Mustafa Kemal, Hüseyin Rauf Orbay'la birlikte, Çanakkale'de. (11.11.1912)

Fotoğrafdakiler: Soldan sağa; Kur. Bnb. Mustafa Kemal, Bnb. Rauf (Orbay), Bnb. Mustafa İzzet (Yavuzer), Bnb. Nuri (Tolan)
Karakter Boyutu

Mustafa Kemal yakın arkadaşı Hamidiye Kruvazörü Komutanı Hüseyin Rauf Orbay'la birlikte, Çanakkale Mürettep Kolordusu, Çimenlik Kalesi. (11 Kasım 1912)

Balkan Muharebeleri Sırasında Mustafa Kemal’in Çanakkale Bölgesindeki Faaliyetleri

25 Kasım 1912 - 27 Ekim 1913

Balkan Savaşı başladığında Trablusgarp’tan bulunan Mustafa Kemal, 24 Ekim 1912 tarihinde oradan hareketle Mısır’a, daha sonra da Trieste ve Romanya üzerinden İstanbul’a ulaştı. Daha yolda iken hemen hemen bütün Rumeli’nin elden çıktığını ve Bulgarların Çatalca önlerine kadar geldiklerini öğrendi. İstanbul’a gelen Mustafa Kemal, 21 Kasım’da Harbiye Nezareti’nde görevlendirildi. Harbiye Nezareti’ndeki kısa görev süresi içerisinde Bolayır berzahının önemi üzerinde duran Mustafa Kemal’e göre; “Bolayır berzahı, Karadeniz’den Akdeniz’e geliş-gidişleri denetleyebilecek olan bölgenin kapısı”ydı. Aynı zamanda bu bölgede bulunan herhangi bir birlik Çatalca karşısında bulunan Bulgar Ordusu’nun gerisine saldırabilirdi. Osmanlı Harbiye Nezareti, Bolayır berzahının gerisinde “Mürettep” adı altında bir “Kolordu” kurmuştu[1]. İsmi de “Bahr-ı Sefid Boğazı (Akdeniz Boğazı) Kuva-yı Mürettebe Kumandanlığı”[2] idi. Bahr-ı Sefid Kuva-yı Mürettebe Kumandanı Fahri Paşa[3], Erkânı Harbiye Reisi(Kurmay Başkanı) Binbaşı Ali Fethi (Okyar) Bey[4], Harekât Şube Müdürü Binbaşı Mustafa Kemal (Atatürk) Bey’di[5]. Mustafa Kemal’in bu göreve tayin tarihi 25 Kasım 1912’dir[6]. Bu Kolordunun görevi, denizden ve karadan Bolayır üzerinden yapılacak düşman saldırılarına karşı Çanakkale Boğazı ve Gelibolu bölgesini savunmaktı[7]. Bu Kolordunun karargâhı bugünkü Haşmet Bey Çiftliği binası idi. Mustafa Kemal, 27 Ekim 1913 tarihine kadar toplam onbir ay iki gün burada görev yaptı.

Mustafa Kemal, Gelibolu’ya gelmeden evvel arkadaşı ve İttihatçıların ileri gelenlerinden biri olan Dr. Tevfik Rüştü (Aras) Bey’le İstanbul’da görüştü. Mustafa Kemal, O’na da, Çanakkale’de görev almasını önerdi. Bu sırada “Meclis-i Umur-u Tıbbiye-i Mülkiye ve Sıhhiye-yi Umumiye” üyesi olan Dr. Tevfik Rüştü (Aras) Bey de Çanakkale’de kurulan Hilâl-i Ahmer (Kızılay) Hastanesi Başhekimliğine atandı[8]. Ülkenin geleceği konusunda düşünce birliğine sahip üç arkadaş –Fethi Bey, Mustafa Kemal Bey ve Dr. Tevfik Rüştü Bey- böylece Çanakkale’de bir arada bulunabilecekler ve gelişecek olaylara birlikte çözüm arayabileceklerdi.

