misallerle verilip çap, yarıçap, kiriş, ok, kesek, değme kelimelerinin anlamı açıklanmıştır. Paralel sözcüğünün açıklanmasından sonra, açı tanımı yapılarak, çeşitli açılar misallerle anlatılmıştır. Devamında doğru çizginin türlü durumları ele alınarak doğru, eğik, yatay çizgiler misallerle açıklanmış, bu çizgilerden meydana gelen açıların tanımı ve derece olarak hesapları birer misalle anlatılmıştır. Çok kenarlarla çitlenmiş olan bir düzey parçası olarak tanımlanan poligonlar; üçgen, dörtgen, beşgen, altıgen, yedigen ve sekizgenlerin açıklanmasının ardından, üçgenlerin çeşitleri ve açı değerleri ile paralelkenar, dikey dörtgen, eşkenar dörtgen, kare ve yamuk da dörtgenler ismi altında yine misallerle açıklanmıştır.
İkinci Kısım; Düzeylerin Ölçülmesine ayrılmıştır. Birinci kısımda tanımı yapılan geometrik şekillerin alan hesaplarının nasıl yapılacağı yazılı olarak ifade edilirken, matematik işlemleriyle de bu anlatım misallendirilmiştir. Bazı düzeylerin alan hesaplarının işlemlerinde değişik çözümler de gösterilmiş ve buna ait örnek de eserde yer almıştır. Ayrıca, imsel şekillerin çevreleri ile alanları arasında oran hesaplamaları işlem olarak örneklerle gösterilmiştir.
Üçüncü Kısım ise Katıylar başlığı altında; silindir, pürüzma, koni, piramet ve yürenin anlatımları yanında, alan ve hacım işlemlerinin nasıl yapılacağı verilen misallelerle ifade edilmiştir.
Eserin son kısmında yer alan ‘Atatürk’ün geometri kitabında kullandığı ve tanımladığı terimler’ başlığı altında bir dizin verilmiştir. Atatürk’ün kullandığı ve tanımladığı terimlerin sayısının yüz yirmi dokuz olduğu, bu terimlerin abece sırasıyla verildiği, terimlerin tanımları Atatürk’ün üslubuna ve yazımına olabildiğince sadık kalınarak yapıldığı ifade edilmiştir. Ancak bazı tanımların sözlük düzeni içerisinde verilebilmesi için yalnızca söz diziminde küçük değişikliklere gidildiği belirtilmiştir.
Atatürk'ün Türkçe'mize kazandırdığı geometri terimleri; açı, açıortay, alan, artı, beşgen, boyut, bölü, çap, çarpı, çekül, çember, dış ters açı, dikey, dörtgen, düşey, düzey, eğik, eksi, eşit, eşkenar, gerekçe, iç ters açı, ikizkenar, kesit, konum, köşegen, oran, orantı, paralelkenar, taban, teğet, toplam, türev, uzam, uzay, üçgen, varsayı, yamuk, yatay, yöndeş'tir.
Kaynak: “Tarihsel Bir Anı”, Bilim ve Teknik, Öner Kol Kasım 1981, Sayı: 180, sayfa:16.
Atatürk Geometri kitabı yazdı:
Agop Dilaçar Anlatıyor:
"Geometri kitabını Atatürk, ölümünden bir buçuk yıl kadar önce Üçüncü Türk Dil Kurultayı (24-31 Ağustos 1936)’ından hemen sonra 1936-1937 yılı kış aylarında Dolmabahçe Sarayı’nda kendi eliyle yazmıştır.
1936 Sonbaharında bir gün Atatürk beni, Özel Kalem Müdürü Süreyya Anderiman’ın yanına katarak Beyoğlu’ndaki Haşet Kitabevi’ne gönderip uygun gördüğümüz Fransızca Geometri kitaplarından bir tane aldırttı.Bunlar Atatürk’le birlikte gözden geçirildikten sonra, yazılacak Geometri kitabının genel tasarısı çizildi. Bir süre sonra ben ayrıldım ve kış aylarında Atatürk bu eser üzerinde çalıştı. Geometri kitabı bu emeğin ürünüdür.
Kaynak: Agop Dilâçar, “Geometri” kitabının “Önsöz”ü, Türk Dil Kurumu Yayını, 1981, s.V
Atatürk’ün, 10 Ocak - 9 Mart 1937 tarihleri arasında yazdığı bu eseri, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından 1937 yılında Devlet Basımevi’nde bastırılmıştır.“Geometri” adını taşıyan bu kitapta bu adın hemen altına şu kayıt düşülmüştür: “Geometri öğretenlerle bu konuda kitap yazacaklara kılavuz olarak Kültür Bakanlığı’nca neşredilmiştir”.
