ATATÜRK’ÜN BAYRAMI
Karakter Boyutu
“Benim değersiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır; fakat, Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır.” Mustafa Kemal Atatürk
ATATÜRK’ÜN BAYRAMI
Bu yıl Cumhuriyetimizin 100. yıl dönümünü kutlayacağız. Cumhuriyet Bayramı kutlamak için bu bayramı ve anlamını iyi anlamak gerektiğini düşünüyorum. Cumhuriyet Bayramı’nın anlamını ve önemini Atatürk’ün yaşamından bazı kesitlerle sizlerle paylaşmak istiyorum.
“Cumhuriyet” kelimesi dilimize Arapça “halk”, “büyük kalabalık” kelimesinden gelmiştir. Bu kelimenin İngilizce karşılığı “The Republic” olup, “kamuya ait şey”, “kamu malı” anlamına gelen Latince “Res Publica” kelimesinden türemiştir. Kısaca Cumhuriyet halkın yönetimidir.1
Bir halk adamı olan Atatürk’ün, halkına uygun gördüğü yönetim şekli Cumhuriyet’tir.
Kurtuluş Savaşı sırasında “Cumhuriyet” fikir ve ideal olarak yaşamış, Cumhuriyete yönelme bir amaç olmuştur. 23 Nisan 1920’de TBMM toplanmış, fakat Cumhuriyetin ilânı Milli Mücadele’nin tamamlanmasından sonraya kalmıştır. 29 Ekim 1923’te ilân edilen Cumhuriyet, Türk Tarihi’nde bir dönüm noktası olmuştur.
Cumhuriyet yönetimi fikri, Atatürk’te daha gençlik yıllarında kendisini ortaya koymuştur.
Atatürk'ün Cumhuriyeti, devletin siyasi rejimi olarak seçmesinin ilk sebebi, çok uzun bir süreden beri Atatürk'ün cumhuriyetin özlemini duymuş olmasındandır. Atatürk gençlik yıllarında cumhuriyetin aşığıdır. Osmanlı Devleti’nde ki modernleşme hareketlerinden tatmin olmayan genç Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) Mustafa Kemal, devrimleri bizzat kendisinin tamamlayacağını ifade etmiştir. Atatürk gençlik yıllarında ülkeyi modern devlet ve modern toplum olarak gerçekleştirecek tek siyasi rejimin Cumhuriyet olduğu inancı içinde yaşamıştır.
Cumhuriyet, Atatürk'ün ve Türk milletinin karakterine uygundu. Cumhuriyet hürriyet rejimidir, hürriyetlerin en iyi korunduğu ve savunulduğu bir siyasi düzeni ifade eder.
Atatürk'e göre, "Türk Milletinin tabiat ve adetlerine en uygun idare, cumhuriyet idaresidir". Türk toplumu demokratik bir yapıya sahiptir. Türkler hürriyetlerine ve bağımsızlıklarına son derece düşkündür. Türkler'de bağımsızlık aşkı, bağımsız devlet kurmakla yaşamlarını sürdürmeleri bunun bir göstergesidir. 2
Atatürk’ü Cumhuriyete yönelten bir diğer önemli neden; Cumhuriyet’in en ileri devlet ve hükümet şekli olmasındandır. Cumhuriyetin en önemli özelliği Millet Egemenliği’ne dayanması Demokrasiyi sistem olarak benimsemesidir. Gerçekten her demokratik rejim Cumhuriyet olmamakla beraber, demokrasinin en gelişmiş şekli Cumhuriyetle sağlanır. Atatürk Cumhuriyet’i “Halk Hükümeti” olarak da adlandırmış “Halk Hükümeti, hâkimiyeti tamamen halka veren ve halk için çalışan bir hükümettir” demiştir.
Mustafa Kemal’in 22 Eylül 1923’te, “Wiener Neue Freie Presse” muhabiri Lazar’a verdiği demeçte, ilk defa “Cumhuriyet” kelimesini ortaya atmasının ülke içinde ve dışında büyük yankısı olmuştur. 3
28 Ekim 1923 günü Mustafa Kemal arkadaşlarına “Yarın Cumhuriyet ilân edeceğiz” diyerek, 20 Ocak 1921 Anayasası’nı bu yönde değiştiren taslağı hükümet bunalımına çare bulamayan Halk Fırkası’na sunar.