Mustafa Kemal, Gelibolu’ya atandığında top sesleri İstanbul’dan duyuluyordu. Bulgarlar Terkos üzerine doğru sarkmışlardı[9]. Balkanlardan sürekli muhacirler geliyordu. Ve her tarafı doldurmuşlardı. Cephede hastalık baş göstermişti. Tifüs her tarafa yayılmıştı. İstanbul’da tüm hastaneler hasta ve yaralılarla dolmuş ancak hastalar iyi tedavi edilemiyordu. Kâmil Paşa, Sadrazam olarak sorunları çözecek gerekli çabayı gösterebilecek durumda değildi. Sadece Harbiye Nazırı Nazım Paşa Çatalca’da bir savunma hattı oluşturabilmek için çaba sarf ediyordu. Böyle bir ortamda Osmanlı devleti Yunanistan hariç diğer Balkan Devletleri ile 3 Aralık 1912 tarihinde Çatalca Mütarekesi’ni imzaladı[10]. Osmanlı Devleti ile Balkan Devletleri arasında Londra’da 13 Aralık’ta barış görüşmeleri başladı. Ayrıca yine Londra’da büyük devletlerin elçileri 17 Aralık’ta bir araya gelerek Balkan sorununu ele aldılar.

Barış görüşmeleri başlamasına rağmen, halen Yunanlılarla savaş devam ediyordu. Yunanlılar, Osmanlı donanmasının Çanakkale Boğazını geçmesini engellemek amacıyla boğazı abluka altına aldılar. Sıra ile 22 Ekim’de Limni, 31 Ekim’de İmroz ve Taşoz, 4 Kasım’da Sakız, 7 Kasım’da Bozcaada Yunanlıların eline geçti. Bulgarların Trakya’da ilerlemeleri üzerine Barbaros zırhlısı, Yarhisar muhribi ve Demirhisar torpidobotu Silivri’ye, Numune-i Hamiyyet muhribi Midye’ye, Asar-ı Tevfik zırhlısı da Tekirdağ’a gönderildi [11].

Yunanlıların Ege’deki başarıları üzerine 11 Kasım 1912’de Başkomutanlık Vekâleti Donanma Komutanlığı’na “Ana kuvveti teşkil eden gemilerden bir tanesinin bile Marmara veya Karadeniz’de bırakılması doğru değildir. Ordunun kanatlarını muharebe kıymeti az olan gemiler korusun. Hemen Ege Denizi’ne hareket edin”[12] emrini verdi. Yunanlılar 23 Kasım’da Ayvalık’a girdi, 24 Kasım’da Sisam, 25 Kasım’da da Sakız adası Yunan kuvvetlerinin işgaline uğradı[13].

30 Kasımda Başkomutanlık Vekâleti Kuva-yı Mürettebe Komutanlığı’nın isteği doğrultusunda savaş gemilerinden oluşan bir filoyu Çanakkale’ye gönderdi[14]. Osmanlı donanması Nara önlerinde demirledi. Komutanlığını Hüseyin Rauf Bey’in yaptığı Hamidiye kruvazörü de gelen gemiler arasında idi. Rauf Bey, hatıralarında bu konuda şunları anlatmaktadır: “Bu Kolordunun Kurmay Başkanlığına Trablus’tan dönen Ali Fethi Bey, Harekât Şubesi Müdürlüğü’ne de Derne’den dönen Mustafa Kemal Bey tayin edilmişti. Kolordu karargâhı Maydos’ta idi. Donanma da Maydos karşısında bulunuyordu. Vakit buldukça Maydos’a gider ikisini de ziyaret ederdim. Bazen Donanma Kumandanlığı adına onlarla askeri görüşmeler yapardım. Bu arada bir defa donanma koruması altında denizden asker çıkararak yapılacak bir saldırıya karşı yarımadanın nasıl savunulabileceğini inceleyen Kolordu Kurmay Heyeti görüşmelerinde hazır bulundum. Yarımadanın batı kıyısında asker çıkarmaya elverişli kumsallar istihkâmlanırsa çıkarmaya engel olacaklarını ileri sürenlere Mustafa Kemal Bey’in karşı koyduğunu iyiden iyiye hatırlıyorum. Mustafa Kemal Bey, düşmanın donanma ateşi altında karaya çıkabileceğini kabul etmek gerektiğini, savunma tertiplerinin ancak bundan sonra alınması(nın) doğru olacağını söylüyor ve bu fikrine karşı olanlara sinirlenerek; ‘istediğiniz kadar tel örgü engelleri koyunuz. Parçalar çıkarım. Karada ilerlemekliğimi önleyecek üstün kuvvet yoksa yarımadayı pekâlâ ele geçiririm’ diyordu.”[15]