SUBAY VE KOMUTAN İLE KONUŞMALAR
"Subay ve Komutan ile Konuşmalar" Atatürk’ün askerliğe ilişkin eserlerinin en önemlilerinden birisidir. Bu eser, Atatürk, 1914 yılında Kurmay Yarbay rütbesiyle Sofya askeri Ataşesi olarak bulunduğu sırada, Nuri Conker'in "Zabit ve Kumandan (Subay ve Komutan)" adlı kitabına karşılık olarak yazılmıştır.
Genç subayın, içinde bulunduğu ordudaki aksaklıkları, hataları nasıl sezdiğini; bunlara karşı tepkisiz kalmayarak üst makamlara hatalar ve çözüm yollarını nasıl sunduğunu; ülkenin içinde bulunduğu askeri ve siyasal durumdan duyduğu acıları kitabın birinci bölümünde bulmaktayız.
Atatürk, bir subayın taşıması gereken özveri, ölümü göze alma, emri altındakileri sevk ve idare edebilme, taarruz ruhu, insiyatif özellikleri hakkında, Nuri Conker'in görüşlerine katılmış ve kendi düşüncelerini de çeşitli örneklerle destekleyerek açıklamıştır.
Bunların yanı sıra, Türk kadınının, aslında toplumu yaratmada çok etkili olabilecekken, suskunluğu seçtiğini bütün açıklığıyla ortaya koymaktan kendini alamamıştır. Türk ulusu hakkında ise "Kuşkusuz bizim ulusumuzun karakteri de bütün karakterler gibi yükselmeye ve istenen şekle girmeye elverişlidir. Fakat kendi kendisine olmak koşuluyla..."dedikten sonra, dışarıdan ulusumuzun karakterine yapılmak istenen etkilerin amacına ulaşamayacağını vurgulamıştır.
Türkiye İş Bankası Yayınları tarafından 2006 yılında yayımlanan kitabın kapağı
Subaylarda ve erlerdeki insiyatif özelliğine eserinde geniş bir bölüm ayıran Atatürk, kendi dönemindeki ile daha önceki dönemlerde Osmanlı ordusunu kıyaslamıştır. Özellikle Trablusgarp Savaşı'nda edindiği deneyimler ile kendiliğinden hareket ve iş görme özelliğinin, olması gereken sınırını göstermiştir.
Atatürk, eserin son bölümünde, Kuzey Afrika'da birlikte çarpıştığı korkusuz ve yiğit silah arkadaşlarını anmış ve onları "yüksek askerlik niteliklerine" sahip insanlar olarak tanımlamıştır. Bu davranışı O'nun diğer bütün üstünlüklerinin yanı sıra insancıl yönüne de tanıklık eder.
Zabit ve Kumandan ile Hasbihal'in Özeti
BİRİNCİ BÖLÜM : GİRİŞ (Nuri CONKER)
Giriş bölümünde harp tarihinin askerlere tecrübe kazandırdığı, harp oyunları ve tatbikatların savaşın birer taklidi olduğu asıl tecrübenin savaşla kazanıldığı, birçok komutanın savaşı bizzat yaşayarak tecrübe kazandığı, Alman ordusunun bu tecrübeyi kazanmak için savaşı bile göze aldığı, savaşın savaşta öğrenildiği, ülke ve orduların savaşa her an hazır olması gerektiği üzerinde durulmaktadır.
Silah sistemlerinin çoğalması ve gelişmesi öğrenilecek bilgilerin çokluğunu gerektirdiğinden bahsedilmektedir. Ordunun Balkan yenilgisi üzerinde durulmakta ve nedenleri araştırılmaktadır. İnsan faktörü üzerinde durularak; seçkin insan nitelikleri ve fedakârlığa yakışır üstün ahlak ile taçlanmayacak olan teknikle ilgili bilgilerin dahi başarıya ulaşmada yeterli olmayacağı üzerinde durulmaktadır.
İKİNCİ BÖLÜM : SUBAYLARIN, ERLERİN KALPLERİNİ VE GÜVENLERİNİ KAZANMALARI VE MORAL GÜÇLERİNİ DESTEKLEMELERİ
İkinci bölümde Nuri CONKER; subayların, erleri kendi çocukları gibi görerek onları tanımaları lazım geldiğinden, disiplinin ordunun temeli olduğundan, her askerin amir ve üstlerinin isteklerine uygun iş yapmasının uygun olacağından, subayların erleri eğitirken anlayışlı olmaları gerektiğinden, silahın yurdumuza gözünü diken düşmanın bertaraf edilmesinde en etkili araç olduğu için iyi öğretilmesi gerektiğinden bahsetmektedir.