2. Dönem T.B.M.M.’si 29 Ekim 1923 günü Anayasa'nın 1. maddesini değiştirerek, şu kararı kabul etmiştir:
“Türkiye Cumhuriyetinin hükümet şekli ‘Cumhuriyet’tir.” Saat 20.30’u gösterirken, o heyecanın coşkusu içinde olan milletvekilleri 3 defa ‘Yaşasın Cumhuriyet’ diye haykırmışlardı. 159 üyeli meclisin 158 üyesinin oyuyla Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Bu sırada heyecandan yerinde duramayacak şekilde oturan Gazi Mustafa Kemal Paşa alkışlar arasında kürsüye gelerek hayatının en kısa konuşmasını yapmıştır. Atatürk bu konuşmayı neden kısa yaptığını Afet (İnan) Hanım’a 4 29 Ekim 1933 günü şöyle anlatır:
- “On yıl önce bugün, Cumhuriyeti ilan etmek gerekiyordu. Olayların gidişi bunu gerektiriyordu. Partide ve mecliste tartışmalar devam ederken bildiğin gibi beni çağırdılar. O heyecanlı oturumlarda konuşmak benim aradığım işti. Cumhurbaşkanı seçildiğimde yaptığım konuşma, bugüne kadar yaptığım en kısa konuşma oldu.
- Neden? Çünkü dişlerimi yaptırıyordum. Yeni yapılan dişlerim tecrübe aşamasındaydı. Konuşmaya başladığım zaman ıslık gibi ses çıkıyor. Ya da ağzımdan düşüyordu. Bu sırada yapacak hiçbir çare yoktu. Bu doğal olay, siyası hayatımın en önemli anına, böylece bir engel çıkardı. Kim bilir, uzun konuşmadığım belki de daha isabetli olmuştur” diye ilave etti.5
Atatürk Devrimlerinin en büyüğü, en anlamlısı; millî egemenliğe dayalı, tam bağımsız, millî, çağdaş ve lâik Türkiye Cumhuriyeti’dir.
Atatürk 1933’te Cumhuriyetin 10. yılını kutlarken, Türk inkılâbı ile Cumhuriyeti eş anlamda almış; “Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir” demiştir.
Atatürk’e göre; medeniyet dünyasının çağdaş yönetimi Cumhuriyettir.
Atatürk’ün Cumhuriyet yönetiminden ne anladığını isterseniz kısa bir anıyla açıklamaya çalışalım.
Hulusi Köymen’den6 bir anı:
“Gazi Mudanya yoluyla Bursa’ya gidiyordu. Kalabalık bir halk kitlesi tarafından etrafı sarılmıştı. Bir kadının, elinde bir kâğıtla Gazi’ye yaklaştığı görüldü. Zayıf bir kadındı. Gazi’nin yolunu keserek, titrek bir sesle:
-‘Beni tanıdın mı oğul?’ dedi… Ben sizin Selanik’ten komşunuzdum. Bir oğlum var; Devlet Demir Yollarına girmek istiyor. Siz onu alsınlar dediniz, fakat müdür dinlemedi. Oğlumu işe almamış. Ne olur bir kere de siz söyleyiniz.’
Gazi’nin çelik bakışlı gözleri samimiyetle parladı. Elleriyle geniş jestler yaparak ve yüksek sesle:
-‘Oğlunu almadılar mı?’ Dedi.
-‘Ben talimat verdiğim halde mi almadılar? Ne kadar iyi olmuş. Çok iyi yapmışlar. İşte cumhuriyet böyle anlaşılacak.’
Kadın kalabalığın içinde kaybolmuştu. Ve Gazi kendinden geçercesine dolu bir sesle:
-‘İşte Cumhuriyetten beklediğim sonuç’ diyordu.”7
Cumhuriyet ve Cumhuriyet Bayramları Atatürk için çok ama çok önemliydi.