Rauf Bey, Hamidiye kruvazörü ile Gelibolu limanına geldiğinde Mustafa Kemal Bey, O’nu karşılamış, halk da büyük sevgi gösterilerinde bulunmuştur. Askeri durum hakkında görüşmeler yaptıktan sonra birlikte Çanakkale’ye giden Mustafa Kemal ve Ali Fethi Bey, ülkenin içinde bulunduğu durumu, batılı büyük devletlerin Osmanlı hakkındaki politikalarını tartışmışlardı. Mustafa Kemal, Çimenlik Kalesi’ni daha sonra da Boğaz Komutanını ziyaret etti. Mustafa Kemal Bey, ertesi gün de Anadolu Hamidiyesi Tabyasını ve Dardanos Bataryasını inceledi. O sırada Çanakkale’de bulunan İttihat ve Terakki’nin önde gelen şahsiyetlerinden Atıf Bey’le de görüşme imkânı buldu[16]. Mustafa Kemal, Atıf Bey’le yaptığı görüşmede İttihat ve Terakki’nin siyasal açıdan yapmak istediği şeyleri öğrenmeye çalışmış, hem de savaşın gidişatı konusundaki düşüncelerini ona aktarmıştı.

Bu arada, 7 Aralık’ta Donanma Komutan Vekili Albay Tahir Bey görevinden alınarak yerine yardımcısı Albay Ramiz Bey atandı[17]. Yeni göreve atanan Albay Ramiz Bey, 14 Aralık’ta Yunanlılara karşı Ege’de bir muharebe yapılması hususunda komodor ve gemi komutanlarından oluşan Harp Meclisi’ni toplayarak muharebenin esaslarını belirledi[18].

Osmanlı donanması 16 Aralık’ta Yunan donanmasına karşı Gökçeada (İmroz adası) civarında harekete geçti. Gökçeada (İmroz) Deniz Muharebesi Barbaros Hayrettin zırhlısının 09.39’da ateşi ile başlamış, üç dakika sonra da Averoff buna karşılık vermiş ve savaş 10.55’de iki donanmanın birbirinden oldukça fazla uzaklaşması ile sona ermişti. Yunan donanmasının hızı Osmanlı donanmasına göre daha fazla olması dolayısıyla Yunan donanması daha evvel ateş kesmiş ve savaş alanından ayrılmıştı. İmroz Deniz Muharebesi’ni gerek Osmanlı İmparatorluğu gerekse Yunanistan kazandığını ilân etti[19]. Bu savaş her iki taraf içinde sonuçsuz kalmıştı. Osmanlı Devleti’nin Yunan donanmasını imha için yakaladığı fırsatı değerlendirememiş, Yunan donanması da savaş alanını terk etmişti. Ancak Osmanlı Devleti Ege’deki tüm adaları kaybetmiş ve Londra Konferansı’nda büyük devletler Ege adalarını Yunanistan’a vermişlerdi.

Bu devletler Balkanlarda oluşan yeni durum konusunda kendi aralarındaki anlaşmazlığı ve çıkar çatışmalarına çözüm arıyorlardı. Bu arada Arnavutluk’un bağımsızlığı kabul edildi. 6 Ocak 1913’te ise Osmanlı Devleti ile Balkan Devletleri arasında devam eden barış görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlandı[20].

[1]Genelkurmay Başkanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi Osmanlı Devri Balkan Harbi Şark Ordusu II nci cilt 1 nci Kitap Birinci Çatalca Muharebesi, İkinci Baskı, ATASE Yayınları, Ankara 1993,s,102.

[2]Genelkurmay Başkanlığı, a.g.e., s.24.

[3]Genelkurmay Başkanlığı, Balkan Savaşı’na Katılan Komutanların Yaşam Öyküleri (Alay ve Daha Üst Birlik Komutanları), ATASE Yayınları, Ankara 2004, s.453.