Birliklerde yapılacak törenlerin askerleri olumlu yönde motive edeceğinden, birlik sancaklarının kutsallığından ve manevi değerinden bahsederek askerlerle kendilerini yöneten subayların birbirlerine çok yakın olmaları ve birbirlerini tanımalarının lüzumundan söz etmektedir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM : TAARRUZ FİKRİ
Bu bölümde ise savaşın taarruz demek olduğundan, taaarruzun düşmana boyun eğdireceğinden bahsedilmektedir. Nuri CONKER savunmanın orduyu, düşmanın irade ve isteğine boyun eğmeye zorlayacağını yazmaktadır. Ordunun her türlü çalışma ve hazırlığının taaarruz etmek, hedef ve amacına yönelik olduğunu yazarak tarihten bu konuda örnekler vermektedir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM : KENDİLİĞİNDEN İŞGÖRME VE SORUMLULUĞU YÜKLENME
Dördüncü bölümde Nuri CONKER bir subayın en büyük ve üstün vasfının uygulama kabiliyeti ile kendi kendine iş görmeye gerekli ve tutkun olması gerektiğini yazmaktadır. İnsiyatif tabir ettiğimiz bu konunun yukarıdan emir beklemeyen amir ve subaylar ile sağlanacağını yazarak talimnamelerden örnekler vermektedir. Nuri CONKER özetle bu bölümde; her komutanda kendiliğinden iş görme vasfının bulunması lazım geldiğini dikte etmektedir.
İKİNCİ KISIM : ZABİT VE KUMANDAN İLE HASBİHAL (Mustafa Kemal ATATÜRK)
Kitabın ikinci kısmında Mustafa Kemal ATATÜRK, Nuri CONKER’in Subay ve Komutan isimli kitabıyla sohbet etmekte ve cevabi düşüncelerini yazmaktadır. Kitabın bu kısmı altı bölümden oluşmuştur.
BİRİNCİ BÖLÜM :
Bu bölümde ATATÜRK kitabı geç okuduğunu, ancak çok hoşuna gittigini, ordunun basiretsiz ve bilgisiz komutanların yönetiminde başarısız olabileceğini, subayların daima okuyarak kendilerini yenilemeleri gerektiğini yazmaktadır. Nuri CONKER’in bu konularda yazdıklarını düşündüğünü ve genelde kendisine hak vererek katıldığını belirtmektedir.
İKİNCİ BÖLÜM :
Bu bölümde ATATÜRK, Nuri CONKER’in askerlerin canlarını hiçe sayma ve fedakârlık duygusu konusundaki düşüncelerine katıldığını belirtmektedir. Türkiye’yi çevreleyen ülkelerin genç nesillerini TÜRKİYE aleyhine yetiştirdiği üzerinde durarak tedbirlerin ona göre alınmasını istemektedir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM :
Bu bölümde Mustafa KEMAL Türk milletinin her ferdinin aileden itibaren ve askerliği müddetince kişinin ruhsal derinliklerine inilerek ulvi duygularla yetiştirilmesi lazım geldiği üzerinde durmaktadır.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM :
Atatürk bu bölümde ise başarının en güvenilir aracının taarruz olduğunu ancak taarruz ordusunu vücuda getirecek milletin taarruz ruhuna sahip olması gerektiğini anlatmaktadır.
BEŞİNCİ BÖLÜM :
Mustafa Kemal ATATÜRK bu bölümde de bir harekatın nadiren planlandığı şekliyle yürüyebileceğini, muhtemelen bir çok faktörün değişebileceğini işte değişebilen bu durumlarda askerlerin kendi insiyatiflerini kullanarak ve kimseden emir beklemeden karar vererek uygulamalarını salık vermektedir.
ALTINCI BÖLÜM :
Kitabın son bölümünde ise ATATÜRK hayatı hiçe sayma, taarruz düşüncesi ve kendiliğinden işgörme gibi askerliğin en önemli nitelikleri ile ilgili yaşamından ve anılarından örnekler vermektedir.
Çeviren: Emre Taylan - 176 sayfa, 2. hamur, Türkiye İş Bankası Yayınları, ISBN: 9754587566; Boyut: 16x24 cm; Baskı Tarihi: Haziran 2006, Özgün Dili: Türkçe