Ankara'ya gelen Eski Afgan Kralı Amanullah Han ile çiftlikte. (25.02.1930)
Fotoğraf Kaynağı: Atatürk Gazi Mustafa Kemal, Foto Cemal Işıksel, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1969. Sayfa: 56 |
Fotoğraf Sanatçısı: Cemal Işıksel |
Ankara'ya gelen Eski Afgan Kralı Amanullah Han ile çiftlikte. (25 Şubat 1930)
AĞLAYAN KRALDAN NASIL KAÇTIK?
Türkiye'yi ilk ziyaretinden altı ay sonra, Amanullah Han krallıktan düşmüş, eşi Süreyya'yı da yanına alarak tekrar yurdumuza gelmişti. Fakat değerbilir Atatürk, Kral'ı yine aynı yerde, Gazi İstasyonunda karşılamıştı, otomobiline bindirerek Ankara Palas Oteli'ne konuk etmişti. Amanullah Han' a kralken ne yapılmışsa, o zaman da aynı şey yapılmıştı. Türkiye'ye gelişinin ikinci gecesi Amanullah Han onuruna Köşk'te yirmi dört kişilik bir yemek verildi. Eski Çankaya Köşkü'nde sofradaki görüşmeler uzadıkça uzadı. Hoşbeşten sonra nihayet Atatürk Kral'a sordu:
- "Nasıl oldu sizin bu işiniz? Sizi düşürdüler ve memleketinizi terk etmek zorunda kaldınız?"
Amanullah Han'ın üzüntü içinde anlatığına göre, kendisi Türkiye' deyken Peçe Saki adındaki amcazadesi, bir takım dedikodular çıkarmış... Afgan Kralı, ülkesine döndüğü zaman bir de bakıyor ki, amcazadesi iktidarı ele geçirmiş. Onun çevresi Kral'ı tehditle Afganistan'dan çıkarmaya zorluyor. Zaten çok nazik olan Kral, savaşmadan kaçınarak bir uçakla yurdundan ayrılıp İtalya'ya gidiyor.
Afgan Kralı, hem ağlıyor hem de Atatürk' e bakarak üzüntüsünü açığa vuruyordu. Vaziyet çok nazikti. Bu yaslı havayı dağıtmak gerekti. Çok zeki ve kurnaz olan Atatürk, bu ağlamaklı durumu önlemek için olmalı, hemen bir gezi ortaya attı. Kral'ın bu kadar gözü yaşlı olduğunu bilseydi hiç sorar mıydı?
- "Yarın biz yurtta bir inceleme gezisine çıkıyoruz" dedi.
Amanullah Han, geziye katılmak ricasında bulundu. Fakat Atatürk:
- "Memnuniyetle. Fakat bizim İç Anadolu' da yollarımız çok bozuktur. Zatıaliniz rahatsız olursunuz. Siz Ankara ya da İstanbul'da istirahat ediniz, daha iyi olur" dedi.
Fakat Kral Atatürk'ün bu jestini anlamazlıktan geliyor, geziye çıkma isteğini tazeleyip duruyor, gitmekte ısrar ediyor, her şeye katlanmaya razı olduğunu söylüyordu. Atatürk'ü razı edemeyeceğini anladıktan sonra:
- "Her türlü sıkıntıya dayanırım" deyince Atatürk:
- "Bizim memlekette her yere tren yoktur. Birçok yerlerimize otomobil bile işlemez. Dağlara ya eşek, ya da katırlarla seyahat etmek mecburiyeti vardır. Hayvan üstünde hasta olursunuz" dedi.
Artık Kral'da ısrar edecek hal kalmamışlı. Sofra geç vakte dek sürdü. Saat üçe doğru Kral ve konuklar ayrılmak üzere kalktılar. Kral, Atatürk'le öpüşerek vedalaştı.
Ertesi gün gerçekten böyle bir gezi oldu. Bizim o güne dek haberimiz yoktu. Her zaman gezi olacağı belli olmazdı. Ama böyle gece yansında verilen gezi karanın hiç hatırlamam.
Ertesi sabah herkes eşyasını alıp istasyona gitmişti. Köşk'te bir ben, bir Afet Hanım'la bir de aşçı Mehmet Usta' dan başkası kalmamışlı. Atatürk'e yemeğini verirken şöyle bir soruyla karşılaştım:
- "Çelebi Efendi. Dün akşam sofrada Kral'a karşı aykırı bir hal oldu mu? Yanlış bir şey yapmadık ya?" dedi. Bu soruyu bana niye sorduğunu bir türlü anlayamadım. Karşılık olarak:
- "Çok güzeldi Paşam. Kırıcı hiçbir şey olmadı" dedim.
Sonra nereden aklıma geldi bilmem, durduk yere bir soru da ben O'na sordum:
- "Paşam, Kral'ın ağlaması benim çok gücüme gitti ve çok üzüldüm. Büyük adamların düşmesi çok zor oluyor, değil mi?"
Kısa bir duraklamadan sonra Atatürk:
- "Krallar... Ancak krallar öyle olur" diye cevap verdi. Bu cümlenin anlamını çok sonra, düşüne düşüne anladım. Bugün daha iyi anlıyorum ya. Fakat o zaman bu gereksiz soruyu neden sorduğuma sonradan pişman oldum ve üzüldüm. Benim neme gerekti?
Bu konuşmadan sonra Köşk'ten en son biz çıktık. Trene binip Konya'nın yolunu tuttuk. Afgan Kralı Amanullah Han da aynı gün İstanbul' a hareket etti. Orada birkaç gün kaldı.
Kaynak: Atatürk’ün Uşağı'nın Gizli Defteri, Cemal Granda, Kentkitap 2008, 2. Baskı, ISBN:978-9944-915-03-8. Sayfa:306-308