[4]Ali Fethi (Okyar)Bey, 17 Kasım 1912 tarihinde Trablusgarp’tan dönmüş ve 20 Kasım 1912 tarihinde 2 nci Kolordu kurmaylığına atanmış daha sonra da 27 Kasım 1912 tarihinde Bahr-ı Sefid Boğazı (Akdeniz Boğazı) Kuva-yı Mürettebe Komutanlığı diğer adıyla Çanakkale Mürettep Kolordu Kurmay Başkanlığına getirilmiştir. Bkz., Genelkurmay Başkanlığı, Balkan Savaşı’na Katılan Komutanların Yaşam Öyküleri (Alay ve Daha Üst Birlik Komutanları), s.360.

[5]Mustafa Kemal’in askeri görevlerinin ayrıntısı için bkz., Genelkurmay Başkanlığı, Balkan Savaşı’na Katılan Komutanların Yaşam Öyküleri (Alay ve Daha Üst Birlik Komutanları), s.366-367.

[6]Yusuf Hikmet Bayur, Atatürk Hayatı ve Eseri Doğumundan Samsuna Çıkışına Kadar, 2.baskı, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 1997, s.53; ayrıca bkz., Falih Rıfkı Atay, Çankaya, Bateş Yayınları, İstanbul 1984, s.68; Şevket Süreyya Aydemir, Mustafa Kemal’in atanma tarihini 11 Kasım 1912 olarak vermektedir. Bu konuda bkz., Tek Adam Mustafa Kemal (1881-1919), c.I, İstanbul 1963, s.182.

[7]Celâl Erikan, Komutan Atatürk, 3.Baskı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2001, s.93.

[8]Tevfik Rüştü Aras, 1920-1938 yılları arasında 5 dönem milletvekilliği, 1925-1939 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı yapmış, İttihat ve Terakki’nin önemli isimlerinden biri olmuş, sonrasında da gazete yazıları yazarak hayatını sürdürmüş, 1883 yılında Çanakkale’de doğan bir siyaset adamıdır. Tevfik Rüştü Bey, Beyrut Tıbbiyesi’ni bitirdi ve doktor olarak İzmir, Selanik ve İstanbul’da çeşitli görevlerde bulundu. İttihat ve Terakki’ye girdi. Selanik’te Mustafa Kemal ile yakın arkadaş oldu. Meclis-i Umur-u Tıbbiye-i Mülkiye ve Sıhhiye-yi Umumiye (Yüksek Sağlık Kurulu) üyesi oldu. Bu arada İzmir’in önde gelen ailelerinden Evliyazade ailesinin reisi Evliyazade Hacı Mehmet Efendi’nin kızı ve dönemin kadın gazete yazarlarından Evliyazade Makbule Hanım ile evlendi. 4 Mart 1925’te Takriri Sükun Kanunu’ndan sonra kurulan 4 ncü Hükümetinde (3 ncü İsmet İnönü Hükümeti) Hariciye Vekili (Dışişleri Bakanı) oldu. Atatürk’ün ölümüne kadar kurulan bütün hükümetlerde bu görevini sürdürdü. Atatürk’ün komşu ülkelerle iyi ilişkiler kurulmasına dayalı dış politikasının savunucusu oldu. Sovyet Dışişleri Komiseri Litvinov’un davetlisi olarak üç kere Rusya’ya gitti. 1926’da Odessa’da, 1930’da ve 1937’de Moskova’da Sovyet ileri gelenleriyle görüşmeler yaptı. 1939’da Londra Büyükelçiliğine atandı ve üç buçuk yıl İngiltere’de kaldı. 1943’te emekli oldu. Savaşın sonlarında İstanbul basınında (özellikle de Tan gazetesinde) yazılar yazdı. Demokrat Parti’nin kuruluşunu destekledi. Kızı Fatin Rüştü Zorlu ile evlendi. 1952-1959 yıllarında İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanlığı görevinde bulundu. Dr. Tevfik Rüştü Aras’ın Dışişleri Bakanlığı sırasında verdiği söylevleri Numan Menemencioğlu tarafından toplanarak “Lozan’ın İzlerinde On Yıl” (1937) adı altında kitap haline getirildi. Günlük basında çıkan yazılarının güncel olmayanlarını “Görüşlerim” (1945 ve 1963) adlı iki cilt kitapta toplayan Dr. Tevfik Rüştü Aras, 1972 yılında İstanbul’da hayatını kaybetti. Naaşı Rumelihisarı’nda toprağa verildi.

