Mustafa Kemal Atatürk İstanbul Pendik İstasyonu ziyareti sırasında kendisini karşılamaya gelen çocuklarla birlikte. (06.08.1929)

Karakter Boyutu

Mustafa Kemal Atatürk İstanbul Pendik İstasyonu ziyareti sırasında kendisini karşılamaya gelen çocuklarla birlikte. (6 Ağustos 1929)

Atatürk'ün Tiyatrocu Kızı

Atatürk'ün, 1929’da Pendik’te çocuklarla çekilen fotoğrafının altından duygusal bir anı çıktı. Fotoğrafta, üzerinde otantik işlemeli giysi ve kafasında siyah bant olan küçük kız ünlü tiyatrocu Macide Tanır'dır.

Macide Tanır 1929 yılının Ağustos ayında Atatürk ile karşılaşmasını ve o gün yaşadıklarını 2000 yılında kaleme aldığı "Tiyatronun Cadısı" adlı kitabında bakın nasıl dile getirmiş.

Benim Kızım Olur Musun?

"Sevgili Dâhi, Ankara'dan İstanbul'a özel trenle ve belirli zamanlarda gelirdi. İki-üç ay evvelden bilinen bir gelişinde söylemem için bana birkaç cümle ezberletmişlerdi. Atatürk trenden inince iki elimle eteklerimi tutup bacaklarımın biri biraz önde, dizden kırarak reverans yapacak ve ezberlettiklerini söyleyecektim. Çok iyi ezberlemiştim. O kadar ki gece uykudan uyandırıp sorsalar hemen söyleyebilirdim. Gün geldi çattı. Bir elimde Pendik bahçelerinden toplanmış meyve sepeti, öbür elimde çiçekler.

Tek atkılı siyah rugan iskarpinlerimi, başımdaki beyaz kurdeleyi hatırlıyorum. Elbiseme ait bir ipucu yok belleğimde. Öğrettikleri gibi (öğreten, ezberleten de Kevser Abla isminde Pendik'teki eczanenin sahibesi, Selanikli, uygar, okuyan bir hanım) eteklerimi tutup selam veremedim. Söze başladım. Ata'nın gözlerine bakınca kafamdan her şey silindi, külotum ıslandı, beni kollarımdan kaldırdığında yavaş yavaş bacaklarımdan akmaya başladı. Alnımdan öptü, "Bana çok güzel şeyler söyleyeceğini biliyorum, benim kızım olur musun?" dedi. Babam hakkında oradakilerden bilgi aldı. Bir tek babam hariç bütün Pendik ahalisi istasyondaydı. Heyecandan gelemediğini söyleyecekti sonradan. Babamın izni olursa dönüşünde Ankara'ya götürmek üzere hazır olmamı söyledi. Ben de eve dönüşte gitme hazırlıklarına başladım. Kırmızı divitinden saten bordürlü pijamamı, diş fırçamı, bulduğum küçük bir çantaya yerleştirdiğimi gören babam; "Bizi bırakacak mısın?"
diye sordu. Herhalde ses tonu, tavrı beni çok etkilemiş ki gidememiş, kalmıştım."

Mustafa Kemal Atatürk İstanbul Pendik İstasyonu ziyareti sırasında kendisini karşılamaya gelen çocuklarla birlikte. (6 Ağustos 1929)

Macide Tanır'ın Atatürk ile hatıraları bu kadar değil elbette. Yazmaya devam ediyor;   

"Erenköy Kız Lisesi orta sınıflarındaydım. Pendik'ten Ata'nın geçeceğini haber aldık, peronu doldurduk. Herkes mutlu, el çırpıyor, koşuyor; görülmeye değer bir coşku... Bir delikanlı vagona yanaştı. Kimsesiz olduğunu, gazete satarak yaşamını sürdurmek istediğini ama hiç parası olmadığını söyledi. O anda tren hareket etti. Atatürk, canım benim, bir avuç parayı perona attı. Doğal olarak herkes paranın başına üşüştü. Ata, "Hayır, hayır!" diyerek sağ elinin işaret parmağı ile o genci gösterdi. Herkes kenara çekildi. O genç paraları topladı. Aradan ne kadar zaman geçti, anımsayamıyorum: İstasyona çok yakın bir yerde bir gazeteci gözüme ilişti. İçeri girip sorduğumda, gazeteci, "Ata'nın verdiği parayla burayı açtım" dedi. Niye bilmem, ikimizin de gözleri dolu, ööyle baktık birbirimize...