Bugün Cumhuriyet Bayramı ve kutlamalarının alışıla gelmiş ve tek düze bir program olarak kutlanmakta olduğunu görüyoruz. Hatta Bayram töreni hazırlayanlara kolaylık olsun diye, internet arama motorlarında hazırlanmış (örnek) Cumhuriyet bayramı kutlama programları görmekteyiz. Geçen yıllardan bir farkı olmayan, heyecanı giderek azalan kutlama törenleri düzenlemekteyiz. Biz şimdilerde Cumhuriyet Bayramlarını böyle kutlamaktayız…
Peki! Ulu Önder Atatürk Cumhuriyet Bayramlarını nasıl kutlardı;
Atatürk'ün Kütüphanecisi Nuri Ulusu'dan dinleyelim;
"Atatürk dini ve resmi tüm bayramlara karşı duyarlıydı, amma Cumhuriyet Bayramı'nın onun için çok ayrı bir özelliği vardı. O gün başka türlü duygular taşır ve heyecanını da hepimize belli ederdi. Bayramdan bir gün evvel hazırlanmaya başlardı. 29 Ekim'den bir gece evvel, yani 28 Ekim gecesi sofrada çok hafif bir kadeh içki alır ve sohbetini kısa keser, erkenden odasına çekilir ve yatardı. Yine bir gün evvelden çalışma odasında veya kütüphanede, ertesi gün törende ne konuşacağını, neler söylemesi gerektiğini, küçük notlar halinde toplar, sonra da hepsinin ortak noktasını tespitle, konuşmasının ana hatlarını çıkarırdı. Hatta birkaç kere de kütüphanede bana dinletmişti. Tane tane vurguları tam yerinde yaparak konuşmalarını hayranlıkla hep izlerdik. Müthiş güzel bir hitabet sanatı ve etkileyici bir sesi vardı.
29 Ekim sabahı erkenden kalkar, tıraşını hemen olur, ve böylece merasimimiz başlardı. Berber Mehmet ve Berber Rıdvan ilk önce tıraş dolayısıyla yanına girdiklerinden, Atatürk'ün elini ilk öpenler onlar olurdu. Bilahare yatak odasından çıkışlarından sonra salona gelince, önce sofra şefimiz İbrahim Bey, sonra ben ve diğer arkadaşlarımız sırayla Atatürk'ün mübarek elini tazimle öper ve bayramını kutlardık. Bu el öpme merasimi sırasında, öyle bir duruşu vardı ki, sanki askeri kıtada, askeri bir törendeydi.
Bu büyük bayram dolayısıyla da Atatürk bütün köşk müstahdemini vazife ve görev kademelerine göre, mütenasip nakti taltifatta (orantılı para ödülü) da bulunurdu. Özetle bu bayramı Atatürk ve bizler adeta bir dini bayram gibi kutlardık.
Netice itibariyle Cumhuriyet Bayramı onun için her şeydi. 10. yıl nutkunu nasıl güzel, nasıl anlamlı ve nasıl etkileyici okuduğunu yıllar sonra bile unutmamız, Türk halkının unutması mümkün mü? Hele o Ne mutlu Türküm diyene diye Türk halkına seslenmesi ve haykırması hiç unutulur mu?....
....Cumhuriyetimizin 10. yılı hafızalarımızdan hiç silinmeyecek, görkemli bir şekilde kutlanmıştı...." 8
1933 yılında yapılan Cumhuriyet Bayramı kutlama törenlerinde;
“… Yurdun çeşitli yerlerinden gönderilen telgraflarda bayram törenlerine halkın yoğun ilgisinin olduğu ifade edilmekte, İzmir’de 60 bin, İstanbul’da 100 bin kişinin diğer şehirlerde ise en az 10 bin kişinin katılımıyla gerçekleştiği ifade edilen törenlerde akşam Cumhuriyet’in ilan edildiği saat olan 20.30’da 101 pare top atışının ardından şehitler anısına bir dakikalık saygı duruşu gerçekleştirilmiştir. Yine her şehirde Cumhuriyet balolarının yapıldığı ve beklenenin de üzerinde bir coşku ile bayramın gerçekleştiği ifade edilmektedir.