[9]Bu sırada Korudağı’ndaki orman yanmış. Süleyman Paşa’nın mezarı da atılan bir top mermisinden dolayı hasara uğramıştı.

[10]Genelkurmay Başkanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi Osmanlı Devri Balkan Harbi Şark Ordusu Birinci Çatalca Muharebesi, s.243.

[11]Genelkurmay Başkanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi Osmanlı Devri Balkan Harbi Şark Ordusu Birinci Çatalca Muharebesi, s. 102.

[12]Genelkurmay Başkanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi Osmanlı Devri Balkan Harbi Şark Ordusu Birinci Çatalca Muharebesi, s. 89.

[13]Afif Büyüktuğrul, Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi Balkan Harbi Osmanlı Deniz Harekatı 19121913, c. VII, 2. Baskı, Ankara 1993, s. 80.

[14]Büyüktuğrul, Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi Balkan Harbi Osmanlı Deniz Harekatı 19121913, s. 127.

[15]Rauf Orbay’dan aktaran Atay, Çankaya, s.68.

[16]Çanakkale’de 1882’de doğan Atıf Kamçıl, İttihat ve terakki Cemiyeti’nin silahşorlarındandı. 1908’de İttihat ve Terakki’nin fedaisi olarak Şemsi Paşa’yı gündüz vakti öldürmüştü. Meşrutiyetin ilânından sonra 1 nci ve 2 nci dönem Osmanlı Mebusan Meclisi’ne Çanakkale’den milletvekili seçildi. 3 ncü dönem ise Ankara milletvekili oldu. Cumhuriyet döneminde Kadıköy İnhisar Deposu Müdürlüğü yaptı. TBMM’nin 6 ncı ve 7 nci dönemlerinde Çanakkale’den milletvekili oldu. 22 Ocak 1947 tarihinde hayatını kaybeden Atıf Kamçıl, diğer İttihatçı arkadaşları gibi Hürriyet-i Ebediye Tepesi’ne gömüldü. Bkz., Türkiye Büyük Millet Meclisi Albümü 1920-1973, Haz.Kazım Öztürk, Ankara 1973, s.173.

[17]Büyüktuğrul, Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi Balkan Harbi Osmanlı Deniz Harekatı 19121913, s.129.

[18]Büyüktuğrul, Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi Balkan Harbi Osmanlı Deniz Harekatı 19121913, s. 138.

[19]Yunanlılar Averoff’u 33 günde onarabildiler. Osmanlılar ise savaş sonunda gemileri bakıma aldılar ve Ocak ayının 18’inde Ege’de Mondros Deniz Muharebesi’ne giriştiler. Bkz.,Hilmi Bayur, “Balkan Savaşı’nda Türk Filosunun Durumu”, Belleten, c. XLII, S. 165 (Ocak 1978), s. 100-101.

[20]Barış görüşmelerinin kesilmesinin sebebi şudur: Osmanlı Devleti Makedonya’ya özerklik verilmesini, Doğu Trakya ve Edirne’nin Osmanlı Devleti’ne bırakılmasını istiyordu. Buna karşılık Balkan Devletleri Tekirdağ’ın kuzeyinden Karadeniz’e kadar uzatılacak olan bir hattın doğusunun Osmanlılara bırakılmasını teklif ediyorlardı. Osmanlılar 1 Ocak’ta Edirne’nin batısındaki bütün toprakları bırakmaya razı oldu fakat bu defa da Bulgaristan Edirne’nin kendisine verilmesini şart koştu. Büyük Devletlerin büyükelçileri 2 Ocak’ta bütün Ege adalarını Yunanistan’a bıraktı.Bu konuda geniş bilgi için bkz., Necdet Hayta, Balkan Savaşlarının Diplomatik Boyutu ve Londra Büyükelçiler Konferansı (17 Aralık 1912-11 Ağustos 1913), Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 2008.

Yrd. Doç. Dr. Mithat Atabay

Bu fotoğrafı paylaş
Paylaş

Mustafa Kemal, Hüseyin Rauf Orbay'la birlikte, Çanakkale'de. (11.11.1912)