Yıllar geçti. 1938 Kasım 10'da onu kaybettiğimizde Erenköy Kız Lisesi 10. sınıftaydım ve lisenin trampet şefiydim. O yeri doldurulamaz, yüce emaneti Gülhane Parkı'ndan Samsun'a uğurlayan kortejde yer alan birkaç liseden biriydik. Gözlerim buğulandı. Yazımı göremiyorum.

Lise 10. sınıf! Lise son sınıf edebiyat bölümünden mezuniyet! Sonra da konservatuvar sınavının başarısı! Beni çiçekler ve çikolata ile Ankara'ya yolcu edenler arasında babam, Pendik Belediye Reisi, sanat kurulunda özveriyle çalışan unutmadığım Kevser Abla ve diğer gönüllüler vardı. Pendik'ten geleceğe sanatçı gönderiyorlardı. O günkü aday, 57 yıl sonra Kurtuluş dizisinde, Cumhuriyet filminde onur duyduğu, o güzel insanın, o büyük insanın, o Dâhi'nin annesi Zübeyde Hanım'ı oynayacaktı. Zübeyde Hanım rolü için çok kutlama aldım. Bir gün Taksim Meydanında uzunca boylu, orta yaşa yaklaşık, kendisi de şık, kravatlı bir beyin gözüne iliştiğimi fark ettim. Yolundan döndü, bana geldi, saygılı bir sevgiyle; "Ata'nın annesi, elinizi öpmek istiyorum, ben Dr. ..." dedi. Elimi öptü ve gitti. Ben böyle şeylere dayanabilir miyim? Taksim'in orta yerinde çakıldım kaldım ve ağlamaya başladım."

Macide Tanır Kimdir?

Erenköy Kız Lisesi’ni birincilikle bitirdiğinde babası “Bu memleketin mektepli sanatçıya ihtiyacı var, olabiliyorsanız olunuz.” der ve Macide Tanır için tiyatronun yolu açılır. Hiçbir hazırlık yapmadan hatta ne hazırlaması neye çalışması gerektiğini bilmeden Galatasaray Lisesi’nde yapılan sınava girer ve aralarında Carl Ebert’in de olduğu hocalar tarafından konservatuvara kabul edilir. Valizini aldığı gibi Ankara’nın yolunu tutar ve uzun yıllar oradan kopamaz. Konservatuvarı sınıf atlayarak bitirir, 1943 yılında profesyonel olarak Ankara’da sahneye çıkar.

Okul hayatı boyunca hep çok çalışmış, başarılı olmuştur. Yeteneği, çalışması ve disiplini onu Macide Tanır yapacaktır. Roller gelir, hiçbir zaman tam memnun olmaz, hep inceler, irdeler, düşünür, denemekten ve düşündüğünü söylemekten çekinmez. Başarısını şansına, güzelliğine bağlamaya çalışanlar olur ama o bildiği yolda hiç eğilip bükülmeden yürümeye devam eder. Tiyatronun tiyatro, sanatçının sanatçı olduğu zamanlarda Macide Tanır’ın değeri seyirci tarafından çok geçmeden anlaşılır. Rol aldığı oyunlar kapalı gişe sahnelenir, tiyatro önlerinde kuyruklar oluşur. Bu ilgi başını döndürmez, eksik yapmanın, hakkını verememenin endişesiyle kendi kendini eleştirir durur.

Genç, güzel bir oyuncu iken hep kendinden büyük kadınları canlandırır. Bundan da hiç şikayet etmez, aksine memnundur, ”O kadınlar olmasaydı ben olmazdım” der. Mış gibi yapmaya karşıdır. Ne gerekiyorsa gözünü kırpmadan yapar. Dünya’ya tiyatro penceresinden bakar, gördüğü, duyduğu her şeyde tiyatroya dair izler arar. Bir uçak yolculuğunda ciddi bir tehlike atlattığında bile kendini düşünmez, sakin kalıp böyle bir rol oynarsam diye düşünüp o durumda bile içinde bulunduğu durumdan tiyatro için çıkarımlar, gözlemler yapar.

