Mustafa Kemal Atatürk Japon Veliahtı Takamutsu şerefine Ankara Palas’ta verilen suarede. (13.01.1931)

Karakter Boyutu

Mustafa Kemal Atatürk Japon Veliahtı Takamutsu şerefine Ankara Palas’ta verilen suarede. (13 Ocak 1931)

JAPON VELİAHTINA VERİLEN DERS

Japon Veliahtı Ankara'ya geldiği gün kendisini garda karşılamakiçin Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras, Cumhurbaşkanlığı Umumi Katibi Tevfik Bıyıkoğlu, başyaver Rüsuhi Savaşçı ve askeri, mülki erkan istasyonlara gitmişlerdi.

Japon Veliahtı trenden inince yalnız Mareşal Fevzi Çakmak'la Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras'ın ellerini sıkmış, öbürlerine pek ilgi göstermemiş. Bu hal Tevfik ve Rüsuhi Beylerin çok canını sıkmış. Çankaya Köşkü'ne geldikleri zaman Atatürk, başyaveri ve Tevfik Bey'i holde karşıladı. Tevfik Bey'e:

- "Japon Veliahtını nasıl buldunuz?" diye sorunca Tevfik Bey birden boşandı. İstasyonda uğradıkları muameleyi aynen anlattı:

- "Paşam, veliaht bizi adam yerine koyup ellerimizi bile sıkmadıdedi.

Bunun üzerine Atatürk:

- "Çok mağrur olmasınlar. Gurur iyi bir şey değildir" diye hem kanaatini belirtti, hem de ileri görüşlülüğünün bir örneğini daha verdi."

Nitekim, aradan yıllar geçtikten sonra o gururlu, kibirli veliahtın koskoca Japon İmparatorluğu, müttefikleri yok edeceği düşüncesiyle savaşa girmiş, fakat sonunda büyük bir yenilgiye uğramıştı.

Veliahtın gelişinden bir saat sonra Marmara Köşkü'nde bir öğlen yemeği verildi. Veliahta Gazi Orman Çiftliği gezdirildi. Atatürk veliahta çok nazik davranıyordu. Bu hal beni epeyce üzmüştü. Öyle ya, kendisini karşılamaya giden ilgili devlet adamlarımızı hiçe sayarak ellerini bile sıkmak inceliğini göstermeyen bir insana, ister veliaht olsun, bu iltifatlar niyeydi? Hala bu nezakete bir anlam veremiyordum.

Japon Veliahtı Takamutsu şerefine Ankara Palas’ta verilen suarede. (13 Ocak 1931)

Atatürk, Japon veliahtının kabalığına iyiden iyiye içerlemişti.

Öyle ya, dünyanın öbür ucundan kalk, dost bir ülkeye gel de, seni karşılayanların elini sıkma. Bu kabalığa incelikle karşılık vermek ve onu utandırmak gerekti. Bu yüzden Atatürk, veliahta çok nazik davranıyor, iltifat ediyordu. Hatta ziyafet sofrasının özenle hazırlanmasıyla kendisi uğraşmıştı.

Yemek arasında Atatürk, Japon tarihinden söz açmıştı. Veliahta çeşitli sorular soruyor, daha sonra onun karşılık vermesine meydan bırakmadan sorusunun karşılığını yine kendisi vererek Veliahtı hayretten hayrete düşürüyordu. Atatürk, tarihte ünlü Japon savaşlarını sıralıyor, Japon mitolojisinden söz ediyor, bir Japon kadar Japonya'nın coğrafyasından örnekler veriyordu. Veliaht adamakıllı şaşırmıştı. Oysa Japonlar zeki olurlar derler. Bizim konuğun ağzı açık, Atatürk'ün ezbere okuduğu Japon şairlerinin şiirlerini dinliyordu. Atatürk

- "Japon şiirinin dünya edebiyatında çok büyük yeri vardır" diye şiir dizelerini arka arkaya sıraladıkça, veliahtın şaşkınlığı artıyordu. Veliaht

- "Bunları nereden öğrendiniz?diye de soramadı.

Atatürk'ün bilgi ve hafızasına hayran kaldı, adeta O'nun esiri oldu. Öyle sanıyorum ki, veliaht, kendi ülkesine ve milletine ilişkin birçok şeyleri, o gece yabana bir ülkede, o ülkenin devlet başkanının ağzından öğrenmişti.

Japon Veliahtı Takamutsu şerefine Ankara Palas’ta verilen suarede. (13 Ocak 1931)

Japon Veliahtını şaşırtan olay şöyle olmuştu:

Atatürk herkesi kendine hayran bırakmasını bilen insandı. Japon Veliahtının gelişinden birkaç gün önce Japonya'ya ilişkin bir hayli kitap karıştırmış, bilgi edinmişti. Veliahta bunları söylemeyi düşünürken, istasyondaki o can sıkıcı olay meydana gelmiş. Atatürk de Japon konuğumuza yukarıda anlattığımız şekilde ilgi gösterip, ülkesine ilişkin birçok soru sormuş ve karşılığını yine kendisi vererek, ona hak ettiği dersi incelikle anlatmıştı.

Kaynak: Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri, Cemal Granda, Kentkitap 2008, 2. Baskı, ISBN: 978-9944-915-03-8. Sayfa: 311-312

Fotoğraf kaynağı: Atatürk Gazi Mustafa Kemal, Foto Cemal Işıksel, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1969. Sayfa:83

Fotoğraf: Cemal Işıksel

Bu fotoğrafı paylaş
Mustafa Kemal Atatürk Japon Veliahtı Takamutsu şerefine Ankara Palas’ta verilen suarede. (13.01.1931)