Radyoda 29 Ekim günü 5 kez İstiklal Marşı, 6 kez Onuncu yıl Marşı okunmuş, şiirler, destanlar ve halk konferansları sunulmuş ve halk türkülerinden oluşan konserler verilmiştir. PTT Müdürlüğü yalnız bayramın üç gününde kullanılmak ve serisi 100 kuruş olmak üzere yedi kıymette ve kısıtlı miktarda posta pulu serisi hazırlamış ve bu pulların beynelmilel koleksiyonlara ithali temin edilmiştir. Hilali Ahmer (Kızılay) onuncu yıl nedeniyle özel iskambil kağıtları yaptırmış, bayram süresince bütün müzelerin açık olmasına karar verilmiş, yine bayram süresince şehirdeki kalabalıktan istifade ederek otel ve lokantacıların fazla para almamalarını temin etmek için Belediye Encümenince otel ve lokanta tarifeleri belirlenmiş ve ilgili yerlere asılmıştır. Gazeteler Cumhuriyet’in her sahada kaydettiği gelişmelerin bilançosunu çıkarmış gazeteler hacimlerinin birkaç katı büyüklüğünde örneğin Hakimiyeti Milliye 96 sayfa, Cumhuriyet 64 sayfa olarak çıkarılmıştır.9
Atatürk'ün İlk Muhafız Alayı Komutanı İsmail Hakkı Tekçe eşi Melek Arıburun Tekçe’den Cumhuriyetin Onuncu Yıl kutlamalarını dinleyelim;
-“1933 yılında kutlanacak olan Cumhuriyet Bayramı, Cumhuriyet'in ilanının onuncu yılı olması nedeniyle çok büyük hazırlıklarla kutlanmaya çalışılıyordu.
Büyük Atatürk, dönüşü olmayan bir yönetim şeklinin hem ülke içinde hem ülke dışında kabul edildiğini kanıtlamak amacıyla büyük kutlama hazırlıkları yaptırıyorlardı.
Her şehir ve kasabaya, hatta köylere bile zafer takları yaptırılıyor; resimler ve bayraklarla bu idare şeklinin, artık her Türk Vatandaşı’nın benimseyip sevdiği bir yönetim şekli olduğu anlatılmaya çalışılıyordu.
Büyük ikramiyeli piyangolar ve her türlü spor faaliyetleri için hazırlıklar yapılıyor, spor faaliyetlerinin her vilayette, hatta kasabalarda bile tertip edilmesi isteniyordu.
Cumhuriyet Bayramı kutlamaları için birçok devletlerden heyetler gelmişti. …
... Nihayet Cumhuriyet Bayramı günü geldi. Hakikaten kutlamalar çok görkemli olmuş, marşIarla, söylevlerle, fener alaylarıyla bayramı kutlamıştık.
Aynı akşam Ankara Palas'taki baloya davetliydik Yapılacak bu balo için herkes elbiseler diktirmeye aylar önce başlamıştı.
Ben de bu hazırlıklar içinde kendime güzel bir elbise diktirip kıyafetimi aylar önceden hazırlamıştım. O gece onu giyip Ankara Palas'taki baloya gittim.”10
Düşüne biliyor musunuz dönemin cumhuriyet kadınları aylar öncesinden hazırlık yapmakta ve bayramı heyecanla kutlamaktadırlar.
Ulu Önder Atatürk’ün hayatta iken katılamadığı tek Cumhuriyet Bayramı 1938 yılı 29 Ekim’idir. Gelin o anları Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak’tan dinleyelim.
“Ekim 1938, Atatürk daha evvelde işaret ettiğimiz gibi çoktan beri Ankara’ya gitmek niyetini besliyordu. Elim akıbetini sezmiş olmakla beraber Ankara’ya dönerek vasiyetnamesini yazdırırken söylediği işleri tamamlamak ve bilhassa Cumhuriyetin 15. Yıldönümü münasebetiyle yapılacak geçit resminde bulunarak bir kere daha halka ve doğrudan doğruya hitab etmek için vakit kazanabileceğini ümit ediyordu.