Dünyanın Düzeni, Öteye Doğru, Nora, Hortlaklar, Kanlı Düğün, Altın Göl, Kibarlık Budalası, Gölge Ustası oynadığı oyunlardan yalnızca birkaçı. Devlet Tiyatrosunda 50’yi aşkın oyunda rol alır ve kimselere nasip olmayacak bir şekilde herkes tarafından hep beğenilir, ayakta alkışlanır. Belki de bu ülkede bütün insanların üzerinde anlaştığı, hiçbir çelişkiye düşmediği tek şey Macide Tanır’ın çok iyi bir oyuncu olduğudur.

Macide Tanır ile aynı oyunda olmak bir oyuncu için şanstır çünkü kendisiyle birlikte sahnedekileri de alır yükseltir. Onun tiyatro aşkına ve saygısına bütün oyuncular da saygı duyar. Karşılarında kim olduğunun bilinciyle yaklaşırlar. Tiyatronun cadısı derler onun için ama bunun nedeni ne kapris ne huysuzluktur. Tek derdi vardır onun en kıymetlisi tiyatroya ve seyircisine hak ettiği değeri verebilmek. Her koşul altında rolünü ve oyunu düşünür. Bunu da yıllar sonra “Tepemdeki sanatçı Macide rahat bırakmıyor, hiçbir şeyi doyasıya yaşayamadım.” diyerek itiraf eder ama bunda en ufak bir pişmanlık yoktur, o her duyguyu tiyatroyla bütünleştirir, harmanlar. Aksi mümkün değildir.

Bir rol için, tek bir kelime için günlerce düşünür, inceler, araştırır. En iyisini bulana kadar dener. İçine sinmediği sürece çatışmaktan, doğruyu aramaktan çekinmez. Kimi zaman tek bir kelime için günlerce kafa yorar kimi zaman kostüm olur tek derdi. Tek bir şey bile huzursuz ettiyse oynadığı oyunların orijinal metinlerini bulur, karşılaştırır ya da beden dilini yanlış yansıtmamak için bir doktorun kapısında bulur kendisini.

Başarılarla dolu sanat hayatında hiç unutulmayan oyunlarından biri Ağaçlar Ayakta Ölür olur. Seyircinin yoğun ilgisine birbirinden önemli isimlerin olumlu eleştirileri eklenir ve yılın sanatçısı ödülünü alır. Bu da daha pek çoklarını alacağı ödüllerden sadece bir tanesidir.

Oyunlarıyla Anadolu’yu dolaşıp seyirciyle buluşurken gidemediği, göremediği seyirciye de radyo sayesinde ulaşmıştır. Radyo tiyatrosu, arkası yarınlar, seslendirmeler sayesinde sesi de ismi kadar bilinir olmuştur.

Eleştirmenlerin, seyircilerin verdiği değeri çok emek verdiği kurumdan daha doğrusu bürokrasiden göremez Macide Tanır. Hakszlığa karşı gelmiş, korkusuzca yanlışın üzerine gitmiş, mücadele etmiştir ama belki de en büyük haksızlık kendisine yapıldığında yapılacak bir şey kalmamıştır. Bir türlü hazırlanamayan, çıkarılamayan yasa nedeniyle 1985 yılında istemeye istemeye emekli olmak zorunda bırakılmıştır. ”Bana artık tiyatro yapma diyorlar, bana artık nefes alma diyorlar” diyerek sessiz ve derin tepkisini ortaya koymuştur.

Tiyatrodan sonra Yer Demir Gök Bakır, Yengeç Sepeti, Cumhuriyet gibi sinema filmleri ve Baharın Bittiği Yer, Şehnaz Tango gibi televizyon çalışmalarıyla devam eder hayatına. Titizliği ve tecrübesi kendisini burada da gösterir. Çoğu zaman dudak bükülen televizyon dizilerinde doğru ekip, iyi bir senaryo olduğunda hele bir de Macide Tanır gibi bir oyuncu olduğunda ortaya nasıl bir iş çıktığını herkes görür. Bu işin bir faydası da tiyatro günlerine yetişememiş gençlerle Macide Tanır’ın oyunculuğunu tanıştırmasıdır.