Bu düşünce ile ölçüleri epeyce değişmiş bulunan vücuduna uygun yeni elbiseler ısmarlamıştı; bir taraftan da Ankara’da geçit resimlerinin yapıldığı Hipodrom’daki şeref tribününe asansör konulmakta idi.
Fakat acaba istediği vakti kazanabilecek miydi? ….
Bereket versin ki tereddütle geçen birkaç gün zarfında hastalığın nasıl seyrettiğini gören kendiside vaziyeti kavramış, kararından vazgeçmişti.
Cumhuriyet Bayramı günü Büyük Millet Meclisi’nde yapılmış olan merasimde, tebrikleri Cumhurbaşkanı adına Büyük Millet Meclisi Reisi rahmetli Mustafa Abdülhalik Renda kabul etti.
Atatürk’ünde içinden yetiştiği kahraman Türk Ordusu’na gönderdiği son mesajda başvekil Celal Bayar tarafından çok heyecanlı tezahürler arasında okundu…
Cumhuriyet Bayramı gün ve gecesini çok düşünceli ve heyecanlı geçirdi; bilhassa merasim dönüşü Sarayın önünden vapurla geçen Kuleli Askeri Lisesi talebelerinin bando refakatinde İstiklal Marşı okumak suretiyle yaptıkları pek hararetli tezahürat, heyecanını en yüksek haddine çıkarmıştı….” 11
Ulu Önder Atatürk, Cumhuriyet Bayramlarını, bayram gibi kutlamış ve kutlanmasına önayak olmuştur.
Günümüzde iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmelere rağmen, milli bayramların özellikle de Cumhuriyet Bayramı’nın kutlanması konusunda aynı ölçüde başarılı ve etkili bir görüntü göremiyoruz.
Cumhuriyet Bayramı Atatürk’ün Bayramıdır. Onun için yazımızın başlığını ATATÜRK’ün BAYRAMI olarak seçtik. Onun içindir ki Cumhuriyet Bayramı Atatürk gibi kutlanmalı ve böyle devam etmelidir.
Atatürk’ün, dediği gibi “Benim değersiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır; fakat, Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır.”
Sağlıkla kalın.
Dr. Tuna Yılmaz
Kaynakça
1 Prof. Dr. İsmet Giritli, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 56, Cilt: XIX, Temmuz 2003, Türkiye Cumhuriyeti'nin 80. Yılı Özel Sayısı
2 Hamza Eroğlu, Atatürk ve Cumhuriyet AAM Ankara, 2005, sayfa:138
3 Demeç, Hâkimiyeti Milliye’de 27.09.1923’de yayınlanmıştır.
4 Ayşe Afet İnan (1908-1985), Atatürk’ün manevi kızı. Türk Tarih Kurumu’nun kuruluş çalışmalarına katılmış ve Türk Tarih Kurumu’nda uzun yıllar asbaşkanlık yapmıştır.
5 Said Arif Terzioğlu, Yazılmayan Yönleriyle K. Atatürk, Hamle Matbaası, İstanbul 1963, sayfa: 69-70
6 Ahmet Hulusi Köymen, (1891-1965), Hukukçu, Milletvekili.
7 Kemal Arıburnu, Atatürk’ten Anılar, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1976, sayfa: 314
8 Mustafa Kemal Ulusu, Atatürk'ün Yanı Başında, Çankaya Köşkü Kütüphanecisi Nuri Ulusu'nun Hatıraları, 1. Baskı 2008, sayfa: 196-198
9 Yasemin Doğaner, Cumhuriyet'in Onuncu Yıl Kutlamaları, Askeri Tarih Araştırmaları Dergisi, Yıl:5, Sayı: 9, Şubat 2007, Genel Kurmay ATASE Başkanlığı, Ankara, 2007, sayfa: 119-143
10 Prof.Dr. Yurdakul Yurdakul, Atatürk'ten Hiç Yayınlanmamış Anılar, 4. Baskı 2006 sayfa: 193-194
11 Hasan Rıza Soyak, Atatürk’ten Hatıralar, 3. Baskı 2006, sayfa: 724- 72