Devlet Tiyatrosu kapılarını Macide Tanır’a kapatmıştır ama yeni kurulan Tiyatro Kare ve Nedim Saban ikna etmiştir yeniden sahneye çıkmak için. Ankara’dan İstanbul’a geliş, uzun bir aradan sonra tekrar sahneye çıkacak olma Macide Tanır’ı heyecanlandırdığı kadar seyirci ve basının da ilgisiyle karşılaşmıştır. Oyun ilk günden büyük ilgi görmüş, özlem dolu seyirci her oyunda salonu doldurmuştur. İki yıl boyunca sahnelenen bu oyundan sonra Macide Tanır bir daha sahneye çıkmamıştır.

Aldığı teklifleri bir türlü kabul edemez, değişen çalışma koşullarını ve değerlerini kendine yakıştıramaz. Elini eteğini ne hayattan ne sanattan çekmemiştir. Çok farkında olmasak da hepimizin hayatına bir şekilde girmiş, yolumuzu aydınlatmaktadır. Türk Tiyatrosu anlatılacaksa onun adı geçmeden, onu tanımadan hiçbir şey söylenemez. Emeğini, sevgisini, bir ömrünü tiyatroya adamıştır.

Ödülleri
1961 – 62 Basının tiyatro sanatçıları arasında yaptığı anket – Yılın Sanatçısı (Ağaçlar Ayakta Ölür)
1964 – 65 Basın – İş Sendikası – Yılın Sanatçısı  (Dünyanın Düzeni)
1968 – 69 Sanatsevenler Kurumu En İyi Oyuncu (Kıl Payı)
1973 – 74 Sanatsevenler Kurumu – En İyi Oyuncu (Yanlışlık)
Sanat Kurumu – En İyi Oyuncu (Gölge Ustası)
1988 Kültür Bakanlığı – Jüri Özel Ödülü
1988 Şehir Tiyatroları – Yılın Sanatçısı
1988 Hürriyet Gazetesi – Yılın Sanatçısı
1989 Kadınlar Birliği – En Başarılı Sanatçı
1990 Mersin Kültür ve Sanat Şenliği Onur Ödülü
1990 Sanat Kurumu – Yılın Sanatçısı
1991 Devlet Sanatçısı
1992 – 93 Avni Dilligil Onur Ödülü – Müziksiz Evin Konukları
1992 – 93 İtalyan Kültür Bakanlığı – Adelaide Ristari Ödülü
1993 Ses-Der Ödülü
1993-94 İstanbul Milletlerarası Lions Kulübü Ödülü
1996 Yarım Asır Sahnede – Altın İğne
1996 Lions Yönetim Çevresi Ödülü
1996 – 97 ÇASOD Ödülü
1997 Nisa Serezli – Tolga Aşkıner Ödülü
1998 Kadınlar Birliği Şişli Şubesi Cumhuriyetin 75. Yılı Ödülü
1998 Mimoza Dergisi – 75 Yılda 75 Kadına Ödül

Rol aldığı bazı oyunlar
Dünyanın Düzeni
Öteye Doğru
Keçiler Adası
Nora
Hortlaklar
Kılpayı
Kanlı Düğün
Ağaçlar Ayakta Ölür
Altın Göl
Gölge Ustası
Günden Geceye
Ecinniler
Faust
Kibarlık Budalası

Filmografisi
1987 Yer Demir Gök Bakır
1989 Baharın Bittiği Yer
1994 Cadı Ağacı
1994 Yengeç Sepeti
1996 Şehnaz Tango (TV Dizisi)
1996 Kurtuluş
1998 Cumhuriyet

Kaynak: Tiyatronun Cadısı (Macide Tanır) 3. Basım Bilgi Yayınevi, 2001, ISBN:975-494-911-5, Sayfa:154-155

Bu fotoğrafı paylaş
Mustafa Kemal Atatürk İstanbul Pendik İstasyonu ziyareti sırasında kendisini karşılamaya gelen çocuklarla birlikte. (06.08.1929)